Mehmet Coşkundeniz Romantizm bir ruhtur, parayla satın alınmaz
HABERİ PAYLAŞ

Romantizm bir ruhtur, parayla satın alınmaz

Bir gece kumsalda oturup dolunayı izlemek, kendi yazdığın bir şiiri sevgilinin kulağına fısıldamak, bir aşk filmini yan yana seyretmek, evde birlikte yapılan bir yemeği mum ışığında yemek para değil, sadece romantik bir ruh gerektirir. Bu ruha sahipsen, sevgilinle yaşadığın her anı romantik kılabilirsin.

Cihangir’de bir mekandaydık geçen akşam. Soframızın güzelliğine, muhabbetimizin keyfine, arada gelip akordeon çalan müzisyenin nağmeleri eşlik ediyordu. Hemen önümüzdeki, rezervasyonu daha önceden yapıldığı belli olan iki kişilik masaya bir genç gelip oturdu. Elinde çiçekle gelmesi hepimizin dikkatini çekti. Kısık sesle masadaki arkadaşlarıma sordum, “Sizce bu genç neden çiçekle geldi?”

Haberin Devamı

EVLİLİK TEKLİFİ Mİ?

Erkeklerden biri (biz ona Ali diyelim), “Çiçek varsa, yüzük de vardır. Kesin evlenme teklif edecek” diye cevap verdi. Yüzük tamam da çiçek, evlenme teklifinin olmazsa olmazları arasında mıydı? Aslında olabilirdi, belki de çiçek buketine yüzüğü iliştirmişti.

Buketi verince kadın yüzüğü fark edecek ve genç o sihirli soruyu soracaktı, “Benimle evlenir misin?” Masadaki kadınlardan biri (bu arkadaşımıza da Esra diyelim), “Bana böyle kalabalık bir mekanda, küçücük bir masada evlenme teklif edilse ben kabul etmem” diyerek tartışmanın fitilini ateşledi. Konu birden “Evlenme teklifi nasıl yapılmalı?” sorusu üzerinde şekillenmeye başladı.

Esra, “Bu sadece benim için değil, tüm kadınlar için önemli bir an. Özel olmasını istiyoruz elbette. Demiyorum ki, gökyüzüne lazerle adımı yazdırsın, kumsalı kapatsın, dağ başında masa hazırlatıp yemek servis ettirsin... Ama ne bileyim, bir buket çiçek, etraf tıka basa insan dolu, hiç romantik değil...” diyerek devam etti konuşmasına.

ROMANTİZM RUHU

Ali, “Ya iyi de burada niyet önemli. Sonuçta belki de olanakları fazla değildir bu gencin. Şartları neye el veriyorsa o şekilde yapar evlilik teklifini” deyiverdi. “Romantizm” dedim, “Şekilde değil ruhtadır. Bir sokakta, yağmur altında ceplerinde beş para olmasa da iki sevgilinin birbirine sarılarak yürümesi kadar romantik bir şey olabilir mi?

Haberin Devamı

Bir gece kumsalda oturup dolunayı izlemek, kendi yazdığın bir şiiri, birkaç cümleyi sevgilinin kulağına fısıldamak, bir aşk filmini sinema koltuğunda yan yana seyretmek, evde birlikte yapılan bir yemeği mum ışığında yemek para değil, sadece romantik bir ruh gerektirir.

Bu ruha sahipsen, sevgilinle yaşadığın her anı romantik kılabilirsin.” Esra sözümü kesti, “İşte bu” dedi, “Bu kalabalık mekan yerine şimdi şu sokağın ortasında diz çökse, yüzüğü çıkarıp verse inanın bana çok daha romantik bir şey yapmış olurdu.”

İHANETİN AFFI OLUR MU?

O ana kadar hiç söze girmemiş kadın arkadaşlarımızdan biri (bu arkadaşımızın adı da Didem olsun) “Bu gencin çiçekle randevuya gelmesinin tek sebebi olabilir. Sevgilisini aldattı, özür dileyecek...” dedi ve ekledi, “Tabii öyle bir buket çiçekle affedilmeyi bekliyorsa çok yanılıyor bu arkadaş. Çiçek bu ayıbı asla örtmez.” Peki aldatan kişi affedilmeli miydi? Bu konuda görüşüm her zaman net oldu.

Ne affedene bir şey söyleme hakkımız olabilir ne de affetmeyene. Tamamen kişisel bir seçim bu. Kişinin içinde bulunduğu şartların da etkilediği bir olgu çünkü. Affetme sonrası eskisinden çok daha iyiye giden ilişkiler biliyorum mesela. Ama tam tersini de biliyorum. İki tarafın ilişkiyi yürütebilmek için çok çabaladığı ama asla dikiş tutmadığı durumlar da gördüm.

Haberin Devamı

Çiçeğin, eğer aldatmışsa bu genci affettirmeyeceğinin farkındaydım. Sevgilisini ancak konuşmasıyla ikna edebilirdi. Ve onu sonrası için çok zorlu bir süreç bekliyordu. Bir anda yok olan güven duygusunun tekrar kazanılması hem çok meşakkatli olacaktı hem de çok uzun sürecekti.

BEKLENTİLER FARKLIYDI

“Peki sence bu genç neden çiçekle geldi?” diye sordu Didem. “Bu bir ilk randevu dedim, “Büyük olasılıkla Instagram’dan tanıştılar. Uzun süre Whatsapp’tan yazıştıktan sonra nihayet buluşmaya karar verdiler.” Cümlem bittiği an genç masadan kalktı, kalkarken çiçeği karşıdaki sandalyenin üzerine koydu, dışarı çıktı. Taksiden inen kadını karşıladı, birlikte masaya geçtiler.

Kadın çiçeği gördü, sandalyeden alıp masaya koydu. O sırada gelen garson “İsterseniz vazo getireyim” dedi. Kadının cevabı ise hepimizi şoke etti, “Gerek yok, böyle kalsın...” O gencin romantik ruhunu ezen, ayaklar altına alan bir cevaptı bu bana göre. Vazoyu istese, çiçeğe ve tabii ki çiçeği getiren gence verdiği önemi gösterecekti. Belli ki onun için önemsizdi, bu randevuda erkekle kadının beklentileri birbiriyle uyuşmuyordu.

Ve evet, bu bir ilk buluşma olmalıydı. Çünkü aralarında bir ilişki olsaydı o kadın çiçeğe ‘çöp’ muamelesi yapmaz, vazoyu isterdi. Masadaki arkadaşlarıma döndüm ve konuyu kapatacak cümleyi söyledim, “İlişkide cevabını bilmediğin hiçbir soruyu sormayacaksın.

Olumlu karşılanacağından emin olmadığın hiçbir sürprizi yapmayacaksın...” Yanımıza gelen akordeoncudan bir şarkı istedim, “Ellerimde çiçekler, kapında sırılsıklam görürsen bir gün şaşırma...” Sonra da kadehimi kaldırdım, “Haydi romantizmin şerefine içelim...”

Sıradaki haber yükleniyor...
holder