Melis Apaydın İde Cenk Bosnalı: Sahnede dinleyici İzmir-Sarajevo yolculuğuna çıkıyor
HABERİ PAYLAŞ

Cenk Bosnalı: Sahnede dinleyici İzmir-Sarajevo yolculuğuna çıkıyor

İzmir’de doğdu, Boşnakça’dan başka bir dil bilmeyen anneanne ve dedesiyle büyüdü. İlk enstrümanı, annesinin Yugoslavya’dan getirdiği küçük akordeondu. Müzik dersleri almaya başladığında henüz 5 yaşındaydı. Taşımakta bile zorlandığı akordeonu, öyle büyük bir maharetle çalıyordu ki bu durum öğretmenlerinin dikkatinden kaçmadı. Gittiği her okulda müzik gruplarına katıldı, konserler verdi. Yeteneğini fark eden herkes onu konservatuvara yönlendirmek istedi ancak o Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nü tercih etti. Müzikten yine de kopmadı. 1990’da profesyonel müzik hayatına başladı. Türkiye’de ilk Boşnakça albüme imzasını attı. Yıllarca acıların, coşkuların, ağıtların, sevgilerin harmanlandığı toprakların sesi oldu. Şimdi ise kendi yazıp bestelediği şarkıları hem Türkçe hem de Boşnakça söyleyerek sanatıyla köprüler kuruyor. İzmir’den Sarajevo’ya (Saraybosna) binlerce müzikseverin kalbini ezgileriyle fetheden sanatçı Cenk Bosnalı’yla yaşam öyküsünü ve pandemi sürecinde müzisyenlerin yaşadığı zorlukları konuştuk.

Haberin Devamı

Cenk Bosnalı: Sahnede dinleyici İzmir-Sarajevo yolculuğuna çıkıyor

EVDE HEP BOŞNAKÇA KONUŞULURDU

Sizi tanıyabilir miyiz?

6 Mart 1968’de İzmir Bayraklı’da dünyaya geldim. Annem ile babam ben çok küçük yaştayken boşanmış. Rahmetli anneannem ve dedemle birlikte büyüdüm. Çok değerli insanlardı. Evde hep Boşnakça konuşulurdu. Dedemi kendime örnek aldım. İçimde bir parça adalet duygusu varsa bunu dedeme borçluyum. İlkokulu Güzelyalı’da Mehmet Akif Ersoy İlkokulu’nda okudum. Oraya gitmemin nedeni Sıtkı Kuruşçu isimli akordeon öğretmenimdi.

İLK AKORDEONUMU DÖRT YAŞINDAYKEN ANNEM ALDI

Öğretmeniniz mi istedi gelmenizi?

Evet. Benim ilk akordeonum 4 yaşındayken alındı. Annem Yugoslavya’dan hediye getirmişti. Sonra Sıtkı bey amcayla tanıştık. Onunla derslere başladık. Beni çok yetenekli buldu. Anneme, “Bu çocuk çok yetenekli benim okuluma kayıt ettirin” deyince, onun müzik öğretmeni olduğu ilkokula gitmek için Altındağ’dan Güzelyalı’ya taşındık. İlkokuldan sonra ortaokula da Güzelyalı’da devam ettim. Okul korosundaydım. Atatürk Lisesi’ne geçtiğimde yine müzikle iç içeydim. Bir grubumuz vardı, hem şarkı söylüyor hem de akordeon çalıyordum.

Haberin Devamı

FELSEFE OKUDUM AMA ŞAN EĞİTİMİ DE ALDIM

Üniversite eğitiminizi nerede tamamladınız?

Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nü bitirdim. Aslında müzik eğitimi alabilirdim. Devlet Senfoni Orkestrası’nda viyolonsel çalan bir aile dostumuz vardı. O da benim çok yetenekli olduğumu, mutlaka konservatuvarda okumam gerektiğini anneme söylemişti.

Fakat o zamanlar senfonik müziğe çok sıcak bakmadığım için tercih etmedim. Şimdi anlıyorum ki çok yanlış düşünmüşüm. Konservatuvara gitmedim ama özel dersler aldım. Nota bilirim, armoni bilirim. Hatta müzisyen arkadaşlarım, konservatuvara gitmediğim halde bu kadar müzik bilgim olmasına şaşırırlar.

ŞARKILARIMI İKİ FARKLI DİLDE SESLENDİRİYORUM

Sizi ilk olarak Balkan ezgileriyle tanıdık. Ancak şimdi kendi şarkılarınızla İzmir’den Balkanlara bir köprü kuruyorsunuz. Nasıl başardığınızı anlatır mısınız?

Balkan kökenli bir ailenin çocuğuyum. İlk üç albümüm “Sevdalinka”, “Sevdalinka Vol 2” ve “Balkan Şarkıları” Balkan müziklerinden oluşuyordu. O yüzden insanlar beni daha çok Balkan müziğiyle tanıyor. Ancak ben son 5 yıldır popüler müzikle ilgileniyorum. Kendi şarkılarımı, kendi sözlerimi yazıyorum.

Haberin Devamı

3 ay önce “Yanımda Kal” isimli şarkım yayınlandı. Aynı şarkıyı hem Türkçe hem de Boşnakça söylüyorum. Youtube’a girdiğinizde şarkının iki farklı dilde klibini izleyebiliyorsunuz. Şarkılarımın Boşnakçaları Bosna Hersek’te yayınlanıyor. Boşnakça’yı Türkçe kadar iyi konuştuğum için şarkıların içine kolay girebiliyorum.

ÇALGİYA İZMİR’DEN EGE VE RUMELİ TÜRKÜLERİ

Bir de “Çalgiya İzmir” isimli bir grubunuz var. Ondan da bahseder misiniz?

Çalgiya İzmir’i Balkan kökenli müzisyen arkadaşlarım Salih Nazım Peker ve Salih Korkut Peker ile birlikte kurduk. Balkanlar’ın en popüler çalgıları olan akordeon, klarnet ve bakır üflemeli çalgılarla Balkan müziği yapıyoruz. Akustik ve sade bir müzik peşinde olan Çalgiya İzmir, Boşnakça, Makedonca ve Bulgarca halk şarkılarını, Ege ve Rumeli türküleriyle dinleyiciyi İzmir-Sarajevo yolculuğuna çıkarıyor.

İZMİR BENİM CANIM CİĞERİM

İzmir sizin için ne ifade ediyor?

İstanbul’a yerleşmeyi hiç düşündünüz mü? İzmir benim canım ciğerim. Ben İstanbul’a gidip gelenlerdenim. Bir dönem İstanbul’da da yaşadım. Ama şehir beni bunalttı. İzmir’in rahatlığı bambaşka. Şu anda bu işi yapmak için İstanbul’da olmanız gerekmiyor. Dijital platformlar ve sosyal medya Türkiye’nin herhangi bir yerinden tüm dünyaya ulaşmanızı sağlıyor.

Yüzünü hiç bilmediğiniz müzisyenler, dijital platformda milyonlarca dinlenebiliyor. “Müzisyenler bu krizden ancak kendi bireysel çabalarıyla kurtulabilir” derken bunu kastetmiştim. Artık plak şirketlerine ihtiyacımız yok. Kendi prodüksiyonlarımızı dijital platformda kendimiz yayınlayabiliyoruz. Şarkılarımızın haklarını kimseye devretmiyoruz. Bu sistem çok daha adil.

MÜZİSYENLER KENDİ ÇABALARIYLA KURTULABİLİR

Pandemi nedeniyle müzisyenler çok zor günlerden geçiyor. Sizce nasıl bir çıkış yolu bulunabilir?

Müzisyenler ancak kendi bireysel çabalarıyla kurtulabilir. Müzik Yorumcuları Birliği ve Besteci ve Söz Yazarları Birliği üyesiyim. Şu anda ‘celebrity’ olarak tabir ettiğimiz kalibrenin dışındaki müzisyenler için hiçbir şey yapılmıyor. Sistem ne yazık ki güçlüyü korumak üzerine. Asıl güçsüzü korumak gerekir. Güçlü zaten güçlüdür.

Örneğin; Tarkan’ın ya da Candan Erçetin’in korunmaya ihtiyacı yok. İsmini cismini bilmediğimiz müzisyenleri korumanız lazım ki üretime devam edebilsinler. Telif sistemimiz çok kötü. Bana 3 aylık telif ücreti olarak 21 lira 27 kuruş geldi. Yanlış okumadınız 21 lira 27 kuruş. Böyle bir kazançla sanatçı ne üretebilir?

Sıradaki haber yükleniyor...
holder