Merve Tokaz Çok mu çok abartıyoruz?
HABERİ PAYLAŞ

Çok mu çok abartıyoruz?

Ne çok seviyoruz yuhalamayı, açık kollamayı, nefret kusmayı. Bir dart tahtasını hayatımızın merkezine yerleştiriyor, durmadan yeni hedefler belirliyoruz. Tatmin yaşamak adına bir dizi karalamaya girişiyoruz. Tıpkı bu haftanın kurbanı seçilen İlber Ortaylı’ya yapılanlar gibi.

“Maşallah şuna bak”

Çok mu çok abartıyoruz

Günlerden Cumartesi. İlber Ortaylı ile pek çoğumuzun tarih içerikli programlarıyla tanıdığı başarılı sunucu Cansu Canan Özgen, İnstagram üzerinden keyifli bir sohbet gerçekleştirdi. Buraya kadar her şey normaldi. Asıl fırtına yayın sonunda koptu. İlber Ortaylı, yayının bittiğini düşünerek, Cansu Canan için “Maşallah şuna bak” diyor. Cansu Canan da gülümseyerek karşılık veriyor. Canlı yayın sona eriyor ermesine ama sosyal medyada bir yaygara kopuyor ki düşman başına. Hiç yakıştıramayanlar mı dersiniz, sapık ilan edenler mi, tacizci yaftasını yapıştıranlar mı, yoksa bu da yetmez deyip, İlber Hoca üzerinden ideolojik bir polemik yaratanlar mı? Yalnızca sosyal medyayla sınırlı kalsa iyi. Ertesi gün konu manşetlere taşınıyor. “İlber Ortaylı fena yakalandı” İlber Ortaylı’dan sunucu kıza çirkin sözler” “İlber Ortaylı beyninden geçeni söyledi” “Sunucu kız duyduğuna inanamadı” Bunlar yazılıp çizilenlerden yalnızca birkaçı. Asıl utanç verici olan şey, ikili arasındaki baba-kız ilişkisini ve samimiyeti böylesine çirkin bir noktaya taşımak. Buna hizmet eden, cehalet dolu zihniyetin ekip biçtikleri asıl utanç. Her şeyi ve herkesi magazin figürü haline getirmek kime ve neye yarıyor? Anlamak gerçekten güç.

Haberin Devamı

İlber Ortaylı kim mi?

Aslında meseleye ‘Yaş bitmiş ama iş bitmemiş’ dediğimiz insanın kim olduğunu bilmekle başlamak lazım. Yalnızca bu ülkenin insanlarına değil, ayak bastığı her noktaya tarihimizi anlatan; Oxford’da, Cambridge’ de, Chicago Üniversitesi’nde dersler veren, hem ülkemizde hem de çeşitli ülkelerdeki çalışmalarıyla yüzlerce ödüle layık görülen, ömrünü akademiye ve tarihi anlatmaya adamış bir insan. Onun içtenliği, kendine has üslubu, kahkahaları, biraz sivri diliyle de olsa verdiği derslerle büyüdü koca bir nesil. Unutmamak lazım. Bizleri coğrafyadan coğrafyaya, zamandan zamana ışınlayan, anlatmayan adeta yaşatan İlber hoca… Kâh kabullenmek istemediğimiz şeyleri şakayla karışık yüzümüze vurup, bizi kendimizle yüzleştirdi kâh bilgisiyle ufkumuzu açıp, yolumuzu aydınlattı. Bize düşmanlığı değil, her değeri aynı anda sevmeyi ve sahip çıkabilmeyi öğretti. Tüm bunlar onu anlatmaya yetmez belki ama bizim yakalandığımız bu amansız hastalığı açıklamaya yeter. Adına ‘kıymet’ denen şeyin, bizde yalnızca toprak altına girdiğinde değer ve anlam kazandığını açıklamaya da yeter.

Haberin Devamı

Dışarıda olana karşı müthiş bir hayranlık beslerken, kendi içimizde düşmanlar yaratıyoruz. Nasıl ki kötü malzemelerle lezzetli bir yemek yapmak mümkün değilse, böylesine sığ ve zehirli düşüncelerle bu ülkeyi bir adım öteye taşımak da mümkün görünmüyor.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder