Mesut Yar Adamın içinden yamyam çıktı iyi mi?
HABERİ PAYLAŞ

Adamın içinden yamyam çıktı iyi mi?

Haberin Devamı

“Suskunlar”dizisinde (Show TV) sonradan Gazanfer’e dönüşen Gurur kardeşimizin icraatları nasıl derler içimizi kaldırdı. Adamın içinden bir erken dönem Hannibal Lecter karakteri çıktı. Unutmuş olabilirsiniz, ‘Kuzuların Sessizliği’nde kuzu yerine insan yiyen amcamızdır kendisi. Tam da öyleydi Gurur (kızlık adı gibi), polis arabasında kendisini adalete teslim etmek isteyen memurları bildiğiniz ısıra ısıra yedi.

Şimdi, Berk Hakman kardeşimizin can verdiği bu yarı psikopat karakter bana çekimleri uygun vampir bulunamadığı için ertelenen ‘Vampiri Osmani’ isimli diziyi getirdi. Valla hayatımda vampir filmi bile izlemeyen birisi olarak aranan arkadaşın hangi kriterlere göre seçileceğini bilmiyorum ama “Suskunlar” dizisindeki Gazanfer bildiğin mangalcı vampir tipiyle efsane olabilir o dizide. Bu arada mavra yapmayı bir kenara koyarsak, bir uyarlamadan bağımsız bir iş çıkarabilen ekranların ilk ve tek işidir diyebiliriz “Suskunlar” için. Öylece ayaktayız çünkü her yeni bölümünü izlerken... Son olarak Gurur dişlerini fırçaladı mı, kaçırdım orayı. Var mı gören?

[[HAFTAYA]]

Memati öldü mü yani?

Ve “Kurtlar Vadisi Pusu” (TNT) son buldu. Aslında sezon finali dendi ama ben hikayenin süper kahramanlarından Memati Baş’ın öldüğünü görünce “Bu iş tamam” dedim. Adı “ölüm” anlamına gelen Memati teslim edersiniz ki on yıldır dizinin kafa karakteriydi. Polat birkaç kez öldü dirilde ama Memati’nin ölüp dirildiği sahneler kadar heyecan yaratmadı. Aaaa, ne diyorum ben? Memati daha önce de ölüp dirilmişti değil mi? O zaman meseleyi şöyle değiştirelim... “Kurtlar Vadisi Pusu” yeni kanalı atv’ye geçmeden “Dur şu Memati’yi bir kez daha öldürelim de millet merak yapsın” derdine düştü. Öyle ya, Polat’ı öldürseler kitle “yemezler artık” diyerek çıkacaktı karşılarına. Memati bir ölür bin gelir nasıl olsa, o yüzden içimiz rahat olsun değil mi?

Bir sipahi nasıl yaşar?

Ntv’nin doğada tek başına takılmayı seven yeşil adamı Serdar Kılıç önceki hafta bütün bir kış inşa ettiği ağaç evini kapatarak aramıza indi. İlk gün kent sarhoşluğu yaşayan Serdar’a;“Abi hayırlı olsun, kış sezonunu bitirdin yaza bir şey var mı?” diye soramadım. Ama ikinci günü benim programa misafir olunca çok bekletmedim soruyu. Şu kadarını söyleyeyim acayip bir projenin peşinde Serdar Kılıç. Yeni projesinde 1500-1600 yılları arasında yaşayan Osmanlı sipahilerinin hayatını resmedecek. Daha doğrusu onların yaşama koşullarını bugünün penceresinden anlatacak. Yemeğini her zamanki gibi doğadan, dünyaca ünlü Osmanlı oku ve kılıcını da bizzat elleriyle yaparak tedarik edecek. Aynı zamanda at üstünde savaşçı olarak ustalaşmanın ipuçlarını da verecek her bölümde. Bizde çok yaygın olmayan empati geleneğini tarihin dehlizlerinden çıkararak yüzümüze çarpacak olan bu yeşil adamın memlekette giderek rakipsiz bir alana yürüdüğünü not düşüyorum... Doğayla her kucaklaşmasından sonra biraz daha bilgeleşerek ve projelerinde çıtayı yükselterek geliyor geri. Ve her geri dönüşü muhteşem oluyor. Ne dersiniz?

Yer ıslak değildi azizim

“Kuzey Güney” (Kanal D) yayın günü “Muhteşem Yüzyıl”ın karşısına denk geldiği için çarşamba gecesi istediği skoru yakalayamamıştı. Bu yüzden perşembe gecesi tekrar bölümle çıktı karşımıza. Olabilir. Ancak iki gecede birden konuşulacak tek bir mevzu çıkardı; o da Kuzey’in döner tekmesi. Ben Kıvanç Tatlıtuğ’un içine ne zaman bir Jet Li kaçtı göremedim ama o tekme performansı yabana atılacak gibi değildi. Doğal ve yerinde ve teknik doluydu. Kıvanç’ın oyuncu ve spor koçları ondan yepyeni ve güçlü bir aktör yaratmayı başardı. İçindeki maya nasıl sağlamsa artık Kıvanç da rolünün hakkını misliyle verdi. Ancak aynı mayanın dizinin takip elemanlarında da olması için dua ediyorum resmen. Çünkü Güney ile Banu’nun araba yolculuğu sırasında iç çekimlerde çalışan silecek dış çekimlerde çalışmıyordu. Doğal olanı dış çekimlerdi aslında. Havada bir damla yağmur, yerde zerre kadar ıslaklık yoktu azizim. Bir saniyelik an içinde iki ayrı iklim koşulu sırıtıp durdu işte!

ALMEDA HAREME GİRER!


Türkiye böyle bir ülkedir. Yıllarca emeklersiniz bir günde ayağa kalkacak fırsat lap diye karşınıza çıkar. Bugünlerde şöhrete giden yol malum yarışmalardan geçtiği için bu fırsat çağının başına koyuyorum yarışmacı olma mesleğini. Neyse. Almeda Abazi Arnavutluk’ta büyüyen bizde de gelişen bir manken kardeşimiz. Bir kompozisyon olarak gelişme bölümünde karşısına çıkan “Survivor” yarışmasıyla hayatı değişiverdi. Şu an ekranların en popüler yüzlerinden biri. Ama gelecek sezon bildiğiniz fenomen olacak. Çünkü her ne kadar yarışmada kaybetse bile gerçek hayatta şöhrete uzanan tüm kapılar açıldı Almeda’ya. An itibarıyla teklif üzerine teklif alıyormuş dizi yapımcılarından. Peki hangisine gidecek diye sorarsanız; ben en afili başrolü teklif edene gider diyorum. Olasılıklardan biri de “Muhteşem Yüzyıl”dır. Aha da notunu düşüyorum...

GEÇMİŞ OLSUN MALİ!


Mehmet Ali Erbil önceki gece tatsız bir rahatsızlık geçirerek hastanelik oldu. Kalp damarlarından biri tıkanan ünlü şovmenin durumu hızla iyiye gidiyor. Ama mesele o değil bana göre. Mali, uzun bir süredir ciddi bir stres altında. Kim ne derse desin, iyi bir ivme yakalamışken yine gaflarının kurbanı olarak sürgün yemişti ekrandan. Zirve, üstünde dengede durması en zor yerlerden biri. Ve o denge bir kere bozuldu mu, her şey tepetaklak gidiyor. Mali bir kez daha dengesini bozdu ve bu kez kalbinden vuruldu. Ben bir an önce iyileşip o çok sevdiği zirveye yeniden yerleşmesini diliyorum. Ama son kez olsun hiç stres yapmadan. Stres hatayı da getiriyor çünkü. Hata da malum kalbini kırıyor insanın...

Sıradaki haber yükleniyor...
holder