Mesut Yar Aman şarkı kalsın Sabiha...
HABERİ PAYLAŞ

Aman şarkı kalsın Sabiha...

Haberin Devamı

Sabiha Akdemir’in (TRT 1/Günbegün) ekrana döndüğüne sevindiğimi yazmıştım. Fakat tuhaf bir değişimle döndü sanki yuvasına...
Tuhaf olan, ekranda giderek Seda Sayan havasına bürünmesi. Hani o saatler için bir assolist eksikliği olsa; Seda fazlasıyla giderir bu açığı. Sonradan ve arkalardan gelen bir “ekran ablasına” ihtiyacı olduğunu düşünmüyorum izleyicinin...
Bir dönem şiir okurdu ekranda Akdemir. Hatta kasetini de yaptı bu işin. Şimdilerde elinde mikrofon şarkıdan şarkıya koşuyor. Sesi makul diyelim; ama sakın ha bu hattan bir albüm çıkarmaya kalkışmasın. Hobi olarak kalsın... Hatta öyle de kalmasın.
Şarkıları misafirler okusun, programı Sabiha sunsun. Konukların elde mikrofon program sunması gibi tuhaflaşabilecek çünkü bu gidişat... Beni okur, iyi dileklerimi de bilir. Sürekli bir zaping kurbanı olacağına, yaptığın işi daha iyi yapmalısın Sabiha. Günbegün alırsın ödülünü...

Indiana Güllü Jones...
Ve olacağı buydu. “Ne ekersen onu biçersin” diye bir özlü sözümüz var. Güllü ve annesine eşek sudan gelene kadar ekilen dayak sonunda tomurcuk verdi ve sahibini vurdu...
Hanımın Çiftliği’nde (Kanal D) önceki akşam tersinden bir dayak faslı vardı. Üstelik kamçılı türünden sado/mazo bir meydan dayağı.
Bu kez kamçıyı tutan el Güllü’nün, kamçının indiği gövde de babası ve abisinindi...
Aile içi şiddetin ezbere girdiği köylüklerde kadın elinden gelen şiddet çok görünür bir şey olmadığı için izleyici ağzının suyunu akıtarak izledi o sahneleri...
Allah var, kilo aldığından beri eli kuvvetlenen Özgü Namal da hakkını verdi sahnenin. Sanırım bundan kelli Güllü hakkında laf ederken bu sahneyi hatırlamamızda fayda olacak...
Şakayı bir kenara koyarsak; şiddet hem erkeğin hem de kadının elinde çirkin duruyor. Çünkü doğası çirkin meselenin. İyisi mi ekrandan uzak tutmak her türlüsünü.
Yapabilirsek, ballı kaymak olacaktır ey dostlar!

Kaç lira verdin Sinan Çetin?
Madem reklamdan giriş yaptık devam edelim. Dün Cümbür Cemaat Aile’nin (Star TV) tekrarını izlerken gözüme çarptı. Dizinin tamamında üstü açık bir Sinan Çetin reklamı yapıldı... Yönetmen olarak laf etmem, edemem Çetin’e. Bazı fikirleri fazla hareketli (sağa ve sola) gelse de sinema ve TV sektörüne katkıları da tartışılmaz...
Ama ne bileyim; bir dizi karakterinin ağzından sürekli büyük yönetmenliğini telaffuz ettirmesi ironiyse fazla sulu, yok gerçekse fazla ironik...
Kendi sunduklarının dışında ekranda batan çok da işi yok hani. Ama ismini sürekli hafızalarda tutması gibi bir takıntısı da yok diyemeyeceğim!

Dizide dizi reklamı...
Aşk ve Ceza (atv) meselesinde yalnız değilim. Makul takıntılarım var. Aynısından bir kısım izleyicide de oluşmuş. Detayları birlikte yakalayıp, yazıyoruz kara tahtaya...
Uzun süredir, “Bu dizi bana neyi anımsatıyor?” diye bir soru kurcalıyordu aklımı. Sanırım buldum. Asi’yi. Esas oğlanla kızın hem kişisel hem de birlikte hayatına dikkatlice bir bakın. Olayların akış örgüsü tıpkı Asi dizisindeki gibi gerçekleşiyor... Belki Murat Yıldırım düşündürüyor bana bunları.
Belki de her dizi bir öncekinin gölgesinde büyüyor; bilemiyorum? Ama RTÜK’e belki hiç veremeyeceği bir ceza için uyarıda bulunuyorum...
Aşk ve Ceza daha önce Kanal D’de oynayıp biten Asi’nin gizli reklamını yapıyor; hem de çok fena canım. Hahaha...

İlk üç boyutlu haber programı!
Anam! Haber, posta kutuma düştüğünde inanamadım. Aslında dijital platformlarda ve birkaç uyarlama Türk kanalında az sayıda denemesi yapılmıştı...
Ama ilk kez bir haber programında üç boyutlu yayını Teke Tek’te (HaberTürk TV) göreceğim bu akşam. (İşin doğrusu bu yazı cumartesi yazıldığı için size göre dün akşam oluyor)... Benim merak ettiğim üç boyutlu gözlük edinemeyenlerin programı nasıl izleyeceği. Öyle ya; bu türden yayınlarda görüntü çiftliyor kendini...
Yani uzakta, çok uzakta bir yerde kışları ılık ve sakin geçen ve limon çiçeği kokan kasabaların gözlüğü bulamamış izleyicisi nasıl izleyecek programı?..
Bu yazıyı okuduğunuz saatlerde bu sorunun yanıtı bulunmuş olacak. Ama heyecan da anlık bir şey dünden yarına saklanamıyor işte. Hadi hayırlısı... (Bir de not; Fatih Altaylı’nın sürekli fırçaladığı izleyicilerinin mailleri de üç boyutlu mu olacak acaba?)

Soru da yanıt da iç içe...
Soru basit; Ne Yapmalı? Bu soru yarından itibaren hafta içi her gün Kanal D’nin gündüz kuşağında yanıtlanacak. Bir öngörü diyebilirsiniz ama sunuculardan bir tanesi, bu sayfanın övgüsünü henüz muhabirken almıştı. Kanal D Haber’in Sinyor muhabiri Fatih Portakal yani...
Onun bir şekilde bülten kabuğuna sığmayacağını biliyordum. Öyle de oldu ve sivrildi genç kardeşim. Şimdi belki ilk kuşak yayınında çok daha yukarılara taşıyacak ismini. Yeter ki başı dönmesin bu hızdan...
Bir de partneri Didem İnselel’in durumu var. Onu da Kavak Yelleri’nden biliyor seyirci. Bir tatlı imkan olacak kariyerinde bu soru...
Ne Yapmalı derseniz; eğer gündelik hayatta detaylara takılıp kalmanın ötesine geçemiyorsanız bu programa bir kez olsun bakmalı derim...
Kredi kartı borcundan sigorta bilinmeyenlerine, kira kanunlarından vergi mevzuatına kadar her türlü detayı bulacaksınız programda...
Derler ya arayan bulur diye, o hesap işte!

Sıradaki haber yükleniyor...
holder