Mesut Yar Hürrem'in kafasındaki şampiyonluk kupası!
HABERİ PAYLAŞ

Hürrem'in kafasındaki şampiyonluk kupası!

Haberin Devamı

Konuya sıkıntılı bir hastalıkla boğuşmasına rağmen “Muhteşem Yüzyıl” dizisini konuşulur kılmaya devam eden senarist Meral Okay’a peşinen bir geçmiş olsun dileyerek gireyim. Star TV’nin dizisinde önceki akşam genel akışta değişen bir şey yoktu. Pargalı İbrahim ölmesi beklenen bir bölümde her türlü ayakta olunca hikayenin bir süre daha “halvet” ekseninde akacağı netlik kazandı. O değil de birader, Hürrem Sultan’ın kafasındaki sözde tacı nasıl buldunuz? Ben Şampiyonlar Ligi Kupası’na benzettim. Bir ara Şişhane’de satılan avizeleri de anımsatmadı değil. Eğer tacı zamanın portrelerinden filan esinlenip yapmışlarsa en azından bir doktora filan danışmaları şart değil miydi? Yoksa Hürrem Sultan henüz kırk bir yaşındayken boyun fıtığından mı vefat etti diye düşünüyor insan. Öyle ya kafanızın üzerinde kamyon kadar taç varken başka bir intihar şekli düşünemiyor.
[[HAFTAYA]]

Skeçlerin tadı bozuk...

“Üstün Dökmen’le Küçük Şeyler”, Star TV’nin gündüz kuşağının jokeri oldu diyebiliriz. Üstün Hoca TRT ekranında program yaptığından beri ilgiyle izlenen biri. Ama ne yalan söyleyeyim, programında sıklıkla yer verdiği skeçlerin eski tadı yok. Bildiğim kadarıyla TRT ekranındayken o skeçlerden bugün dizilerde oynayan pek çok ünlü isim geçip gitmişti. Şimdi ise anlatılan konuya çalakalem yerleştirilen birtakım diyaloglardan öteye geçemiyor izlediklerimiz. Konu desen dağınık, oyunculuk desen yerlerde. Aman dikkat; bu detay küçük bir şey ama büyük bir rahatsızlık unsuru gibi geldi bana.

O müzikle mümkün değil

Dr. Feridun Kunak (Kanal 7) okulların sömestr tatilini de fırsat bilerek küçük kızını stüdyoya getirmiş. Şimdi bütün bir aile ekranda arzı endam ediyorlar. Doktorun, bu aile babası görüntüsü elbette etkileyici. Ama aile bireylerinin kendi aralarındaki canımlı cicimli konuşmalarını çok samimi bulduğumu söyleyemeyeceğim. Bir de Feridun hoca çocukları okula göndermek için küçük bir hipnoz seansının örneğini verdi ki, o kadar seri konuşan bir ebeveynin ne demek istediğini anlamaya çalışan çocuk zaman kaybından dolayı okula yetişemez ki vallahi. Hele de fonda sözde rahatlatıcı müzik yerine böyle 80’lerin diskolarından fırlamış bir müzik varken mümkün değil. Aman Hocam prodüksiyona da bir el at. Vücutlar sağlam ama vitrin dökülüyor vallahi!

Eyvah az zonra fırtınası başladı

Önceki gün herkes güneşteki patlama sonucunda dünyayı yalayıp geçecek olan bir radyasyon fırtınasından söz ediyordu. Ne yalan söyleyeyim, böyle şeyler konuşulmaya başlandığı andan itibaren ürkerim; başıma bir şey geleceğinden değil, felaket tellallarının durumu bir trajediye çevirme olasılığından dolayı. Neyse ki dikkatimi çeken bir şey olmadı. Ama gözüm bu işleri kurcalamayı seven kuşak ve magazin programlarına takılınca başka bir fırtına ortaya çıktı. Hani TV izleyicisinin tüm sabrını zorlayan bir “Az Sonra” lafı vardı eskiden. Vallahi kim ne yaptı bilmiyorum ama yeniden modaya dönüşmüş. Sabah kuşaklarının hepsinde en az 50 kez filan dönüp duruyor “Az Sonra” bantları. Ve bir süre sonra insan hesabını bile tutamıyor. Radyasyon fırtınası varken beni şaşkına çeviren bu “Az Sonra” fırtınasının insan üzerinde yaratacağı deformasyonu da konuşmaya başlasak fena olmaz, ne dersiniz?

Sezen Aksu bile kurtaramaz...

“Kuzey Güney”de (Kanal D) yaratılmak istenen alternatif aşk meselesi için en iyi yöntemi kullandı yönetmen. Hafif bir alacakaranlık ve fonda Sezen Aksu’nun ünlü ‘Vazgeçtim’ isimli şarkısı. Af buyurun kedi köpek olsanız en azından şarkı bitene kadar girişmezsiniz birbirinize. Kuzey ve Zeynep için yaratılan bu romantik atmosferden izleyicinin içine sinen bir aşk çıkar mı; hakikaten kestiremiyorum. Ama şunu biliyorum ki dizilerde romantik bir yangın çıkarmak için en iyi malzeme hâlâ Sezen Aksu klasikleri. Alternatif bir delil için bakınız; “Bir çocuk sevdim”...

Şifre koyacaksan neden yayınlıyorsun?

Şunu anlamakta zorlanıyorum. Star TV’nin Şampiyonlar Ligi maçları yayını sırasında maçı uydudan izlemek isteyenler bir şifreyle karşılaşıyordu. Kanal o vakit hemen duyurularını yakıp şifre çözücü bilgileri veriyordu izleyene. Bu da bir anlamda maç keyfinden mahrum kalmak istemeyenlerin yüzünü güldürüyordu. TRT 3 kanalında da aynı sıkıntı baş gösterdi. Önceki akşam ‘El Clasico’ ismi verilen Bercelona-Real Madrid derbisini izlemek için ekran karşısına geçenler bir şifreyle karşılaştı. Ama kırmak ne mümkün? Çünkü kanal ne bir şifre çözücü ne de enformasyon verme zahmetine katlandı. Aynı durumun Formula 1 yayınlarında da gündeme geldiğini biliyorum. Bir kamu kanalının bizzat kamuya şifre engeli koyması bana çok manidar geldi. Biliyorum, bu tarz işler uluslararası sözleşmelerle belirleniyor. İyi de madem böyle yaptırımlar var ve madem kamu mağdur oluyor, o zaman hiç yayınlamayın maçı; haksız mıyım?

Sıradaki haber yükleniyor...
holder