Mesut Yar Olduğun yerde kal saba!
HABERİ PAYLAŞ

Olduğun yerde kal saba!

Malumunuz şu kardeşiniz kilo verdiği ilk zamanlarda ekranda hafiften “çökük” bir fotoğraf veriyordu. Sonra kilolar yerine oturdu ve sporla birlikte zindelik sağlandı çok şükür... Böylece “nasıl kilo verdin” sorusundan çok daha fazla miktarda karşılaştığı “abi, hayırdır hasta mısın?” sorusundan kurtulmuş oldu... Herkese sağlık dilerim, bu bir. Ama sevgili kardeşim Saba Tümer’e hızla ekstra afiyet dilemek zorundayım. Çünkü verdiği kilolar nedeniyle fazla çökmüş bir fotoğrafı var hali hazırda... Hani makyaj filan olmasa saklanacak cinsten bir şey değil. O yüzden samimiyetle not düşüyorum; “Saba harika bir kiloya kavuştun ama biraz dur. Buradan sonrası yanıtlarken bile içinin bayılacağı tuhaf sorulara çıkar”...

Haberin Devamı

[[HAFTAYA]]

1000 bölüm diyorum

Önceki gün itibarıyla Türk televizyon tarihinin en uzun süren dördüncü dizisi de belli oldu. FOX, “Deniz Yıldızı” isimli günlük dizisinin 1000’inci bölümünü önceki gün yayınladı... Mevcut dizilerin altı bölümü görmediği bir süreçten geçiyoruz. Böyle arkasına üç sıfır gelebilen rakamlar insana hakikaten uçuk geliyor. Ama doğru işte. Oldu mu da oluyor... “Deniz Yıldızı” artık içinde Deniz ya da yıldız barındırmasa da hâlâ aldığı reytinglerle izleyicisini kendisine yapıştıran bir prodüksiyon olarak tarihe geçiyor... Ankara kökenli günlük dizilerin bin bölümü deviren dördüncü işi olarak 1780 bölüm yayınlanan “Ferhunde Hanımlar”, 1680 bölüm yayınlanan “Bizim Evin Halleri” ve 1259 bölümdür yayında olan “Unutma Beni” dizisinin hemen ardından...

Ferruh kalender’i uğurladık...

Hiciv filan yapmak mümkün değil. Mizaha bakış açımız mevcut mizah programlarının da ele verdiği gibi gündelik şakalaşmalar tadında ilerliyor... Ekranda hiciv ya da politik mizah yapabilen tek iş “Baba Haber Bülteni” (Kanal D) sanırım. Allah kolaylık versin... Neden böyle dediğime gelirsek; geçtiğimiz sezon aniden yayından kalkan “Heberler” sonrasında ekranda haber odaklı iki hiciv işi kalmıştı... Biri “Baba Haber Bülteni”, diğeri de TRT Haber’deki “Kuklagiller”. TRT’de siyasi mizah yaparak fenomen olan kukla anchorman Ferruh Kalender gülümsetiyordu, ne yalan söyleyeyim! Ama acı haberi bizzat kendisi verdi. Yayından kaldırılmıştı. Açıkçası nedenini kurcalamak istemedim ama gideceği yeni adresi öğrendim. İçimden “hâlâ bir umut var” dedim, “gülümsemek için hâlâ bir umut var!”...

Haberin Devamı

Gizli bir haber merkezi mi var?

TRT Müzik kanalı kimi zaman hayatın üzerime yürüyen ağırlığını atmak için sığındığım tatlı bir liman tadında... Özellikle akşamları yayınladıkları performans programlarıyla müzikle yaşamayı seven izleyicinin karşısına alternatif bir mönü çıkarıyor... Ama sabah saatlerinde de boş geçmiyor. Mesela önceki gün denk geldiğim “Müzik Haber” isimli yarı bülten tadındaki programda hepsi birbirinden taze 20’ye yakın haber saydım... Bende ince bir sayı takıntısı vardır, bilirsiniz. Habercilikten kalma sanırım. İşte o takıntıyla gittiğimde “Müzik Haber”in sıradan bir ana haber bülteninden fazla haberi 45 dakika içinde yayınlıyor oluşu dikkatimi çekti... Meğer bu program her gün yayınlanıyormuş. Sanırım kanalın içinde küçük bir müzik haber merkezi saklanıyor. Helal olsun...

Haberin Devamı

Fazladan bir fener filan yok mu?

“Karadayı” (atv) konusunda çok net bir şikayet var. İzleyici dizinin giderek karanlık bir atmosfere girdiğini söylüyor. Daha doğrusu anladığım kadarıyla hikayenin buhranı bire bir görüntülere yansıyor... Nazif Baba’nın idam meselesinde ekran bildiğin koyu griye dönüştü. İzleyici boğulurken Nazif Baba’nın şiire bağlaması hakikaten dervişin çileden aydınlık çıkarması gibi bir şeydi... Şakayı bir kenara koyarsak, dizide ilk bölümlerdeki parlak renklerin yerini böylesine puslu bir atmosferin alışı aydınlık ışık seven ekranı ofsayta düşürüyor... Ya da şöyle söyleyeyim, kapatılan her ışık kaybedilen bir reyting puanı olarak diziye dönüyor. Karşısında tropikal iklimlerin türlü renkleri varken “Karadayı”nın o gölgelerle idare etmesi hakikaten dizinin kendisini ipe göndermesi gibi bir şey...

Ne trafik ama...

Ana akım kanallarda dizilerin ya da programların saatlerinin sürekli değişmesini anlıyor ve neredeyse makul karşılıyorum artık... Çünkü büyük ticarethanelere dönen ekranlarda fayda/maliyet denen bir ilişki var. Hâl böyle olunca fayda sağlamayan ve maliyetini kurtarmayan işler önce kurtarılmaya sonra da öldürülmeye çalışılıyor... Ama büyük kanallara göre çok daha hafif maliyetlerle iş yapan tematik kanallarda sürekli programlarla oynanmasını anlamak mümkün değil... Mesela CNN TÜRK’ten Habertürk TV’ye geçen “Suç ve Delil” (yeni ismiyle ‘Acayip Şeyler’) sadece iki bölüm yayınlanıp kaldırıldı... Habertürk TV’de her gün programların adı, sunucuları ve yayın saatleri değişiyor. İyi de izleyici bu tuhaf trafiği yakalayabilmek için ne yapacak? Hakikaten bilemiyorum...

Sıradaki haber yükleniyor...
holder