Mesut Yar Oyunlar zorlaştı mı sanki?
HABERİ PAYLAŞ

Oyunlar zorlaştı mı sanki?

Haberin Devamı

“Survivor” (Star TV) macerasında bu yıl oyun parkı düzeyinde etaplar yok artık. Önceki gece denizin üstündeki dokunulmazlık ringinde takımlar hakikaten izleyeni bile yoracak bir performans çıkardı... Açıkçası nefesi sağlam olmadıkça o ringin üzerindeki yastık güreşinden “öksürmeden” çıkabilecek çok adam tanımıyorum. Kaldı ki milli sporcular bile iki seksen yerdeydi... O değil de Turabi kardeşimiz tribünden sahaya seyirci atlatacak cinsten bir adama dönüştü. Aldığı her galibiyet sonrası yaptığı tuhaf hareketler ve alaylar herkesi çileden çıkardı. Neyse ki Akın kardeşimiz ağzının payını verdi de bir nebze intikamımız ringde kalmadı... Aman Allah’ım neler söylüyorum ben? Belli ki kendimizi kaptırmışız. Öncelikle bir sakin olalım. O sükuneti de ağustos böceklerinin senfonisi eşliğinde neredeyse 10 dakika süren gece görüntüleriyle bulabiliriz sanırım. Tabii içimiz bayılmazsa...

[[HAFTAYA]]

Saçlar döküldü mü ne?

Ben Tolga Karel’i “Survivor” adasına göndermeden önce son bir kez programımda ağırlamıştım. Hatırladığım kadarıyla Tolga’nın saçları amazon ormanındaki sık ağaçlar gibiydi... Ne olduysa, önceki akşam bildiğin saç özürlü bir vatandaş olarak ada sahillerinde duruyordu. Anladığım kadarıyla Tolga, “Survivor” adasında yaşadığı gerilimden saç dökmüş ya da aslına rücu etmiş; hangisi acaba? Bir de “Avrupa Yakası” dizisinden alışıp çok da güldüğümüz “kadınlarda botoks kazaları” meselesini aynıyla “Yalan Dünya”da (Kanal D) izliyor olmak bana tuhaf geldi. Tamam konu her dönem sıcak ama insanda ciddi bir tekrar hissi uyandırıyor! Haksız mıyım?


*

Ne alayım ablama?


Star TV’deki “Aramızda Kalsın” dizisini izliyorsanız dükkanın taksitlerinin aile için sürekli bir dert kaynağı olduğunu bilirsiniz... İşte yine bu derdin nüksettiği bir dönemde Bahattin (Uğur Yücel) ve yeğeni Civan (Caner Cindoruk) “bu ayki taksidi nasıl ödeyeceğiz?” diye kahırlanıp duruyorlardı... Buna rağmen bir yandan da Civan’ın ablası Hüsne’yi (Binnur Kaya) alışverişe çıkarıp, hemen o gün bir köşeye atılacağı gün gibi aşikar olan bir kanuna “Feda olsun ablama” diyerek 2.500 TL (yazı ile ikibinbeşyüz Türk Lirası) saymasını takdirle mi yoksa hayretle mi karşılamamız gerektiğini bilemedik? 2.500 TL’nin havaya savrulmasından belli ki ortada sarsılmayacak bir bütçe var. Acaba bu bütçeye hangi mertebede bir taksit ödemek yaraşır? 100 bin? 200 bin? 500 bin? (Teşekkürler Metin Susan)


*

Aman kuşa dikkat!

“Saklı Kalan” (Show TV) dizisi saklandığı yerden çıktı ama keşke bıraksaymışız da dağınık kalsaymış. Öyle ya, izlerken yeni bölüm mü yoksa özet mi çıkaramadığımız bir planlar yığınına dönüştü... Bir kere hikaye akacağı yerde müşteri bekleyen minibüs gibi sağa çekip kontak kapatmış bir halde. Uzun, çok uzun sahneler sonrasından insan “ne olacak acaba?” merakını da yetiriyor... Hepsini koyun bir kenara. Önceki cuma gecesi itibarıyla yasaklanan Twitter sitesinde kullanılmak üzere açılan başlığın ekranda görülüp durmasına ne demeli? Hadi yapımcılar gözden kaçırmış olsun, yayın yönetimdeki arkadaşlarda mı bilmiyorlar, o koskocaman Twitter takıntısını!. Aman ha diyeyim...

*

Kuzucuk dedik ama...


TRT Çocuk kanalının animasyon karakterlerinden “Kuzucuk”un müptelası oldum dersem zeka yaşım hakkında minik bir ipucu vermiş olurum değil mi? Şaka bir yana, bir yerli animasyon olarak “Kuzucuk” hakikaten kendini izleten cinsten bir iş. Yalnız bir sıkıntı var. Dizide hayatımda gördüğüm en çirkin kuzu canlandırması yapılıyor... Genellikle kuzuları sevimli arkadaşlar olarak kabul ederiz. Ama buradaki kuzu bildiğin koyundan bozma, kaplumbağadan hallice bir sıfatla karşımızda... Bir de sonuna -cuk eki alınca kusura bakmasın kimse ama af buyurun o garabetliği iyice göze batıyor. Çok geç kaldık ama yok muydu şöyle daha şirin bir betimleme filan?

*

Güneş bekledik güreş çıktı!

Vallahi ben güneşi bekliyordum ama sağlam bir güreş çıktı geldi. Önceki gece “Güneşi Beklerken” (Kanal D) dizisinde bana göre dizilerde çekilmiş en gerçekçi okul kavgası sahnesine tanıklık ettik... Bölümler boyunca biriktirdiğimiz Kerem ile Aksel gerginliği bir anda koridorda patlayan bir düdüklü tencere gibi ortalığa yayıldı. Okul içi iç savaşta uçan tekmeler mi istersiniz, Rocky’den fırlayıp gelmiş gibi hissettiren öldürücü kroşeler mi? Açıkçası izlerken bile kendi adıma heyecana kapıldım. Bir de şu notu bir kenara düştüm; bir dizi hikayesinin oluştuğu ve kabul gördüğü yerde çok daha çekici oluyor. Malum güneşi o okulun koridorlarında bekliyorduk değil mi?

Sıradaki haber yükleniyor...
holder