Murat Çağlar Körler ülkesinde görmek
HABERİ PAYLAŞ

Körler ülkesinde görmek

Körler ülkesinde görmek bir hastalık sayılır!

Kafanızı nereye çevirip bakarsanız bu sözün bir örneğiyle karşılaşırsınız.

Sağlıklı bir şeyin bozulmaya başladığı ilk an, göze ilk battığı ve yadırgandığı andır. Zaman geçip bozuk alanın oranı sağlıklı alana oranla arttığında kanıksama başlar. Bozuk alanın tüm yapıya hakim olması ve sağlıklı alanın neredeyse hiç kalmaması durumuna gelindiğinde ise, artık göze bozuk alan değil, sağlıklı alan batar.

Bir organizasyonda süreçlerin büsbütün yanlış ilerlemesi kanıksandıysa, o organizasyona sonradan dahil olan yahut sağlıklı kalmayı başarmış olan kişi ya da şey yadırganmaya mahkum olur.

Haberin Devamı

Sabah saati daha ağzına bir lokma koymadan ağzında yaktığı sigarası işe giden kişiye normal gözle bakarız fakat aynı saatte sağlığı için koşu yapan kişi anormaldir bizde.

Öyle değil mi?

Mesela parkta - bahçede mangal yapan kişi normaldir. Aynı parkta oturmuş kitap okuyan kişi genele göre farklıdır bizim için.

Yaya geçidine geldiğinde aracını durdurup yayaların geçmesini bekleyen sürücüye arkadan korna çalan sürücüler normaldir fakat durup yayaların geçmesini bekleyen sürücü anormaldir. Üstelik, bu 'anormalliği' yüzünden tepki de görür...

İşletmelerimiz de bu durumdan nasibini almış durumda.

Sistemsiz, düzensiz, gelişigüzel, 'kervan yolda düzülür' yaklaşımı ile yönetilen bir işletmede sistemli, planlı, belgeli ve azimli çalışan kişi tepkilere maruz kalır.

Biz, politika ve kuralların patrondan yahut yöneticiden daha önde olduğu şirketler kuramıyoruz. Patronun yahut yöneticinin sözü kati gerçeklik oluyor. Kurum ve kuruluşlarımızı sistemsel kurallar ile değil, duygularımız ve şahsi fikirlerimizle yönetiyoruz. Böyle olunca bozulma kaçınılmaz oluyor. İşe alırken, alanında en iyi, en tecrübeli ve profesyonel olanı almak istiyoruz fakat bu profesyonellere gerekli zemini hazırlayamıyoruz. Bununla da kalmayıp çoğunluğa uymasını, yani bozulmasını istiyoruz.

Süpermenleri göreve getiriyoruz ama pelerinleri gözümüze batıyor

Körler ülkesinde görmek

Atıf Yılmaz’ın 1982 yapımı 'Dolap Beygiri' filmini hatırlarsınız.

Yüksekokulu bitiren Ali, devlet memuru olarak atanıp işe başlar. Vazifenin kutsallığına inanan Ali, bir an evvel birikmiş işleri toparlamak niyetiyle hızlıca işe koyulur. Masasında bir yığın dosya bulunan Ali’yi ziyarete gelen eniştesi masanın durumunu görünce aralarında şöyle bir diyalog geçer:

Haberin Devamı

Enişte: Bunlar ne, bu ne hal?

Ali: Bunlar birikmiş, vatandaşın işini geciktirmek olmaz.

Enişte: Boş ver, bu milletin işi biter mi?

Ali: Valla yapılınca biter.

Enişte: Bizim millet beklemeye alışıktır. Sen düzeni bozmayacaksın. Sana bir hoş geldin demek için geldik, bir çay da mı söylemeyeceksin bize?

Ali: Af buyur enişte, mesai saatinde çay içmek yönetmeliğe aykırıdır!

Görenleri körleşmeye mecbur bırakmak yerine körlerin gözünü açmaya çalışsak ve insanları körleştirmeyecek sistemler kursak nasıl olur?

Ali’leri (görenleri) yaşatmak ve yaygın hale getirmek için buna mecbur değil miyiz?

Kaynaklar: YILMAZ Atıf (Yön.), Dolap Beygiri, Ferit Turgut, Kadir Turgut (Yap.), 1982.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder