“Cenazeden sonraki gün uyandığımda, kendime dedim ki ‘Ya sen yerlerde sürüneceksin, bu acıdan sonra bir daha yerinden kalkamayacaksın ya da kalkıp bir şeyler yapacaksın.’ Başka bir çarem yok.” Bu cümle Zeynep Kotan’a ait. Zeynep Kotan; Kartalkaya Grand Kartal Otel’de çıkan yangında yaşamını yitiren, henüz 18 yaşındaki Ömür Kotan’ın annesi. İhmaller zinciri sonucu evladını kaybeden anne Kotan bir psikiyatrist. Belki de bu nedenle, tarifsiz acısına karşın olabildiğince sakin ve vakur. Oğlundan bahsederken hâlâ geçmiş zaman kullanamayan anne; acısını önce kendi, sonra da aile içinde yaşıyor belli ki.
Psikiyatrist Doç. Dr. Zeynep Kotan, 31 Ocak 2025 Cuma günü YouTube’da Gazeteci Mirgün Cabas’ın ‘Şunu Bana Bir Anlat’ isimli kanalına konuk oldu. Zeynep Kotan’ın hepimizin dikkate alması gereken sözlerini aktaracağım size. Ama önce, Grand Kartal Otel kayıp ve mağdurlarının bir araya geldiği adresi vereyim. “Yalnız olmadığımızı hissetmek bize çok güç veriyor” diyen Kotan’ın verdiği adres, Instagram’da açılan ‘Başka Canımız Yok’ (@baskacanimizyok) hesabı. Sıradan bir sosyal medya hesabı değil bu. Bir iletişim, daha da önemlisi bir dayanışma platformu. İlgilenmek, takip etmek, katkı ve güç vermek hepimizin insanlık vazifesi. 21 Ocak 2025 günü giden canlar geri gelmeyecek ama benzer yeni kayıpların, yeni mağduriyetlerin önüne geçmemiz mümkün. Gerçekten, kaybedecek ‘başka canımız yok’, olmasın, olmamalı.
Kayakçı, dağ bisikletçisi, Beşiktaşlı lise öğrencisi kardeşimiz Ömür ve o gün orada hayatını kaybeden herkese bir kez daha rahmet dileyerek, aileleri ve yakınlarının acılarını yürekten paylaşarak, hepinizin dikkatine sunuyorum kederli anne Zeynep Kotan’ın sözlerinden bir kısmını:
Çok büyük bir acı içindeyim. Sadece kendi adıma da değil yakınlarını kaybeden herkes adına. Hepsi kendi içinde biricik ve çok değerli. O güzel çocuklar, güzel canlar adına gerçekten çok derin bir acı içindeyim.
Morgun kapısında, ailelerle birlikte uzunca bir süre bekleştik. O teşhis etme süreci, gerçekten anlatılacak gibi bir süreç değil. Ailelerin o çığlıkları benim hâlâ kulağımda. Oğlumu gördüğüm an…
Yangına yönelik tedbirlerin hiçbirinin olmadığı, otel sahiplerinin yangından haber alıp ‘Biz bunu kendimiz hallederiz’ deyip misafirlere haber vermediği ama kendilerinin merdivenlerden rahatça inerek burunları bile kanamadan dışarıya çıktıkları bir olay. Buna ben sadece ihmal diyemem. İnsanların kurtarılabilecekken kurtarılmaması… Sürecin umursamaz ve vicdansız bir şekilde yönetilmesi…
Şimdi hukuki bir süreç başladı. Fakat bu sürece ilişkin bizim ciddi kaygılarımız var. Şu anda avukatlar savcılık dosyasına ulaşamıyor. Bizim talebimiz bir an önce bu soruşturma dosyasının bizim avukatlarımıza açık hâle gelmesi ve bizlerin süreci takip edebilmemiz.
Otelin hissedarlarından üçü hakkında hiçbir işlem yapılmamış olması, bu insanların hiçbir şey olmamış gibi ellerini kollarını sallayarak geziyor olması bizi hem çok üzüyor hem çok endişelendiriyor.
Benim oğlum, bizim çocuklarımız, eşlerimiz, kardeşlerimiz orada yatarken; onların yurtdışında sefa sürecekleri düşüncesi beni çok tedirgin ediyor.
Başta otel sahipleri ve sorumluları olmak üzere suçu olan her kimse… Bütün idari makamlar, herkes… Suç duyurumuz hepsini kapsıyor ve bir an önce kaygılarımızı giderecek gelişmelerin yaşanmasını bekliyoruz. Tabii bana, bize destek veren, bir şekilde bize dokunan herkesin de desteklerinin devamını bekliyoruz. Evet ateş düştüğü yeri yakıyor ama o ateş bir gün herkesin evine düşebiliyor işte.