Namık Kemal Zeybek EDİRNE'NİN KUŞLARDAN KURTULUŞ GÜNÜ
HABERİ PAYLAŞ

EDİRNE'NİN KUŞLARDAN KURTULUŞ GÜNÜ

Gazeteniz Posta haberi birinci sahifeden gördü: “Edirne’nin düşman işgalinden kurtuluşunun 88. yıldönümü törenlerinde” avcılar ellerinde tüfekleri, öldürdükleri kuşlar, tavşanlar ve başka yaban canlılarıyla topluluğun önünden geçtiler. Avcının biri valiye ölü tavşanları hediye etmek istedi. Vali Gökhan Sözer “Gerek yok” diyerek geri çevirdi. Vali törenden sonra “Bundan sonra bu tür hareketlere izin vermeyeceğim” dedi. İyi etti... Kutlarım valimizi.

[[HAFTAYA]]

Aklıma bu ramazanda gördüğüm bir “durum” geldi. Onu yazmalıyım...
İftara davetliyim. “Davete icabet sünnettir” diyerek gittim. Varlıklı bir ailenin sahip olduğu özel okulun bahçesinde yağlı ballı yemeklerle dolu bir iftar sofrası... Anlaşılan yetmemiş. Yemek sahibi ava meraklıymış. O akşam için ördek avına çıkmış. Göllerde nazlı nazlı yüzen yeşilbaşlı ördeklerden öldürmüş ve sofraya yatırmış.
Hangi sofraya mı? Elbette başbakan yardımcısının şereflendirdiği masaya... Öteki masalara yetecek kadar ördek öldürememiş. Değerli ve duyarlı Bülent Beyefendi masanın ortasına konulan kızarmış ördekleri sordu. Sıkı sıkı yanına sokulan ve masada başka hiç kimse yokmuş gibi davranan ev sahibimiz “Bunları sizin için vurdum” dedi. Yağcılığın bütün maharetiyle ve ak sakalını Bakan’ın omzuna kondurarak...
Sayın Bakan durumdan, yağcı ve yağlı avcıdan pek hoşnut değildi. Yarı şaka yollu laf vuruşturuyordu. “Asıl başarının eşine ait olduğunu” söylüyordu. Galiba da doğru söylüyordu. Adam ne kadar zalim avcıysa, eşi o ölçüde halim hanımefendiydi.
Bana gelince, o durumu gördükten sonra yemeklere dokunamadım. Orucumu açmakla yetindim. Bir daha da bu davete gitmemeye karar verdim. Zaten bu yazıyı okuyunca kendilerini tanıyacaklarından ve beni bir daha çağırmayacaklarından da eminim.
Bu arada küçük bir hatırlatma: Avcımızın böbürlenerek öldürdüğü ördekleri anlattığı gün “av yasağı günleri” içindeydi.

Haberin Devamı

AVCILAR AHİ OLAMAZ

Ne yazık ki ilkgençlik günlerimden birinde ben de avcılığa çıkmıştım. Daha çok avcıların dağ bayır yürüyüşleri için... O gün, bir ağacın dalına konmuş kuşlar için elime bir tüfek verildi. Aldım. Birkaç kuş yerde çırpınmaya başladı. Tüfeği yere attım ve bir daha elime almadım. Avcılıktan nefret ettim. O kuşların çırpınışı hayatım boyunca gözümün önünden gitmedi ve bana acı verdi, veriyor...
İhtiyaçtan ötürü ve yasak mevsim dışında yapılan, zararlı hayvanlara yönelik avcılığa ne diyebilirim?..
Ama “spor olsun diye” yapılan avcılığın artık son bulması gerekir diye düşünüyorum. Gittikçe daralan alanlarında var olma savaşı veren kuşlardan, ördeklerden, yaban keçilerinden, koyunlardan, tavşanlardan, tilkilerden, kurtlardan, ayılardan ne istiyorsunuz?
Edirne’de yapılanlara bir bakınız. Demek ki avcılar bizi “kuşlardan, tavşanlardan kurtarmışlar” ve 'kurtuluş günü' dediğimiz de oymuş. Bu hale gelen kurtuluş günlerinden de kurtulmak gerek galiba.
Son bir söz: “Bir Türk kurumu olan Ahilik” esnafların erdem ve nitelik hedefleyen teşkilatlarıydı. Ve avcılar Ahilik içine alınmazdı. Kafirler, münafıklar, iftiracılar, madrabazlarla birlikte...

Haberin Devamı
Sıradaki haber yükleniyor...
holder