Nedim Şener Yıl 2012… Bu raporu hatırlayan var mı
HABERİ PAYLAŞ

Yıl 2012… Bu raporu hatırlayan var mı

Haberin Devamı

Şimdi size iç içe geçmiş raporlardan söz edeceğim.

Birincisi TBMM’de tüm parti milletvekillerinden oluşan 2012 yılı Kasım ayında hazırlanan ve sadece adı 30 kelimeden oluşan 1420 sayfalık “Ülkemizde Demokrasiye Müdahele Eden Tüm Darbe ve Muhtıralar ile Demokrasiyi İşlevsiz Kılan Diğer Bütün Girişim ve Süreçlerin Tüm Boyutları ile Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Araştırma Komisyonu Raporu”…

Yıl 2012… Bu raporu hatırlayan var mı

Adını bir nefeste okumak bile zor. Biz ona kısaca “darbe raporu” diyoruz. 27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980, 28 Şubat 1997 ve 27 Nisan 2007 tarihli darbe, muhtıra ve müdahaleleri inceleyen komisyonun amaçları arasında: adından da anlaşılacağı gibi bir daha darbe olmaması için gereken önlemlerin alınması da var.

Gel gör ki, 1420 sayfa rapor hazırlayan milletvekilleri ne dört yıl sonra gerçekleşecek darbe ne de darbenin arkasındaki Fethullahçı Terör Örgütü ile ilgili hiç bir saptamada bulunamıyorlar. “Kimse tahmin edemezken milletvekilleri nereden bilsin?” diye soranlar haklı. Ama bu araştırma raporunun içinde 1997 ve 1998 yıllarına ait Milli Güvenlik Kurulu toplantılarına ilişkin öyle raporlar var ki FETÖ’nün bürokrasinin, ordunun, devletin içinde nasıl yerleştiğini adım adım görebiliyorsunuz.


Devlet içinde devlet İşte bazı saptamalar;

-Altın Nesil yetiştirme adı altında Harp Okulları’na müritlerini yerleştiriyorlar.

-Fetullahçılar… “Devlet içinde devlet” faaliyeti icra ediyorlar.

-Bürokrasiye hakim olan “devlete hakim olur” prensibini uyguluyorlar.

-Devletin imkanlarıyla büyüyorlar.

-Gülen tarikatı Türk Silahlı Kuvvetleri’ne sızıyor.

“Darbe Komisyonu Raporu’nun içinde yeralan 17 Mart 1998 tarihli Milli Güvenlik Kurulu toplantısına sunulan bir rapordan aynen şu alıntı yapılmış; “Özellikle son dönemde Fetullah Gülen Nurcu tarikatının Silahlı Kuvvetlere sızma girişimleri artmıştır. Bu kesim planlı, programlı, sinsi ve yanıltmacı bir biçimde sürdürdükleri çalışmaların önünde hep Türk Silahlı Kuvvetleri’ni görmektedir.

Bu bakımdan her fırsatta orduyu ele geçirmek amacıyla sızma girişimlerini sessiz ve derinden devam ettirmektedir. Anılan kesim tarafından bu yöntemle 10 yıla kadar olan bir sürede Silahlı Kuvvetler içerisinde tarikat olarak söz sahibi konuma gelebilecekleri değerlendirilmektedir.” 1998’de görülen ve 2012’de atlanan kehanet gerçekleşti; 2008’de söz sahibi oldular. Sonra? Sonrası malum…

Sıradaki haber yükleniyor...
holder