Kırık dökük...

- Hakaretsiz eleştiri.

- Dayaksız aşk.

- Küfürsüz maç.

- Silahsız düğün.

- İçkisiz araba...

Dahasını saymaya gerek yok. Mesele şudur: Avrupalı olmaktan önce, iyi bir Türk olmak.

- İftirasız siyaset.

- Dürüst ticaret.

- Terbiyeli rekabet.

..............

Ne yazık... Külhanbey ile kabadayı arasındaki o ince zarı bile kaybettik.

Farkında mısınız? Kibarlık budalası başka, zarif insan başka. Daha durun... Mahallenin asayişini sağlayan ve adalet dağıtan delikanlıları çok ararsınız... Şimdiki muhatabınız mafya özentisi ama mafyacılığı yüzüne gözüne bulaştıran, kuralsız, raconsuz, geleneksiz tabancalı bıçaklı bir güruhtur.

Futbola bakınız. Seyirciye bakınız... Daha doğrusu taraftar’a bakınız. İyi taraftar, monoton şarkılarla futbolu uyutacağı yerde, güzel hareketleri anında alkışlayan ve gök gürültüsü gibi gümbürdeyen, takımıyla birlikte hücuma kalkıp birlikte savunmaya geçen taraftardır. Takımına aktivite verir.

Kaybettiğimiz hasletleri sayacak değilim. Kazandığımız güzellikler de saymakla bitmez. Nitekim Türkiye, dünyanın gündemindeki birinci ülke... Bizi sevenler, kızanlar... Kıskananlar veya gıpta edenler... Dostlar, düşmanlar, her şey var. Unutmayın. Yunanistan’ın sergilediği kompleks, Avrupa’nın bize karşı olan duygularının bir özetidir. Çatlasınlar patlasınlar. Aman ha, gündemlerinden hiç düşmeyelim. Düşersek, işte o zaman oturup düşünelim.