Giriş
Barcelona’yı sokak sokak bilirim. Hatta gözlerimi kapatıp bir yere bıraksanız, kokulardan ve seslerden nerede olduğumuzu tahmin edebilir, gözüm kapalı sizi dolaştırabilirim. Bu, defalarca oraya giderek ve şehrin sokaklarına kaybolmaktan korkmayıp kendimi bırakarak oldu.
İşte şimdi bahsedeceğim 4 Gats adlı lokantayı bu serbest dolaşmalar sayesinde tesadüfen buldum. İçeri girer girmez mutluluk hissi sardı beni.
Yıllar içinde biriktirdiği güzel hatıralar her köşesine sinmişti. Beni köşede iki kişilik boş bir masaya oturttular. Beni sarıp sarmalayan bu lokantanın duvarlarındaki resimlerde tanıdık çizgiler gördüm.
Garsonun getirdiği menünün kapağındaki resim Picasso’nun elinden çıkmaydı. Anladım ki burası Barcelona’da müzesi de bulunan Katalan dostumuz Picasso’nun gençliğinde geldiği bohem mekanlardan biriydi.
Öğrendim ki Picasso henüz 19 yaşındayken 1900’de ilk sergisini bu salonda açmış. Kapalı kapıyı açtılar meğer içeride kocaman bir salon daha varmış.
Bir iki adım atıp içeriye bakınca burasının ‘Barcelona Barcelona’ filminin bir sahnesinin çekildiği lokanta olduğunu anladım.
ÜNLÜ BOHEMLERİN TAKILDIĞI MEKAN
Pablo Picasso, Ramon Casas i Carbó, Ricard Opisso, Isidre Nonell gibi bohemlerin takıldığı bu pubrestoran modernlerin mekanı olmuş. Menüye bakıyorum fiyatlar, böyle tarihi ve turistik olan bir mekan için makul ama böyle bir tarihe sahip mekanlarda genelikle ‘turistiklik’ ve lezzet sorunu olur.
Siparişlerim büyük bir süratle masaya geliyor ve lezzetlere gark oluyorum. Kusursuz bir güzelliğin içinde buluyorum kendimi. Barcelona’da yemeğe domates üstü zeytinyağıyla taranmış ekmeklerle başlamak yararlı olur.
Bu kristal ekmekli başlangıç diğer siparişlerin beklenmesi için gereken sabrı sağlayacaktır. Ekmekler Katalan biberi kızartması ile beraber geliyorlar.
Biberlerin üstüne deniz tuzu serpilmiş, çekirdek gibi çıtırdıyorlar ağzımda. Bu biberin tohumlarını getirdim. Bahçede yetiştireceğim. Barcelona’yı anmak istediğimde atacağım kızgın yağa.
KARŞI KONULMAZ KATALAN LEZZETLERİ
Ançuezli, kuru domatesli, yeşil zeytinli bir tapas ile Katalanlar’ın Akdeniz kokusunu içime çekiyorum. Üstündeki gevrek yeşil otlar, marine edilmiş bu üç parça tada tazelik ve ferahlık katıyor.
Somonlu, bıldırcın yumurtalı, gevrek otlu avokado salatası ile kıvamları, rayihaları bütün duyularımla algılıyorum. Denizi, ormanı, Atlantik Okyanusu’nu, tropik toprakların meyvelerini çok uluslu İspanya geçmişini damaktan geçiriyorum. Kızarmış iki ekmek parçası (peksimet) denizcilerin tarihteki yolculuklarından bir hatıra gibi duruyor.
İspanyol usulü midye ile suların kıyısına çarpacaksınız. 4 Gats’ın midyesi usul olarak bizimkilerden farklı olsa da Brüksel’in en iyilerinden Leon’la yarışır. Zeytinyağını cızırdatıp sarımsağın aromasını yağın kimliğine vesikalık gibi yapıştırmışlar.
Taze zencefilden bir-iki ince dilim koyup acı kırmızı biberden bir allık yapıp domatesleri de içine koymuşlar. Bir iki tıkırdayınca bu kızgın sıvıya midyeleri eklemişler. Fermente edilmiş üzümün ruhunu saçıp ateşte yalazlandırmışlar.
Bu güzellik paylaşılmalı mutlaka deyip, dostum ve Türkiye’nin gururu müzisyen Hasan Yükselir’le de 4 Gats’a gittik. Dostumun mutluluğu da görülmeye değerdi.
O vakit YouTube’ta açın Hasan Yükselir’in senfoni orkestrasıyla verdiği konserden ‘Dostum Dostum’ şarkısını. Bu sefer böyle veda edelim. Yolunuz düşerse 4 Gats’e uğrayın. Afiyet olsun.
