Rükzan Sağır

28 Mart 2024, Perşembe 08:08

Prensesler de kanser olur

İngiliz Prenses Kate'in kanser tanısı alması, 'uyanış çağı'ndaki dünya halkları için önemli bir sınav haline geldi. Gördük ki büyük çoğunluğun 'uyandığı' falan yok. 'Uyanış'tan kastım, görünmeyeni görmek, söylenmeyeni duymak, bilinmeyeni hissetmek... Aydınlanma isteği duymak, sağduyulu olmak. Kate kanserse de değilse de fark etmeyen bir gerçek var; henüz toplumlar bu hastalığa karşı yaklaşım konusunda korkunç bir cehalet içinde. Üstelik her beş kişiden birinin kansere yakalandığı bu çağda... Kate'in iki dakika 20 saniyelik konuşmaya sığdırmaya çalıştığı şey, sadece tanı aldığını açıklamak değildi.

Hayatından acımasızca çıkan kontrolü geri almaya çalışma çabasıydı. Bir kanser hastasının yaşadığı en büyük travma budur çünkü: Hayatının kontrolünü kaybetmek. Evet, büyük bir monarşinin temsilcisi de olsa insan olmasından ötürü bu hastalığa karşı geliştirilen en doğal tepkiyi geliştirmiş ve gizlilik içinde tedavi olmak istemiş. Bazı ünlüler veya sıradan vatandaşlar tedavi sürecini bir tür kahramanlığa dönüştürmeyi seviyor. Bu, modern dünyanın uydurduğu bir algı.

İngiliz Prenses Kate'in kanser tanısı alması, 'uyanış çağı'ndaki dünya halkları için önemli bir sınav haline geldi. Gördük ki büyük çoğunluğun 'uyandığı' falan yok. 'Uyanış'tan kastım, görünmeyeni görmek, söylenmeyeni duymak, bilinmeyeni hissetmek... Aydınlanma isteği duymak, sağduyulu olmak. Kate kanserse de değilse de fark etmeyen bir gerçek var; henüz toplumlar bu hastalığa karşı yaklaşım konusunda korkunç bir cehalet içinde. Üstelik her beş kişiden birinin kansere yakalandığı bu çağda... Kate'in iki dakika 20 saniyelik konuşmaya sığdırmaya çalıştığı şey, sadece tanı aldığını açıklamak değildi. Hayatından acımasızca çıkan kontrolü geri almaya çalışma çabasıydı. Bir kanser hastasının yaşadığı en büyük travma budur çünkü: Hayatının kontrolünü kaybetmek. Evet, büyük bir monarşinin temsilcisi de olsa insan olmasından ötürü bu hastalığa karşı geliştirilen en doğal tepkiyi geliştirmiş ve gizlilik içinde tedavi olmak istemiş. Bazı ünlüler veya sıradan vatandaşlar tedavi sürecini bir tür kahramanlığa dönüştürmeyi seviyor. Bu, modern dünyanın uydurduğu bir algı.

ALTERNATİF EVRENDE YAŞARLAR

Hastalık, mahrem bir durumdur. Eğer özellikle maddi yardıma ihtiyaç yoksa, aklı başında kimse bu kadar şahsi bir süreci dünyayla paylaşmak istemez. Nitekim kanser hastaları, bir tür Kanser Diyarı diyebileceğimiz alternatif bir evrende yaşar. Topluma karıştığı anlarda bile aslında istemeden toplumdan uzaktadır. Kate için de bu durum bir istisna değil. Kate Middleton dünyaya kanserinden bahsetti, çünkü kamuoyunu yatıştırmak zorunda olduğunu hissetti. Aktris Olivia Munn, bu ay meme kanserini atlattığını açıkladı. Yani tedavisi bittikten sonra dünyayla paylaştı. Oysa kansere karşı bu 'şimdilik bir kazanç'. Çünkü kanser, iyileşme ve kontrol yanılsamasını paramparça ederek kendi programıyla saldırmaya hazır bir canavardır. Bu hikayeyi şekillendirebilmek, büyük bir şans ve armağandır. Şimdi size bir kanser hastasının başa çıkmak zorunda olduğu birkaç zor soruyu sıralıyorum. Bundan sonra duyduğunuz tüm vakalarda aklınıza gelmesi ve kimsenin başına gelmemesi dileğiyle...

21 Mart 2024, Perşembe 07:00

İnce bir bedenin gelişmiş ekonomiyle ne ilgisi var?

Obezite, aşırı kilo, insanlığın en ciddi sorunlarından biri. Üstelik her geçen gün obez insanların sayısı artıyor. Eskiden aşırı kilolulara yapılan ayrımcılık, bugün sayıları artmış olsa bile azalmadı, biliyor muydunuz? Tüm o beden olumlama hareketleri, boşa. Peki, neden dünyada özellikle kadınlar için ince bir beden baskısı hakim? Bunun en iyi yanıtı, ekonomik verilerde yatıyor. Birazdan söyleyeceğim verilere bakarak bilhassa, iş dünyasında yer alan bir kadın için en mantıklı hareketlerden biri, ince olmak için mümkün olduğunca çok çaba göstermesi oluyor. Öncelikle, sayısız çalışmaya göre aşırı kilolu veya obez kadınlar, daha zayıf akranlarından daha az ücret alıyor. Erkeklerde, cüsseye göre ücret farkı çok az. ABD, İngiltere, Kanada ve Danimarka gibi gelişmiş ülkelerde durum böyle. Oralarda kilolu kadınların maaşları daha düşük. Kilolu olmanın, bir kadına, gelirinin yüzde 10’una mal olduğunu söyleyebiliyoruz!

ZENGİNLİK GÖSTERGESİ...

Sadece İsveç’te bir istisna var bu konuda. Orada obez erkekler daha az kazanırken, obez kadınlarda ücret farkı görülmüyor. Yüksek lisans derecesi sahibi bir kadının ücret primi yüzde 18 civarında. Şişman bir kadının, ortalama 30 kilo vererek, yani ‘normal’ kabul edilen kiloya gelerek kazanabileceği primin ‘sadece’ 1.8 katı. Ve ilginçtir ki aşırı kilo, sanıldığı gibi varlıklı olmakla değil yoksullukla bağdaştırılıyor. Amerika, İngiltere, Almanya gibi ülkelerde ve Güney Kore gibi zengin Asya ülkelerinde varlıklı insanlar yoksullara göre daha zayıf. Çünkü bu kişilerin kaliteli eğitime, iyi beslenmeye, spor yapmaya daha kolay erişimi olduğu, dolayısıyla daha sağlıklı olduğu varsayılıyor. İşgücündeki değerini zekaları ve eğitimleri ile ölçebilen kadınların, vücut yapılarına dikkat etmelerine gerek olmadığına dair kurgunun, şimdilik günlük hayatta bir karşılığını bulmak zor. En azından varlıklı kesimin yoksullardan daha zayıf olduğu zengin ülkelerde böyle...

KRALİYET AİLESİ’NİN GELİNLERLE İMTİHANI

Dünyanın en köklü monarşilerinden İngiltere Kraliyet Ailesi’nin 1200 yıllık itibarı, gelinleriyle yaşadığı skandallar nedeniyle hep sınanıyor. Anne Boleyn, Wallis Simpson, Lady Diana, Sarah Ferguson, Meghan Markle ve şimdi de Prenses Kate... Diğer gelinler aile tarafından bir şekilde ‘şeytanlaştırılsa da’ Kate, ailenin modern zamanlardaki tutkalı olarak görülüyordu. Hastalığı sonrası istirahate çekilip ortadan kaybolması, ailenin itibarını ummadıkları şekilde sarstı. Kate, Paskalya Bayramı’nda döneceğini söylemişti ama nafile... İnternette hakkında o kadar çok komplo teorisi üretildi ki ‘İyiyim’ mesajı vermek için fotoğraf paylaştı. Fotoğrafın fotoşop çıkması ailenin güvenilirliğine büyük darbe vurdu.

TIKLANMA ESNAFI

Şimdi de Nisan 2023’te yayınlanan ve (2022’de ölen) merhum Kraliçe Elizabeth’i 10 torunuyla birlikte gösteren fotoğrafla da oynandığı ortaya çıktı. Kraliyet’in son yıllarda yayınladığı tüm fotoğrafları ajanslar tek tek incelemeye aldı... Aile, fotoğrafları neden manipüle ettiğini açıklamaya zorlanıyor. Lady Diana’nın ölümünde de ailenin parmağı olduğu iddiası hatırlatılıp Kate’in başına bir şey getirildiği teorisi yayılıyor. Açıkçası Kate, şu an bu ailenin elindeki en önemli cevher. Monarşinin ‘kurtarıcısı’ olarak görülüyor. Ona, tüm diğer üyelere olduğundan daha iyi bakılıyor olsa gerek. Hiçbir şey kesin değilse bile, internetteki bu yaygarada içeriklerden ‘tık’lanma başına para alan dijital esnafın parmağı olduğu kesin.

17 Mart 2024, Pazar 07:00

Oscar'a giden yol hanımcı olmaktan geçiyor

Oscar kazanan iki aktörün konuşmaları ve kırmızı halı halleri dikkatimi çekti. İlk kez aday gösterildiği Oscar’da En İyi Aktör ödülünü kazanan İrlandalı Cillian Murphy, törene karısı Yvonne McGuinness ve iki oğluyla gelmişti.

Karısı, aktörden dört yaş büyük. Günümüz güzellik kalıplarının dışında bir kadın. Ama inanılmaz karizmatik ve etkileyici buldum. Ödülü kazanınca ilk iş karısıyla ateşli bir şekilde öpüştü. Sahnede de ona ve çocuklarına teşekkür etti. Karısından “Hayat ve sanat ortağım” diye bahsetti dünyanın huzurunda...

En İyi Yardımcı Aktör ödülü kazanan Robert Downey Jr. da kırmızı halıda karısı Susan Downey’i bol bol öptü. Hayranlığını gösterdi. Sahnede de “Veteriner hekimime, yani eşim Susan Downey’e de teşekkür ederim. Beni hırlayan, kurtarılacak bir hayvan olarak buldu ve severek hayata döndürdü” dedi. Murphy 20, Downey Jr. da 18 yıldır evli. Evliliklerini iyi yöneten, hanımlarını yücelten erkeklerin başaramayacağı şey yok!

SESSİZ LÜKSÜN GERÇEK YÜZÜ: SESSİZ KÖLELİK

İstanbul’da 45 bin dolara, o günün kuruyla 1.3 milyon TL’lik etiket fiyatıyla satılan kabanı duyanlarınız olmuştur. Cumhuriyet yazarı Faik Erdemli, ocak ayında yazmıştı. Bu kaban, Vikunya yününden üretiliyor. Üzerinde de hiçbir etiket yok. Sadece bu modeli bilen ultra zenginler ve benim gibi ‘fashionista’lar fark edebiliyor.

14 Mart 2024, Perşembe 07:00

Güney’de bir başarı öyküsü: Şimdi moda ‘madrileño’ olmak!

Madrileño, Madridli olmak, Madrid’in bir sakini olmak anlamına geliyor. İspanya’nın başkentinin yıldızı birden parlamaya, insanları madrileño heveslisi yapmaya başladı. Turistler Madrid’e akın ediyor. Bazıları turist olmaktan fazlası için gidiyor. Bunlar arasında ülkesindeki politik iklimden mutsuz olan Amerikalılar var. Kolay yaşanabilir bir büyük şehir arayan kuzey Avrupalılar ve de Latin Amerikalılar var. İnşaat, güzellik, bakım ve hizmet sektörlerinde çalışma imkanlarını kullanıyorlar. Hatta çoğu Latin kökenli yabancı nüfus 2016’dan bu yana yüzde 20 artmış. Madrid, bu anlamda Miami’nin en büyük rakibi haline gelmiş. Madrid’in Roma’dan daha zengin ve temiz olduğunu da not düşmek gerek. Peki nedir Madrid’in alametifarikası? Neden hem turistik hem de göçmek için öncelik haline gelmeye başladı? Bu hem politik hem de turistik stratejilerin sonucu.

YASALARLA YAPTILAR

Muhafazakar Halk Partisi yönetimindeki kent ve bölge meclisleri, bu ilgiyi destekliyor. Madrid’e emlak sektörü dahil yatırım yapanların maliyetinin yüzde 20’si geçen yıldan bu yana vergiden düşürülüyor. Sosyalist ulusal hükümet de altın vize uygulamasına geçti. 500 bin Euro yatırım yapanlara oturma izni veriliyor. Ayrıca dijital göçebeler için özel bir yasa çıkarıldı. Dijital göçebe, pandemiden sonra yaygınlaşan uzaktan çalışanlara deniyor. Haziran 2023 itibariyle onaylanan dijital göçebe vize programı sayesinde AB dışından serbest çalışanların ve uzaktan çalışanların beş yıla kadar İspanya’da yaşaması ve çalışması mümkün. Madrid’in en büyük sırrı, pandemiyi fırsata dönüştürmesi. İşyerlerini açık tutma politikası, Avrupa’da bir cazibe merkezi haline gelmesine yol açtı. Pandemiden bu yana sanatsal ve kültürel organizasyonlarda patlama yaşanıyor. Aynı şekilde gastronomide de yükselişteler. En büyük sorun, bu göç dalgası için konut sıkıntısı yaşanması. Çünkü inşaat izinleri almak çok zor. Kentin tarihi mimarisine uygun proje geliştirmek de zor. Ama kentin küreselleşmesi ve demografisinin değişmesi henüz huzursuzluğa yol açmamış durumda. Bunda, aldıkları göç kitlesi profilinin de önemli bir payı olsa gerek...

KAFAMIZIN İÇİNDE KİRA VERMEDEN YAŞAMAK İSTİYORLAR

Apple geçen yıl ‘biyosinyal algılayıcıları’ olan kulaklık için patent başvurusu yapmış. Teknoloji okur-yazarları, bu özellik sayesinde ‘düşünerek şarkı seçmenin veya geçmenin’ ilk adımlarının atılacağını söylüyor. Vision Pro gözlüğünde bu teknoloji kullanılmış mıdır acaba? Değilse bile en azından bunun yakında kullanılma ihtimali olması bile ilginç. Çünkü resmen şirketlere kafamızın içinde yaşama imkanını sunar hale geliyoruz. Neuralink gibi ihtiyaçtan ötürü bir zihin teslimiyeti değil, bizlerden ‘hayatımızı kolaylaştırmak’ için kira vermeden zihnimizde yaşamak istiyorlar. Hatta daha enterasanı üzerine para ödeyen biz oluyoruz. Öyle geliyor ki yakında bu teknolojileri kullananlar değil de kullanmak istemeyen insanlar marjinal hale gelecek. Hiçbir hareketi izlemeyen, sadece kullanıcının belirlediği sınırlarda kalabilen teknolojik cihazlardan yeni bir sektör doğacak.

BROKOLİ MAKYAJ MALZEMESİ OLDU

07 Mart 2024, Perşembe 07:00

Erkekliğin ölçüsü ölmek midir?

Hindistan’da ‘toplu tecavüz’ durumu neredeyse ‘olağan’ hale geldi. Bu hafta da Hindistan’da yedi adamın gezgin bir İspanyol çifte saldırıp kadına tecavüz ettiklerini duymuş olabilirsiniz... Olay sonrası çift video yayınladı. Kadının kocası yüzündeki darp izlerini gösterdi. Dünyada bu olay neden ‘yeterince’ fırtına koparmadı, biliyor musunuz? Çünkü milyonlarca kişi, çiftin başına gelenlerden ‘tecavüzcülerden çok’ kocayı sorumlu buldu. Adamın yüzünde çok az morluk olması, karısını yeterince savunmadığına yoruldu. “Eğer 7 erkek birlikte olduğum herhangi bir kıza tecavüz etmeye kalkarsa, ölmüş ya da baygın olmam gerekir. Bir erkek olarak kız arkadaşını korumak için hiç düşünmeden ölmeye hazır olmalısın” yorumunda bulunan eski kafes dövüşçüsü Jake Shields’e milyonlarca kişi destek verdi. Kafes dövüşçülüğü günümüzde bir meslek. Ama Shields ve onu destekleyenler, her erkeğin doğuştan dövüşçü olması gerektiğini savunuyor. Bu arada kadının kocası, olanları oturup izlememişti tabii ki! Boğazına bıçak dayadıkları için karşı koyamamıştı.

‘OFİSLER ERKEKLİĞİ BOZDU’

Ama bu kez “Bir erkeğin görevlerinden biri de kadınını korumak ve güvenliğini sağlamaktır. Hindistan gibi bir ülkede ücra bir yere çadır kurup tehlikeye davetiye çıkarmamalıydı” diyenler, hatta “Hindistan’a hiç götürmemeliydi” diyenler oldu. Her durumda kabak adamın başına patladı yani. Aslında talihsiz bir kurban olan bu adam, bugünkü erkeklikle yüzleşmek adına bir sembole dönüştü... Tartışma daha sonra modern erkeklerin korkak tavuğa dönüşmelerine kaydı. Shields’i destekleyen biri “Ofis işleri ve rahat olmanın erkeklere yaptığı budur. Yüzyıllar boyunca erkekler hayatta kalmak için kas gücü ve beyinlerini kullanarak gerekli işleri yaptılar. Bugün klavye tuşlarına basmak ve restoranlarda içki içmek, yemek yemek birçok erkeği kadınsı ve işe yaramaz hale getirdi” dedi. Açıkçası çiftin başına gelenlerden bağımsız olarak bu tartışma beni çok etkiledi. Biz kadınlar fiziksel olarak kesinlikle her zaman daha savunmasızız ve rol dağılımında maskülen güce muhtacız. Tıpkı erkeklerin hayatlarında feminen güce ihtiyaç duydukları gibi. Ama maalesef bugünün aşırı kırılganlaştırılmış, beyin ve kas gücünü kullanmaktan imtina eden konfor bağımlısı erkekleri diye bir gerçek var. Bunun bedelini de yine biz kadınlar ödüyoruz... Ah Marcus Aurelius, ah…

PATLAMIŞ MISIR BEYİNLİYİZ

Bu tanım, Washington Üniversitesi’nden araştırmacı David Levy’a ait. Patlamış mısır beyni, dikkatimizin ve odaklanmamızın, mısır tanelerini patlatır gibi bir şeyden diğerine hızla atlama eğilimini ifade ediyor. Patlamış mısır beyinli olduğunuzu nasıl anlarsınız? Dijital medyanın hızından bunalmış hissediyorsanız ve kendinizi tek bir göreve veya düşünceye konsantre olmakta zorlanırken buluyorsanız, patlamış mısır beyinli olabilirsiniz... Araştırmaya göre küresel nüfusun yüzde 62.3’ü sosyal medyada. Günlük ortalama kullanım süresi, kişi başı 2 SAAT 23 DAKİKA. California Üniversitesi araştırmasına göre başka bir şeye geçmeden önce, herhangi bir ekranda ortalama dikkat süresi, 2004’te 2.5 dakika iken 2012’de 75 saniyeye, günümüzde ise 47 saniyeye düşmüş. Dijital çağda yaşıyoruz, sosyal medya karşıtlığı geri kafalılık olacaktır. Ancak sosyal medya okur-yazarlığı diye bir ders, müfredatlarda ihtiyaca dönüştü. Psikiyatrlar daha iyi bilecektir ama bu patlamış mısır beyinli olma durumu, bana iradesizlikle de paralel gibi geliyor. Neticede yetişkin insanların, sosyal medya kullanımını kontrol altında tutabiliyor olması gerek.

‘ÖTEKİ’ OYUNU ÜZERİNE...

29 Şubat 2024, Perşembe 07:00

Kanser araştırması yaparken keşfettiler! İki Türk bilim kadınından güzellik teknolojisinde çığır açan buluş

Sizlere iki Türk kadının dünyanın konuştuğu başarı hikayesini anlatmak istiyorum... Moleküler bilimciler Merve Yıldırım ve Polen Koçak. İkisi de 32 yaşında. Yeditepe Üniversitesi’nde Genetik ve Biyomühendislik okurken tanıştılar. Yıldırım’ın annesine önce meme kanseri ve dört yıl sonra da mezotelyama (akciğer zarı) kanseri teşhisi konulması, iki arkadaşın da bilimsel çalışmalarını etkiledi. Kanser tedavisi üzerine uzmanlaşmaya başladılar. İki bilimci kadın geliştirdikleri tedavi yöntemini Yıldırım’ın annesine uygulamak istedi. Ancak kanser çok hızlı bir şekilde annesini hayattan kopardı. Yıldırım, annesinin anısına çalışmalarını kansere adadı. 2-3 ay ömür biçilen bir kanser hastasında tedavileri etkili oldu. Hasta, beş yıldır hayatta. Bu durum ikisini cesaretlendirdi. Girişimci olmaya karar verdiler. Çünkü bu alanda ilerlemek için güçlenmeye ihtiyaçları vardı. Uzmanlaştıkları teknolojiyi yara iyileşmesi ve obezite alanında uygulamak istediler. Paris’te katıldıkları bir kongrede yaptıkları sunum, sektörün önde gelen kozmetikçilerini harekete geçirdi. Burada Koçak ve Yıldırım’a, geliştirdikleri yöntemi kozmetik ürünlerde kullanmalarını önerdiler.

ÇENE VE BOYUN İÇİN SİHİR

Bu noktadan sonra çalışmaları, tüm dünya kadınlarını etkileyecek bir potansiyele kavuştu. Söz konusu yöntem, eksozom teknolojisiydi. Eksozomlar, hücrelerin iletişiminden sorumlu, küçük kargo molekülleri. İşte Yıldırım ve Koçak da onları komut vererek eğiten yöntemler üzerine çalışıyordu. Hücrelere ‘yağdan kurtul’ mesajı gönderen moleküller elde ettiler. Koçak ve Yldırım’ın farkı, bitkilerde bulunan eksozomları kullanmaları. ABD Delaware’de kurdukları Sick Science şirketi ile ilk kozmetik ürünleri ‘ShapeShift V-Line Jaw Defining Serum’ bu hafta dünyaya tanıtıldı. Bu serumun iddiası, sadece günde iki kez çene ve boyuna uygulanarak dört haftada çene hattını belirginleştirmek ve boynu sıkılaştırmak. Serum, yağ hücrelerindeki sıvı rezervlerini hedefliyor. Yağ hücrelerine zarar vermeden onları azaltarak bir yağ yakıcı görevi görüyor. Bunun, iğnesiz, ameliyatsız mümkün olması, bilim ve güzellik sektöründe büyük heyecan yaratmış durumda. Nisanda saç serumu çıkaracaklar. Dahası çatlak ve selülit için de çözümleri var. Hamile olan Koçak, çatlak sorunu ailesinde ırsi olmasına rağmen hamileliğini kendi geliştirdiği serumla çatlaksız tamamlamış. Anlayacağınız kozmetik endüstrisinde, iki Türk kadını öncülüğünde yeni bir sayfa açıldı. Markalarının ilk yılda 2 milyon dolarlık piyasa değerine kavuşması tahmin ediliyor!

KANYE WEST KADIN DOSTU MU?

Kanye West, karısı Bianca Censori’nin stilini yönetiyor. Stil dediysem, çıplaklığını. Her geçen gün çıplaklık dozu arttı. Memeleri açık gezdi. Sonra sadece bir külotlu çorapla. En son bu hafta külotlu çorabı, iç çamaşırsız giyip Paris’te ortaya çıktı. Censori’nin tüm bu çıplaklığının yanında West de yüzünü tamamen kapatarak geziyor. Bir gölge gibi. Birçok kesim onu karısının bedenini teşhir ederek menfaat sağlamakla, karısını küçük düşürmekle suçluyor. Peki onu savunanlar ne diyor biliyor musunuz? Gerçek bir kadın dostu olduğunu! Karısının güzelliğini sergileyip onu yücelterek yanında bir hiç gibi gezdiğini söylüyorlar. Böyle kadın dostluğu olmaz olsun.