Kahve fiyatlarının yükselmesinin tek nedeni enflasyon değil. Kahve, küresel politikalarda adeta bir tutkal rolünde! Her türlü ekonomik ve ideolojik çatışmadan etkilenen çok hassas bir konumu var kahvenin.
Kahve, günümüzün yumuşak güç diplomasisinin sembolü. Şimdi sizi ABD ve Kanada arasındaki ama tüm dünyayı etkileyen kahve savaşlarına götürüyorum. Trump yönetiminin ilk icraatlerinden biri, Kanada ve Meksika’dan ithal edilen ürünlere yüzde 25 gümrük vergisi koymak oldu. Çünkü... Trump, Kanada’yı düzensiz göç için bir geçiş noktası olarak görüyor. Kanada’nın fentanil ticaretinde rol oynadığını düşünüyor. İthalatı vergilendirerek Amerikan sanayisini koruduğunu savunuyor. Ama asıl mesele, Kanada’nın ‘woke’ politikalarına, yani aşırı ilerici, hassas kimlik siyasetine karşı sessiz bir ceza.
İDEOLOJİK SAVAŞ
Zira Kanada, son yıllarda ‘sosyal adalet’ adı altında radikal kararlar alan ve özellikle ABD’deki muhafazakar çevrelerin tepkisini çeken bir ülke haline geldi. Örneğin Paris sinagoguna 1980’de yapılan saldırının şüphelisi Dr. Hassan Diab, Fransa’nın iade talebine rağmen Kanada’da serbest bırakılmıştı. Hatta bir üniversitede akademisyen olmasına izin verildi. Kanada’nın göçmen kabulü de tarihi seviyelere çıktı. Kültürel entegrasyonla ilgili tartışmalar doğurdu. LGBTQ+ ve trans hakları yasaları kapsamında Trudeau yönetiminin çocuklara yönelik cinsiyet geçiş terapilerini teşvik eden politikaları da ABD’deki muhafazakarların tepkisine yol açtı. Yani Trump için bu, sadece ticari bir mesele değil, ideolojik bir savaşın gereğiydi.
KAHVEYİ KANADA İŞLİYOR
Peki Kanada bu ceza karşısında ne yaptı? Trudeau yönetimi de ABD’den gelen 155 milyar dolarlık ürüne misilleme vergisi getirdi. Portakal suyu, ev aletleri, giyim... ve KAHVE! Tedarik zinciri sarsıldı. ABD’deki tüketiciler birden kahve fiyatları darbesine uğradı. İyi de Kanada kahve üreticisi değil ki? Ama Kanada, Brezilya ve Kolombiya’dan gelen kahve çekirdeklerini işleyip ABD’ye dağıtan bir dev. Starbucks ve Tim Hortons gibi kahve markaları, burada kavurma ve işleme yapıyor. Ayrıca, kahve tüketimi; göç, sürdürülebilir tarım, adil ticaret gibi ‘woke’ söylemlerle de iç içe geçmiş durumda. Yani ‘woke’ kimliklerin bir parçası. Tüketiciler, küresel bir ticaret ve ideoloji savaşının içine işte böyle çekildi. Bir bardak kahve, sadece bir kahve değil. Yani kahveniz bile politik. Ve aslında hep öyleydi...
YENİ STATÜ GÖSTERGESİ: İŞLENMİŞ IŞIKTAN UZAKLAŞMAK
Yıllardır işlenmiş ve ultra işlenmiş gıdalara karşı bir irade sınavı veriyoruz. Ne demek işlenmiş gıda? İşlene işlene orijinal halini ve işlevini kaybetmiş, kimyasallara maruz kalmış gıda. Bu konuda büyük bir farkındalık oluştu, şükür. Ama bu mesele daha bitmeden nur topu gibi bir derdimiz daha oldu. ‘İşlenmiş ışık’... Güneş ışığında uyanmak, gün ışığında yaşayıp karanlıkta uyumak geçmişte kaldı. İletişim küreselleşince, Batı’daki biri bağlantıda olabilmek için Doğu saatlerine göre uyanık kalabiliyor. Artık LED’ler, ekranlar, floresanlarla aydınlatılmış bir dünyadayız. İnsanların çoğunun sabah gördüğü ilk şey güneş ışığı değil, telefon ekranı. Gözleri mavi ışığa açıyor, yapay ışıkla çalışıyor, yapay ışıkla uyuyakalıyor. Sirkadiyen ritim bozuluyor, uyku düzeni kalmaz oluyor. Daha fenası, ruh hali yapay ışıkla şekilleniyor! Bugün, gece karanlığında gökyüzü ışıklarının altında yapılan etkinliklerin turistik olarak yükselişte olması tesadüf değil. Çünkü ışık kirliliği yüzünden en çok mahrum kalınan şey ‘gerçek karanlık ve yıldızları seyir keyfi.’ Bugün bir insanın sağlıklı yaşamını oluşturan kriterler arasında hayatını işlenmiş gıda kadar işlenmiş ışıktan uzakta geçirmesi de var. Hatta bu bir statü göstergesi...
BİR BEN DEĞİLİMDİR HERHALDE
* Gene Hackman ve eşinin öldükten günler sonra bulunması, İzmir’de 3 yıldır kimsenin ziyaret etmediği 87 yaşındaki emekli hemşire Gülşen Çoğulu’nun evinde kemiklerinin bulunması gibi örnekler sonrası yalnız ve yaşlılara refah ziyaretlerinin daha sık yapılmadığına üzülen...
* ABD’nin Wisconsin eyaletinde karı-koca yerine ‘eş’, anne yerine ‘döllenmiş kişi’, babalık yerine ‘himaye’, baba yerine ‘doğal ebeveyn’, kadın-erkek yerine ‘kişi’ denilmesi teklifinin akıl tutulmasının geldiği son nokta olduğunu düşünen...
* Hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığına, insanların sosyal medyada ve sosyal ortamlarda sadece iyi hissettikleri zamanlarda varlık gösterdikleri için imajlarını iyi yansıttıklarına inanan...