“The propaganda I’m not falling for” adlı mizah dalgasını görmüş olabilirsiniz. “Kanmadığım propaganda” anlamına geliyor. Yeni nesil toplumsal normlar, trendler ve içi boş öğütlere dayalı yaşam tarzına ironik bir başkaldırı şekli.
Gerçeklikle bağlantısı zayıflamış kişisel gelişim reçeteleri artık kabak tadı verdi. Aura temizliği, travma temizliği, “kendin ol” masalları, kız kardeşlik güzellemeleri... Yani aslında ekranlar önünde resmen paralel bir evren sunuluyor. Günlük hayatta neredeyse hiçbir karşılığı olmayan, birçok pazar ürünü haline getirilen manevi reçete, yeni nesil bir satış propagandası olmaktan öteye gitmiyor. Pembe kız kardeşlik propagandası mesela. İş hayatında bu argümanı en çok kullanan kadınların, perde arkasında en çok can yakanlar olduğunu görüyoruz, biliyoruz. Destek adı altında sessiz sabotajlar, dayanışma anlatısının imaj çalışmasından öteye gitmemesi, ekip arkadaşlarının emeğini hiçe sayarak yükselenler... Bu dayanışma dili vitrini, yeni nesil feminizmin propagandası oldu.
YAVAŞLAMA TUZAĞI
‘Slow yaşam’ denilen yavaşlama kültürü de dalga konusu olan propagandalar arasında yerini aldı. İyi niyetli bir öğreti olabilecekken ambalaja dönüştü çünkü. Sükunet, satılabilen bir şeymiş gibi sunuluyor. Yavaşlamak bir bilinç değilmiş de imajmış gibi. Sadece ‘paylaşımlarda’ daha estetik görünsün diye kurgulanan bir başka ‘meşguliyet’ formundan ibaret. Bu imajın bir parçası da sabah 5’te kalkıp güneşi selamlama furyası. Uyanır uyanmaz ruh halini performans moduna sokan, meditasyon, soğuk duş, matcha ve not alma ritüellerinden oluşan bir mesai. Şifalanmak sınıfsal bir şeymiş gibi ‘enerji temizliği’ için seans paketleri sunuluyor. Bir yandan hepsi insanın hayatla başa çıkma çabalarına hizmet etse de maneviyat böyle bir yolculuk değil. Enerji temizliği, bir bardak sıcak çay eşliğinde biriyle göz göze sohbet ederek de yapılabilen bir şey. Ve daha ötesi, şifalanmayanı, travma temizliği yapmayanı ‘frekansı düşük’, ‘toksik’ gibi etiketlerle dışlayan bir yaklaşım var. Yani bu şifa pazarı öyle kuruldu ki iyileşme vaadinin yanında yeni bir eksiklik duygusu inşa ediyor. Etkileşim propagandası da yine yüzleşmeyi hak eden bir konu. Varlığını bildirim sesi bağımlılığına mahkum edenler, anlık paylaşım yaparak görünür olmaya çalışanlar, dikkat çekmek için sahte bir hayat sürüp etkileşim aldıkça başarılı sanılanlar, gerçek hayattaki ‘bağlantısızlaşmanın’ mimarları...
DNA TESTLERİYLE YARATILAN KİMLİK KRİZİ
Bir tükürük testiyle genetik olarak hangi milletlere ait olduğunu öğrendiğin bir hizmet var. Son zamanlarda “Yüzde 4 Türk çıktım”, “Yüzde 60 Yunanmışım” türünde sonuçlarını paylaşanlar oluyor. Bilim kisvesi altında dünyayı biçimlendirme arzusunun son perdesi bu. Bu şirketlerin veritabanında milyonlarca kişi kayıtlı. Bu sayede insanlar ailelerini, uzak akrabalarını buluyor. Cinayetler bile aydınlatılıyor. Ama genetik bilgiler, etnik köken sonuçları konusunda objektif kullanılmıyor. Çünkü bu genetik test şirketleri, ‘referans grubu’ dedikleri küçük örneklem kümeleri kullanıyor. Bu grupların çoğu, kendi seçtikleri, kendi tarih anlayışlarına uygun ‘ideal’ vatandaşlardan oluşuyor. Yani yüzde 12 Balkan kökenli çıktığında aslında bu, Balkan olmak değil, o şirketin Balkan kriterlerinin karşılığına uymak demek. Bazı ülkelerde yerli kimlikler alt kimliklere bölünüyor. Böylece herkes biraz yabancı çıkıyor, tam yerli çıkmıyor. Mesela yüzde 40 Balkan da olabilirsin. Ama sistem yüzde 8 sonuç veriyor. Çünkü elindeki Balkan klasöründe çok az kişi var. Dahası çoğumuzun kökeninin Avrupa, Ortadoğu ve Balkanlarda çıkmasında bir beis yok. Çünkü hepsi Osmanlı toprağıydı ve Osmanlı’da yüzyıllar boyunca dil, bürokrasi ve üst kimlik Türklük etrafında şekillenmişti... Yani büyük büyük dedesi Selanikli diye kimse Türklüğünü kaybetmez. Bir DNA tüpünün içindeki ‘masum’ tükürük, yeni haritalar çizmek için kullanılıyor olabilir...
NOSTALJİK ŞARKI MODASI
Bu yazın en hit şarkılarından biri ‘Pretty Little Baby.’ Z kuşağının gözdesi. Bu şarkı 63 yıllık. Şarkıyı söyleyen Connie Francis, 87 yaşında. Şarkısının çıktığı dönemde istediği ilgiyi görmemişti. Ama bugün 2 milyondan fazla videoya fon müziği oldu. Spotify’ın Viral 50’sinde trend oldu. Connie de şaşkın ve mutluymuş. Bu; bir şarkının yeniden keşfinden öte bir kadının sesinin ve değerinin yeniden keşfedilmesine dair harika bir hikaye. 1974’te korkunç bir saldırıya uğramış, 1981’de kardeşini bir saldırıda kaybetmiş, evlilikleri hayal kırıklığıyla sonuçlanmış. Bu yıkıntılara rağmen kadife sesiyle tutunma çabasının değeri, kendi döneminde anlaşılamamış. Ülkemizde de nostaljik pek çok duygu yüklü şarkı yükselişte bugünlerde. Ruha dokunan şarkıların, zamanla kıymetlenmesi anlaşılır bir şey... Bazı aşklar gibi. Biraz geç ama güçlü bir şekilde yeniden alevlenebilen.