Giriş
Mesajlaşmadan istediğiniz verimi alamıyorsanız bu yazıya buyurun... Sizi çağımızın güzide kavramlarından ‘textism’le tanıştırmak isterim. Tam Türkçesi yok. Bu kavramı ele alma ihtiyacım, ABD’deki Binghamton Üniversitesi’nin araştırmasından kaynaklanıyor.
Buna göre kelimeler arasına veya cümle sonuna nokta eklemek, ifadedeki duygusal yoğunluğu artırıyor-muş-. Doğru, ben de nokta koymuyorum veya nokta koymayı sert veya saldırganca algılıyorum. Mesajlaşmanın da yıllar içinde gelişen bir yazılı olmayan kültürü var yani. Dilbilgisi dersinde cümlelerin zarif tamamlayıcısı olarak öğrendiğimiz nokta ve noktalama, bugünün dijital iletişiminde bir tür ‘pasif-agresif’ bir tehdide dönmüş durumda. Textism adı verilen yeni nesil yazılı iletişim dilinde geleneksel yazım ve noktalama kuralları alabildiğine esnetiliyor. Hatta bilinçli yazım hataları yapılıyor! Nokta, cümle sonunda değil de kelimelerin her biri arasında kullanılabiliyor. Örneğin; ‘Bu. Çok. Önemli.’ yazılan bir mesajda noktanın amacı içeriğin ciddiyetini vurgulamak.
‘HIZ VE SAMİMİYET İHTİYACI’
Eğer bir cümlede nokta kullanılıyorsa, karşınızdaki bunun kasıtlı bir durumdan kaynaklandığını düşünüyor ve her bir nokta kullanımına farklı bir duygusal anlam yüklüyor. Yani nokta artık bir göz devirme ifadesi, kelimeler arasına sıkıştırılan sabırsızlık, dalga geçme gibi amaçlarla bağlamından tamamen ayrı bir kullanıma sahip. Z kuşağı dilinde bir cümlenin sonuna nokta koymak, bir tartışmayı başlatmaya eşdeğer. Duyguların daha yumuşak aktarılması için noktasız cümleler, ‘tamammm’ gibi uzatılmış harfler, cümleye büyük harfle başlamamak, tamamı küçük harf kullanımı ve mümkünse tek kelimelik mesajlar, huzurlu bir yazışma dilinin demirbaşlarını oluşturuyor. Dil, doğası gereği değişen organik bir kavram. Shakespeare İngilizcesi nasıl günlük konuşmadan uzaklaştıysa, eski mektuplardaki zarafet kaybolduysa bugünlerde de yine evrensel olarak sessiz bir devrim yaşanıyor. Yani çağ, hız, samimiyet ve duygu aktarımı talep edince, bize düşen dilimizi buna adapte etmek oluyor.
Sivilcelerin sonunu getirecek virüs bulundu mu?
Akne tedavisinde bakteriyofajların kullanımı son dönemde büyük ilgi çeken yenilikçi bir yaklaşım. Bakteriyofajların akneye neden olan Cutibacterium acnes bakterisini hedef alarak enfekte etmesi ve yok etmesi, dermatoloji alanında önemli bir gelişme olarak değerlendiriliyormuş. Ben de bu gelişmeden Oscarlı aktör Ryan Reynolds’ın ortağı olduğu bir serumla haberdar oldum. Yöntemin etkinliği, güvenliği ve gelecekteki potansiyeli hakkında hemen ABD’de mikrobiyata teknolojisi üreten Türk mikrobiyolog Dr. Ali Akın’a ulaştım: “Akneye neden olan ‘Cutibacterium acnes’ bakterisinin birçok alt türü bulunur ve bunların yalnızca belirli mutasyonlara uğramış türleri cilt problemlerine yol açar. Antibiyotikler yaygın olarak kullanılıyor ama bu tedavi yöntemi faydalı bakterileri de yok ederek mikrobiyataya zarar verebilir.”
ETKİLERİ HENÜZ KANITLANMADI!
Dr. Akın şöyle devam etti: “Bakteriyofajlar, akneye neden olan bakteriyi hedef alan virüslerdir. İlk olarak 1964’te Yugoslav bilim adamı Brzin tarafından keşfedilmiş olsalar da o dönem ilgi görmemişlerdi. Son yıllarda bu konu yeniden önem kazandı. Ama bu yöntemin bazı bilinmeyen riskleri var. Hangi C. acnes alt türünün hedef alınacağı belirsiz ve bakterinin tamamen ortadan kaldırılması, cilt sağlığı için önemli olan metabolitlerin eksikliğine yol açabilir. Ayrıca, bakteriyofajların diğer faydalı bakteriler ve insan hücreleri üzerindeki etkileri yeterince araştırılmadı. 2022’de FDA, bu nedenle bir başvuruyu reddetmişti.” Yani arkasında ünlü isimler var diye her yeni teknolojiye elimizde tuzlukla koşmamamız gerekiyor. Benzer bir endişeyi ünlülerin desteklediği bazı eksozom tedavileri için de taşıyorum. Henüz çok bebek olan bu teknolojiler yıllardır çözülemeyen dertleri çözerken arkada başka yıkımlara yol açabilir.
BİR BEN DEĞİLİMDİR HERHALDE
* Gossip Girl dizisinde Blake Lively’nin gölgesinde kalan ve bugünlerde Lively’nin iğrenç bir karakteri olduğu ortaya çıkarak gözden düşmesiyle aynı dönemde yıldızı parlayan Leighton Meester’in, karma denilen olgunun güncel sembolü haline geldiğini düşünen...
* ‘Turkish Delight’ (Türk Lokumu) makyaj akımıyla yapılan her global paylaşımı gördüğünde “As bayrakları, as as as” coşkusuna kapılan...
* Bir çalışanıyla tartışırken eli koluna değdiği için zorbalıkla suçlanıp istifa eden Yeni Zelandalı bakanın neden istifa ettiğini ‘anlamayan’...
* Dünyada bu kadar güvenlik krizi yaşanırken uçak iniş yaptığında alkışlama eyleminin ilk kez manalı olduğu bir dönemi yaşadığımızı idrak eden...
