Mahalle baskısı

Evlendiğimde 28 yaşındaydım. Hiçbir zaman evlilik hayali kurmayan, gelinlik modeline düğüne iki ay kala giydiği ikinci gelinlikle karar veren, düğünden bir gün önce sanki yarın evlenen ben değilmişim gibi tüm odağım işim olan tipik bir oğlak burcuyum ben.

Bana göre yaptığım iş her neyse elimin ucuyla tutmak en büyük hatadır, her ne iş yapıyorsam yapayım iki elimle, kalbimle, zihnimle tüm benliğimle yakalamalıyım.

Evlilik için ise bu kadar iddialı konuşmadım hiçbir zaman, evlilik bana göre biraz şans biraz kendin için doğruyu bilmek işidir..

Sevgiliyken sorulan, “Evlilik ne zaman?” sorusu, evlendikten sonra bilin bakalım neye dönüştü... Doğru tahmin ettiniz, bu soru hepimize soruldu: Bebek ne zaman?

İlk bebeğimin daha 40’ı çıkmadan "İkinci bebeği ne zaman düşünüyorsunuz?" sorusu alnımın ortasına atılmış dom dom kurşunudur mesela.

Sanırım bu sorulara karşı zamanla bağışıklık kazandım ki hiç rahatsız etmez oldu beni. Ancak geçen gün çok sevdiğim ve yeni evlenen ses sanatçısı bir arkadaşıma ardı arkası kesilmeden sorulan “Bebek ne zaman?” sorusuna haklı isyanını okuyunca, bir anda geçmişe ışınlandım. Hepimizin yaşadığı şeyin net adı, 'mahalle baskısı'.

Çok güzel söylemiş arkadaşım. Cidden bir insana yatak odası, mahremi sorulmaz. Belki istemiyor, belki istiyor ve tedavi oluyor, belki önceliği şu an eşiyle zaman geçirmek...

Yani; belki belki belki.

Ama aslında cevap çok net: Bize ne?

Bizi ilgilendirmeyen, sorumluluğunu bizim üstlenmeyeceğimiz, iyi ya da kötü sonucuna seyirci olacağımız ve hatta mahrem olan bazı konuları sorarken keşke biraz daha özenli olsak, bazen iyi niyetle ve sadece konuşmak için sorduğumuz soruların ucu nereye dokunuyor diye düşünsek..

Yani keşke “Bize ne?” diyebilsek..