Sadık Gültekin’le Doğru TercihUluslararası ilk hukuk başarısı

HABERİ PAYLAŞ

Uluslararası ilk hukuk başarısı

Bozkurt-Lotus davası, 2 Ağustos 1926 tarihinde Türk vapuru Bozkurt ile Lotus adındaki Fransız vapurunun Ege Denizi’ndeki Midilli açıklarında çarpışarak batması ve 8 Türk vatandaşının hayatını kaybetmesi sonucu Bozkurt’un kaptanı ile Fransız gemisinin nöbetçi kaptanı Demons’un Türkiye Devleti tarafından tutuklanması neticesinde başlayan uluslararası bir davadır. İki kaptan da tedbirsizlik yüzünden ölüme neden olmak suçundan tutuklandı ve Türk kaptan 4 ay, Fransız kaptan 80 gün hapse mahkum edildi.

Haberin Devamı

Fransız basını açık denizde meydana gelen bir kazada Fransız vatandaşının tutuklanamayacağını, “Üç-beş Türk öldü diye bir Fransız’ın tutuklanmasını anlamsız” bulduğunu yazdı. Fransa hükümeti, Türk hükümetine protesto notası gönderdi. Kaza ve tutuklamalar bir anda Avrupa’nın ilgisini ve gündemini Türkiye’ye çevirdi.

Fransa, Türkiye’nin yaptığı tutuklamanın uluslararası hukuka aykırı olduğunu öne sürerek açık denizlerde işlenen suçlarda, yalnız geminin bağlı olduğu devletin kovuşturma hakkı bulunduğunu savundu. Bunun üzerine Lahey’deki Uluslararası Adalet Divanı’na başvuruldu. Bu davada Türkiye’yi, 1924-1930 tarihleri arasında Adalet Bakanlığı yapan Mahmut Esat savundu.

Mahmut Esat, dava öncesi süreci şu şekilde anlatıyor: “Bir gün Atatürk ve İnönü beni nezdlerine çağırdı. Meseleyi bir daha izah etmemi emrettiler. Anlattım ve sözlerimi şöyle tamamladım: Paşam, Lahey Adalet Divanı’na gidelim, kimin haklı olduğu meydana çıksın. Ben hakkımızdan eminim. Müsaade ederseniz davamızı ben müdafaa edeyim. Kaybedersem memlekete bir daha dönmem. Fakat kazanacağız. Hem Adalet Divanı önüne gitmeden Fransızların dediğini yapacak olursak Fransız Devleti’nin tehditleri karşısında boyun eğmiş olacağız, bu da onlara diğer meselelerde aynı tehditleri öne sürdürmek cesaretini verecektir. Halbuki Lahey Divanı’na gidersek davayı kaybetsek dahi şeref ve haysiyetimiz zedelenmez. Zira milletler arası bir mahkemenin hükmüne uymak şerefsizlik değil, bilakis büyük şereftir. Bu sözler üzerine Atatürk bana şu şekilde cevap verdi: Güle güle git kazanacaksın, kazanmasan da memleket seni bağrına basacaktır.”

Haberin Devamı

Türk ve Fransız taraflarının kendi tezlerini savunmasından sonra Bozkurt- Lotus davasını karara bağlamak için toplanan divanda, oylar eşit olarak bölündü. Davanın Türkiye lehine sonuçlanması, Divan Başkanı Max Huber’in nitelikli oyu sayesinde gerçekleşti.

Mahmut Esat, bu durumu dostu Faruk Nafiz Çamlıbel’e şöyle aktarıyor: “Mahkemenin kararı ekseriyetle verildi. Hatta lehimizdeki reylerle aleyhimizdeki reyler birbirine müsavi (eşit) idi fakat mahkeme reisinin lehimizde verdiği rey iki rey sayıldığı için karar lehimize tecelli etti.”

Adalet Divanı, suçun etkisinin Türk gemisinde görülmesi sebebiyle Türkiye Devleti’nin olayla ilgilenme hakkı bulunduğunu belirtti ve Fransız kaptan hakkında kovuşturma yapmakla Türkiye’nin uluslararası hukuka aykırı davranmadığını kabul etti. Bu karar, literatüre “Lotus Prensibi” olarak geçti.

Genç Cumhuriyet’in ilk yıllarında Fransa’ya karşı davanın kazanılması tüm yurtta heyecan uyandırdı. Atatürk, Mahmut Esat’a tüm hizmetlerinin karşılığı olarak “Ateş Eden Adam” soyadını vermek istedi. Mahmut Esat, Atatürk’ten af dileyerek Bozkurt-Lotus davasındaki Türk gemisi “Bozkurt” ismini soyadı olarak almak istediğini belirtti ve Mahmut Esat Bey’e “Bozkurt” soyadı verildi.

Haberin Devamı

Bozkurt-Lotus davasının neticelenmesinden yıllar sonra, 1937 yılında Tramvay İdaresi’nin millileştirilmesi davasında bir Fransız şirketi olan Tramvay İdaresi, Mahmut Esat Bozkurt’a şirketin avukatlığını teklif etti. Kendisine çok yüksek bir ücretle teklif edilen şirket avukatlığını kabul etmeyen Bozkurt, aynı davada Türkiye’nin vekilliğini ücretsiz üstlendi.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder