Şafak Coştu Değersizleştirilen öğretmenlik anlayışı
HABERİ PAYLAŞ

Değersizleştirilen öğretmenlik anlayışı

Hep eğitimdeki handikapları konuşuyoruz. Ders saatlerini eleştiriyor, "Müfredat mı yetersiz?" diyor, "Yeterince tapılmadı mı çocuklara?" diye şüphe duyuyor, sosyal imkanları genişletip daha çok kursa gönderiyoruz. Eğitimdeki asıl handikabı ben size söyleyeyim: Değersizleştirilen öğretmenlik anlayışı... Öğretmenlerin tek başına hem kira ödeyip hem geçinememesi...

Özel okullarda durum daha da içler acısı maalesef. Ankara’nın en pahalı okulu öğretmenine 2 bin 800 TL maaş veriyor. Ne karşılığında mı? Haftada 56 saat çalışma karşılığında...

Haberin Devamı

Basit bir işlem yapalım. Öğretmen en iyi ihtimalle 1.000 TL kira ödese, 1.800 TL ile de geçinmeye, fatura ödemeye çalışır. Bu hesapladığım tek başına yaşayan, bekar bir öğretmenin gideri... Ailesini geçindirmek zorunda olan ve çocukları olan bir öğretmeni düşünemiyorum bile.

Hiç kimse bir işte 'hayrına' çalışmak istemez

Değersizleştirilen öğretmenlik anlayışı

Şu aşamada "Bazı meslekler gönülden yapılır" safsatalarına da hiç gerek yok. Maslow’un ihtiyaçlar piramidinde en temel fizyolojik ihtiyaçlardan karın doyurmayı yerine getiremezken, sizden en üst basamağındaki 'kendini gerçekleştirme' bekleniyor.

Realist bir tablo çizecek olursak; hiç kimse hayrına bir işte çalışmak istemez, maddi tatmini yaşamadığı bir işi de hakkıyla yapmaya gayret etmez. Bu tatminsizlik karşısında her türlü hakareti işitip, “Hocam bugün çıkmıyoruz, toplantı var” gibi özel hayata saygı duymayan söylemlere boyun eğmek zorunda bırakılamaz. İşin maddi boyutunu geçersek; nasıl bir çalışma ortamı, otoparka gitmeyi bile yasaklar? Ya da öğle arası dışarı çıkabilme özgürlüğünü elinden alır? Akşam 6’ya, 7’ye kadar çalıştığınız bir iş yerinde kargo gelmesi istenmiyorsa, insan kendini nasıl özgür hissedebilir?

Öğretmen mutluysa öğrenci de mutludur

Değersizleştirilen öğretmenlik anlayışı

İşin veli boyutu ise yazının en acı kısmı ne yazık ki. Genelleme yapmadan ama çoğunluğunu içine alarak söylemeliyim ki 'yapılması gerekenler' listesiyle okula yazdırıyorlar çocuklarını. Bu listenin içinde; toplumsal kurallar, genel geçer doğrular, uyarılma, disiplin yer almıyor. Veliler evde çocuklarının yanında “Öğretmenin parasını biz veriyoruz” gibi söylemlerde bulundukları için öğrenciler okula geldiklerinde günün 9 saatini birlikte geçirdikleri öğretmeni bir otorite olarak görmüyor.

Haberin Devamı

Bırakalım herkes kendi işini yapsın... Özgürce, mutlu olarak... Öğretmen mutluysa öğrenci de mutludur. Negatiflikle kaplanan bir öğretmen mesleğini ne kadar iyi yapabilir ki?

Sıradaki haber yükleniyor...
holder