Hepimizin hayatında yapmak istediği ama sürekli ertelediği şeyler vardır. Yeni bir hobiye başlamak, uzun zamandır okumak istediğimiz o kitabı açmak ya da yıllardır kafamızda dolaşan bir fikri hayata geçirmek…
Ama bahaneler hep hazırdır: “Yorgunum, vaktim yok, sonra bakarım.”
Aslında mesele zaman değil, cesarettir. Başlamak için mükemmel anı bekleriz ama mükemmel an diye bir şey yoktur. Ne kadar beklersen o kadar ertelenir, o kadar büyür, o kadar gözünde devleşir. Sonunda da harekete geçemeyecek kadar ağır bir yük olur.
Oysa başlamak hafifliktir. Küçük bir adım bile zinciri kırar. Bir sayfa okumak, beş dakika yazmak, on dakika yürümek… Sonrası zaten gelir. Çünkü hareket, yeni hareketleri doğurur.
Hayat sana “hazır mısın?” diye sormayacak. Hazır hissetmeden başlamayı öğrenenler, kendi hayatının direksiyonunu eline alanlardır.
Bugün ertelediğin ne varsa, onun için küçücük bir adım at. Belki büyük bir değişimin kapısını açan ilk anahtar odur.
Unutma: Mükemmel başlangıç yoktur, ama başlamak mükemmeldir.

