Sevil Nas

18 Kasım 2020, Çarşamba 15:51

Emzirme döneminde beslenme

Anne sütü bebek için en uygun besindir. Sağlıklı bir anne günde ortalama 700–800 ml süt salgılar. Emzirme döneminde süt salgılanması kadının normal gereksinmesinden daha fazla enerji, protein, vitamin ve mineralleri almasını gerektirir. Emziren annenin salgıladığı sütteki enerjinin önemli bir kısmı yediklerinden sağlanır. Emziren annenin; ek olarak enerji ve besin öğelerini alması gerekir. Annenin, bebeğini emzirdiği dönemde kendi beslenmesine de çok dikkat etmesi şart.

Anne sütü, bebeğiniz için yeri doldurulamaz bir doğa harikasıdır. Çünkü;

Annenin beslenme şekli hamilelikte olduğu kadar, emziklilik döneminde de hem kendisinin hem de bebeğin sağlığı açısından çok önemlidir. Yeni doğum yapan annenin beslenmesi bebeğin gelişimini doğrudan etkiler. Annenin emziklilik döneminde beslenmesine dikkat etmesi ve ne çok fazla ne de çok düşük kalorili diyetler uygulamaması gerekir..

Anne sütünün oluşabilmesi için vücut ortalama günlük 600- 700 kalori gibi bir enerji harcar. Bu da yaklaşır 1 saat koşarak harcanan enerjiye eşittir.

Sıvı tüketimi emzirme döneminde annenin ilk dikkat etmesi gerekenlerden biri. Günde en az 12-15 bardak suya ek olarak süt, ayran, şekersiz veya az şekerli komposto, taze meyve suyu, papatya, rezene gibi içecekler de gün içinde tüketilmelidir. Her emzirme sonrası sıvı almaya, özellikle bir miktar su içmeye özen gösteriniz.

17 Ekim 2020, Cumartesi 15:17

Gebelik şekeri ve beslenme

Gestasyonel diyabet (GEBELİK ŞEKERİ) ilk defa gebelikte görülen veya gebelikte tanısı konulan farklı düzeylerde kan şekerine yol açan glukoz intoleransı olarak tanımlanır.

Son 20-30 yılda, gestasyonel diyabet oranları, obezite ve tip 2 diyabet ile aynı paralellikte artmıştır.

Gebe Popülasyonunun %2-14’ünde gestasyonel diyabet görülmektedir.

Gebeliğinde gestasyonel diyabet tanısı olan kadınlarda, gebelikten sonraki 10 yıl içinde tip 2 diyabet gelişme oranı %20-50 dir.

Gestasyonel diyabetli kadınların bebeklerinde, fazla kiloda doğum, şeker düşüklüğü, omuz çıkığına bağlı doğum travması ve sarılık, en temel riskler arasındadır.

Gestasyonel diyabet için risk faktörleri: Boy kilo oranı ve hamilelik döneminde ağırlık kazanımı sayılabilir. Kişi eğer gebelik dönemine aşırı kilo ile girerse ilk 3 ayda gebelik şekeri gelişme riski artmaktadır

Ailedeki 1. derece akrabalarda var olan diyabet ise genetik riski arttırıcı faktörlerdendir. BKİ’nin 25 kg/m2 ya da daha büyük, açlık kan şekerinin >95 mg/dL, gebeliğin erken döneminde fazla ağırlık artışının olması, annenin yaşın 35 yaş ve üzerinde olması, fiziksel olarak hareketsizlik, riskli ırk / etnik köken (Afro-Amerikan, Latin, Amerikan Yerli, Asya Amerikalı), 4 kg ve üzeri doğum öyküsü, hipertansiyon , yüksek kan yağları, polikistikover sendromu ,son 3 aylık kan şekeri ortalamasının 5.7mm/hg ve üzerinde, insülin direnci, kardiyovasküler hastalık öyküsü olması gebelik şekeri için risk faktörlerindendir.

08 Nisan 2020, Çarşamba 07:58

Daha güçlü bağışıklık, daha az hastalık

Daha önce hiç deneyimlemediğimiz zorlu günler yaşıyoruz. Yaşam şeklimiz tamamen değişti. Bu süreç uyku, yemek, hareket, stres, bağırsak durumuna kadar fiziksel ve ruhsal birçok durumu etkiledi. Bu kadar tehlikeli ve güçlü bir virüsle, çok sıkı korunma önlemleri ve güçlü bir bağışıklıkla başa çıkabiliriz. Öncelikle beslenme ve yaşam tarzımda hata yapıyor muyuz? bunu fark etmek ve önlem almak gerek.

Tüm canlıların fizyoloji ve davranışlarını, gece ve gündüz döngülerine göre ayarlayan zamanlama sistemine 'sirkanyen ritm' denir. Bu ritm 24 saatlik, tüm davranışsal ve fizyolojik değişiklilkeri içerir. Bununla beraber; açlık-tokluk, uyku-uyanıklık ve metabolik sistemleri düzenler. Beslenme ise, çok önemli bir sirkadyen ritm uyaranıdır. Aynı saatlerde yemeğe alışınca; barsak çalışması ve sindirim enzim aktivitesinde artış görülür.

Düzenli öğün saatlerinde beslenmek;

Düzensiz saatlerde uyku ve uyama;

Obezite, birçok metabolik hastalığın zeminini hazırlar. Obez kişilerde yüksek tansiyon, kan şeker düzeylerinde artış, kardiyovasküler hastalıklıar sık görülür. Bu hastalıkların artması bağışıklık sistemimizi zayıflatır. Dolayısıyla obez kişilerin corona virüse yakalanma ihtimali yüksektir ve iyileşme süreci çok daha uzun sürer. Obezitenin yüksek olduğu ülkelerde vaka sayısı daha fazla, obez kişilerin corona virüse yakalanma oranlarının çok daha yüksek olduğu zaten görülüyor.