Şirin Sever Bir ‘First Lady’ hikâyesi
HABERİ PAYLAŞ

Bir ‘First Lady’ hikâyesi

Biraz daha evde oturursak, dijital platformlarda izlenmedik şey kalmayacak! Öyle bir durum ki, yeni eklenen içerikler anında tüketiliyor, ‘ee başka yok mu?’ soruları yükseliyor. Müthiş bir tüketim çılgınlığı! Alışveriş değil bu kez, popüler kültür tüketimi. Peki son günlerin en konuşulan işi ne? Eski First Lady Michelle Obama’nın belgeseli: ‘Benim Hikayem’... Geçen yıl çıkardığı ‘Benim Hikayem’ isimli kitabının turnesinde yaptığı söyleşiler baz alınarak çekilmiş.

Kitap deyip geçmeyin... 30’u aşkın şehirde stadyumları doldurarak turne yapıyor. Hayatını, umutlarını, kadın olarak durduğu yeri ve başkalarıyla kurduğu bağları anlatıyor kalabalıklara. Samimi, dobra. Herkes nefessiz izliyor onu. Düşündüm; Türkiye’de kim kitap yazsa böyle turne yapar diye, bulamadım açıkçası. Yok bizde öyle bir merak. Hemen kulp takılır, burun kıvrılır. Bu bizim ata sporumuz!

Haberin Devamı

Öte yandan belgeselin beni en etkileyen kısmı Michelle Obama’nın “First Lady bile oldum daha ne olsun” tadında bir kadın olmaması. Aslında bu cümleyi kuruyor ama “Asıl, bir kadın olarak ben nerede duruyorum?” diyerek kendini sorgulayan, bu duruma bel bağlamayan bir kişilik olduğunu ortaya koyuyor. First Lady olmaktan çok, bir kadın olarak var olmayı istiyor. Bunu izlemek de iyi geliyor.

Mutluluğu başkasında değil kendinde ara…

Ben en çok Michelle Obama’nın evliliğiyle ilgili anlattıklarını sevdim. Kalabalıkların önünde, sahnedeki bir söyleşide moderatör soruyor: “Evliliğiniz için bir danışmana gitmişsiniz…” Düşünsenize ABD Başkanı evlilik terapisine gitmiş. Bomba! Sonra da çatır çatır anlatıyor. İnsanların feyz alması için, evlilik ve ilişkilere yardımı olması için..

Bir ‘First Lady’ hikâyesi

Altını çizerek söylediği şey şu:

Evliliğimde kendi mutluluğumun kontrolünü nasıl bulabilirim? Bu sorunun peşindeydim. Çünkü iki hayatı harmanlamak çok zor. Barack’ı (Obama) evlilik danışmanına, onu düzeltsin diye götürdüm. Danışman bana bakınca da ‘Niye bana bakıyorsun. Problem o!! Ben mükemmelim’ dedim...

Burada gülüyor çünkü herkesin anlaşmazlık noktası burası. Ben haklıyım, o suçlu! Devam ediyor anlatmaya:

Haberin Devamı

Ama şu öğrendiğim şeyin bana ve evliliğime çok faydası oldu: Benim mutluluğum, onun beni mutlu etmesine bağlı değildi. Bazen bunun ciddi bir sorun olduğunu düşünürdüm. Barack kendini ön plana koyduğu için ona sinirlenirdim. Mesela bebekler varken spora giderdi ve ben ‘İnanamıyorum spora nasıl vakit buluyorsun?’ diye hesap sorardım. Ama o spora gittiği için kızmayı bıraktım, ben de spora gitmeye başladım...

Özetle... Mutluluğu başkalarında değil kendinde aradığında mutlu oluyorsun. Kim haklı kim haksız sorgulamak yerine önce kendinizi mutlu edin, hayat o zaman başkalaşıyor. Bu ilişki tavsiyesi bir First Lady’den madem, dinleyin.

Nükhet Duru’nun on numara sorusu

Bir ‘First Lady’ hikâyesi

Geçen gün Twitter’da Nükhet Duru’ya denk geldim. Şöyle yazmıştı:

Pandemi falan derken başka şeylere odaklandık, bize şarkılar söyleten asıl konuyu unuttuk. Nasıl gidiyor aşk meşk işleri çocuklar? Anlatın bakalım... Sevenler kavuştu mu yoksa dertler derya mı?

Tam Nükhet Duru’luk bir soru değil mi ama? Kafamızı dağıtmak için, kaygılardan uzaklaştırmak için tatlı bir hal hatır sorma değil mi? Sonra baktım insanlar altına neler yazmış diye…

Haberin Devamı

Biri “Aşk neydi sahi?” diyor, unutmuş belli ki.. Biri onun şarkısıyla yorum yapmış, “Durumlar Ben Yine Sana Vurgunum tadında Nükhet Hanım” diyerek; demek ki yaralar derin. Bir başkası “Korona da sevdaya dahil” demiş.. Bir diğeri “Sevenler kavuşmaya çalışıyor ama Maskeli Balo var” diyerek yine bir şarkıyla özetlemiş. Öyle zeki, öyle tatlı, öyle sevimli bir iç dökme hali ki. Bayıldım.

Bir ‘First Lady’ hikâyesi

Evet ölümler, acılar, hastalık söz konusu ama “Bi’ dakika, hayatta başka şeyler de var” diye bizi bir durdurup düşündürttü işte. Yanlış hatırlamıyorsam Ali Poyrazoğlu’nun lafıydı; “Hayattaki en önemli işimiz aşık olmaktır” derdi. Şunun farkına varsak, şu aşk işini ciddiye alsak, hayatta bazı şeyler de değişirdi belki. Ne dersiniz?

Türk erkeği kafası!

Böyle tatlı mevzuların sonunda, içimden hiç gelmedi yazmak ama bazı acı gerçekler de var maalesef… Gazi Üniversitesi Fen Fakültesi Dekanı, video konferans görüşmesinde kameranın açık olduğunu unutup “Kızların resimlerini de görüyoruz, çaktırma” dedi. Pis pis güldü, rezil oldu. Sonunda tepkiler üzerine istifa etmek zorunda kaldı. Ne yazık ki bu adam tek değil.

Ortalama Türk erkeği kafası bu zaten!! Bunu ergen yapsa, neyse. Acıklı olan, kelli felli dekanın yapması! Eğitim kurumunun başına gelince büyümüştür diyorsun, edep sahibidir sanıyorsun ama en büyük yanılgımız da bu. Kadın söz konusu olunca ortaya çıkan bu ‘şey’; statü, meslek, eğitim, politik görüş dinlemiyor. Çoğunun içinde bu pis hamur var. O yüzden yazmak, ille de söylenmek gerekiyor...

Erkeğin büründüğü bu acıklı ve sevimsiz hali herkese göstermek gerekiyor. ‘Artık bu ilkelliklere tahammülümüz yok’ demek gerekiyor. Bu davranışın yanında duranlara, dekana destek verenlere de söylenecek tek şey var: Bacınızın, kızınızın başına geldiğini düşünün. Allah tez zamanda sağlık sıhhat versin hepinize.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder