Şirin Sever Bir hobi olarak sosyal medyada adam asmaca!

HABERİ PAYLAŞ

Bir hobi olarak sosyal medyada adam asmaca!

Sosyal medya bizi öyle bir hale getirdi ki... Her ‘hıyarım var’ diyene tuzlukla koşuyoruz maşallah. Bir olay izliyoruz; orada ne yaşandı, kim haklı kim haksız bilmiyoruz ama olaya müdahil olup hunharca adam kesmece oynuyoruz. Ve bu ‘özverili’ çabalarımız sayesinde gerçek suçlu kim kaçırıyoruz! Polis değiliz, hakim değiliz, bu ceza kesme işlemini ne münasebetle yapıyoruz belli değil ama böyle bir şuursuzluk var işte. Bakın geçtiğimiz günlerde iki olay yaşandı; biri Marmaray’da yumruklanan baba, diğeri oyuncu İlker Aksum’un trafikte giriştiği kavga. Gelin, sırayla bakalım bu olaylara... Marmaray Maltepe istasyonunda, çocukları yanında olan bir baba yumruklandı biliyorsunuz. Olaya diğer yolcular da karıştı. Detaylara girmiyorum çünkü bütün sosyal medya sitelerinde herkes en ince ayrıntısına kadar paylaşıyor zaten. Orada bizim gördüğümüz ne? Çocuklarının yanında burnu kırılan bir adam. Korkan çocuklar. Yumruk atanın tutuklanma anları. Bir de olayı büyüten ‘mavi gömlekli’! Bu bildiklerimizle asıyoruz, kesiyoruz, cezayı veriyoruz. Peki aslında olan ne? Olayın öncesi var. Yumruk yiyen o adam, çocuklarının yanında başka bir kadını ‘yol ver geçeyim’ gibi basit bir nedenle ağlatmış. O yüzden başkaları müdahil olmuş. Yani tek mağdur varmış gibi bir manzara var ama öyle değil. Şunun altını çiziyorum özellikle; şiddet hiçbir şekilde kabul edilemez, hele de işin içinde çocuklar varsa ama işte aslında olan bu; herkes birbirine yürümüş.

Haberin Devamı

* * *

İlker Aksum’un olayına gelelim... Urla’da bir sürücüyle tartışıyor İlker Aksum. Epeyce de kendini kaybetmiş. Görüntülere bakın, anlarsınız. Asla hak vermiyorum, hele de aracından inip diğer sürücüye bağırıp küfretmesi kabul edilebilir bir şey değil. Trafik magandası mısın sen? Yakıştı mı? Ama işte bir insanın o hale gelmesine ne sebep oluyor acaba? Anlatıyor Aksum; birine yol verirken arkadan ‘gerizekalı mısın sen?’ lafını duyunca, hakaretleri de giderek artınca o kişinin; dayanamıyor deliriyor. Oysa herkesin çıldırdığı şu çağda, sakin kalmayı öğrenmek en büyük güç! Biz bunu anlamıyoruz. Sonuçta Aksum da yanlış yaptığını anladı ve özür diledi. Kışkırtan kişi ne yapıyor acaba? Utandı mı, pişman oldu mu? Yoksa zevkten dört köşe mi şu anda? Peki biz bu olayda kim haklı kim haksız bilmeden ne diye mahkeme kuruyoruz, ceza kesiyoruz, adam asıyoruz? Yahu bu işin yapay zekası var, bu işin görüntü kaydedeni var, bu işten nemalananı var. Bi’ sakin olun ve üzerinize vazife olmayan işlere karışmayın.

Haberin Devamı

Bir hobi olarak sosyal medyada adam asmaca

Ankara simidini yedirmeyiz!

Vedat Milor yine yaptı yapacağını... ‘Menemen soğanlı mı olur, soğansız mı?’ gibi son derece gereksiz tartışmalarla ülkeyi kilitleyen Milor, bu kez de simit tartışması başlattı. “Diğer şehirler alınmasın ama ülkemizde odun fırınında pişmiş İzmit simidi diye bir gerçek var” diyerek bütün şehirleri birbirine düşürdü. Ben bazen kendisinin gerçek gündemleri unutturmak için ajan olarak kullanıldığını düşünüyorum! İşin şakası bu tabii ama öyle bir şey söylüyor ve ortalık birbirine giriyor ki, günlerce yemek konuşuyoruz manasız bir şekilde. İşte yine oldu; ben bile manasız bir şekilde Ankara simidini överken buldum kendimi. Normalde bu tuzaklara düşmem, ‘herkes sevdiği şeyi sevdiği gibi yesin, neyi tartışıyorsunuz’ derim ama Ankara simidine büyük meylim olduğu için tartışmanın ortasında buldum kendimi. ‘Bence Vedat Bey Ankara simidi yememiş, gerçek simit odur’ diyerek tartışmaya bodoslama daldım. Sonrası zaten her şehirden itirazların gelmesiyle devam etti. Allah’tan gastronomi dünyasından Müge Akgün ve Ebru Baybara Demir gibi ağzının tadını bilenler de Ankara simidini övüyor da yalnız değilim. Ankara simidi neden daha iyi peki? Dış kabuğu daha çıtırdır, pekmezi baskındır. Zamanla bozulmuş olabilir ama hala sıcak sıcak bulduğumda diyeti falan unutur, birkaç tane yerim. İzmit simidini ise hiç yemedim, Vedat Milor söylediyse bir bakılır elbette.

Haberin Devamı

Bir hobi olarak sosyal medyada adam asmaca

Tom Cruise abartmanın doruğunda!

Avrupa Görsel-İşitsel Gözlemevi (EAO) 2024’te dünya çapında sinema bileti satışlarının bir önceki yıla göre yüzde 8.8 düştüğünü ve bunun Covid salgınından bu yana ilk yıllık düşüş olduğunu açıkladı. Acı gerçek bu maalesef; artık kimse sinemaya gitmiyor. Covid kadar, dijital platformlar da buna sebep elbette. Kitleleri sinemaya sürükleyecek iyi filmlerin azalmasını da ekleyelim mi? Daha dün bir masada bu konuyu konuştuk; en güzel filmler çekildi, en güzel şarkılar yapıldı, en iyi romanlar yazıldı. Her türlü üretim tekrara düşüyor artık. Belki de biz tükettik her şeyi ve doyduk, bilmiyorum. Bu girizgahtan sonra vizyondaki yeni ‘Görevimiz Tehlike’ filmine geleceğim. Dünyanın en çok gişe yapan filmlerinden ‘Mission: Impossible’ serisinin sekizinci halkası ‘Son Hesaplaşma’da Tom Cruise yine aksiyon peşinde. Bu kez ‘Varlık’ adı verilen şeytani yapay zekayı ortadan kaldırmak için mücadele ediyor ama abarttıkça abartıyor. Denizin yüzlerce metre derinliklerinden tek başına kurtuluyor, çift kanatlı eski bir uçağın kanatlarına yapışıp havada dakikalarca sürükleniyor. İzledikçe ‘Yuh artık iyice abarttı’ derken buluyorsun kendini. Konu da pek açmadı beni açıkçası, zira yeni bir şey yok. Sonuç? Sinemaya tekrar gitmek istemiyorsun. Fakat dünya çapında 63 milyon dolar hasılat yaparak, serinin en iyi açılış performansı olmuş bu film. Ben söylemiş olayım da, karar sizin yine.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder