Şirin SeverDeprem anında olanlar...

HABERİ PAYLAŞ

Deprem anında olanlar...

Bir anda oluyormuş her şey... Her yer zangır zangır titrerken ve sallanırken öylece kalakalıyormuşsun. İlk kez yaşadım bu kadar büyük bir sarsıntıyı. Daha önceki büyük depremlerde yurt dışındaydım şans bu ya, yaşamadım o paniği canlı canlı. Başına gelmeyen bilemez ya, o hesap benimki. Öğrendim bu kez. Zilzurna çaresizlik! Koltukta uzanmış gazeteleri okuyordum. Biraz sonra köşe yazımı yazacaktım... Salonumda büyük bir sehpa var benim; üzeri cam, altı mermer. Kendi başıma asla sağa sola çekiştiremediğim ağırlıkta. Önce o sallandı zangır zangır, sonra evin sağa sola sallanmasını gördüm. Çok ürkütücüydü. Yerimden kalkmam birkaç saniyeyi buldu. Yanına hiçbir şey almaya vakit yok, kapıya anca ulaştım, bir ayakkabı giydim. Bir an durdu her şey. Çıkmadım. Emin de olamadım; o arada cüzdan, araba anahtarı, su ne bulursam attım bir çantaya. Bir başka çantaya da eşofman, tişört, diş macunu ve sabun koydum. ‘Bitti mi acaba’ derken, tekrar sallandık. O an kapıyı çekip çıktım. Ben ikinci kattan inerken hâlâ sallanıyordu apartman. Bütün site sakinleri sokaktaydı. Çocuğunu, köpeğini alan çıkmıştı çoktan. Herkes pijamalı. 23 Nisan tatili, herkes evinde. Biri ‘bardaklar düştü kırıldı’ diyor, bir başkası elinde telefon yakınlarını aramaya çalışıyor. Geçtim arabaya, oturdum, elimdeki telefona gömüldüm. 6.2 büyüklüğündeymiş deprem. Benim ikinci hissettiğim sarsıntı ise 4.4 olan sanırım. 1 saatte 7 farklı deprem olmuş. Bu arada telefonlar gelmeye başladı, ‘İyi misin, durum bildir’ diye. Seni en çok merak edenleri görmüş oluyorsun, kalbine not alıyorsun. Bir süre sonra, ‘içeri girsem mi’ diye düşündüm. Girmeliyim çünkü yazımı yazmam lazım. ‘Acaba içeri girip bilgisayarı alsam ve arabada mı yazsam?’ diye geçirdim içimden. Vazgeçtim, bi’ yarım saat sonra eve girdim. Para, saat, cüzdan, anahtarlar vs bir çantaya tıkıp evin içinde öyle dolaşmaya başladım. Komik ama bırakamıyorum kolumdan. Bir kahve yaptım sonra. Gülmeyin, kahve önemli! Ardından bir kalıp çikolata yedim. Stres kaynaklı sanırım, ‘nasılsa öleceğiz, ne diyeti ya’ şeklinde bir psikoloji, bilmiyorum. Bir anda aklıma çikolata yemek geldi. Sonra ‘nereye kadar’ diyerek oturdum masama. Yanı başımda içi dolu bir çanta, ayağımda ayakkabılar, üzerimde mont. Son bir saat içinde yaşadıklarımı bir bir yazmaya başladım işte... Bütün uyarılardan, bütün laflardan daha etkili bir öğrenme süreci yaşıyorsun resmen. En azından kişisel önlemlerimizi almaya karar verdim. Hani uzmanlar diyor ya, ‘yanı başınızda telefonla uyumayın’ diye... Yok ya! Biz deprem ülkesiyiz, telefonu yanı başımızda tutmak dışında bir seçeneğimiz yok! Hoş, bu gece itibarıyla uyur muyuz, o da belli değil zaten. ‘Mutlaka deprem çantası hazırlamalıyım’ diyorum kendime. O iş de şansa kalmış gerçi; gece yatak yanına koysan, uyku sersemi kapabilecek misin? Gündüz kapı eşiğine koysan, ulaşacak mısın? Nerede yakalanacağın belli değil. İşin en kötüsü de, duşa girmeye korkmak! Nasıl gireceğiz o duşa sahi?

Haberin Devamı

 Deprem anında olanlar...

Haberin Devamı

Yine hiçbir hazırlığımız yok!

Uzmanları okuyorum bu arada yazımı yazarken... Kafam daha da karışıyor. 20 gün önce bu deprem için uyaran Prof. Dr. Şener Üşümezsoy diyor ki; “Başka deprem riski yok, Marmara’da bitti depremler...” Prof. Dr. Naci Görür de diyor ki buna karşılık; “Bunlar beklediğimiz büyük deprem değil. Bunlar bu fayın biriktirdiği stresi artırıyor. Asıl deprem daha büyük ve 7’nin üzerinde olacak.” Prof. Dr. Celal Şengör de aynı fikirde, “Bu saatten sonra yapılacak en akıllıca iş, İstanbul’dan taşınmaktır” diyor. Yine hemfikir olduğumuz bir konu yok, hazırlığımız yok! Şimdilik ucuz atlattık ama sonrası belli değil. Daha büyük bir İstanbul depreminde neler olacağını kestiremiyorum bile. Prof. Mikdat Kadıoğlu’nun dediği gibi; “Hala afet yönetimini konuşmuyoruz, afeti konuşuyoruz!” Hepimiz biliyoruz ki, bu şehir büyük bir depremi ve o kaosu kaldıramaz. Telefon şebekeleri bile hazır değil olası bir kaosa; bugün gördük. Ama bekliyoruz, hiçbir şey yapmadan bekliyoruz. Üşümezsoy’un yine haklı çıkması ise tek dileğimiz. Deprem sonrası paylaşılan o güzel dua geldi aklıma; Rabbim yere göğe sakinlik versin. Elimizden başka bir şey gelmeyecek belli ki.

Haberin Devamı

Deprem anında olanlar...

İstanbul’dan bir ajan geçti

Madem konu İstanbul bugün... İçinde İstanbul geçen bir filmden de bahsedeyim. Hollywood filmi ‘Amatör’ (The Amateur) şu sıra sinemalarda, başrolde ise Oscar ödüllü Rami Malek var. Filmin bizi ilgilendiren kısmı, İstanbul’da çekilen sahneleri. Ama bakmayın siz “Önemli bir bölümü İstanbul’da çekildi” gibi başlıklara... Bir ara İstanbul’a da uğruyor ajanımız, o kadar. Galata Köprüsü, Eminönü’nde dolaşıyor. Pek heyecanlı bir yanı yok bence. Malek’in oynadığı ‘Charlie Heller’ karakteri, CIA’de masa başı görevde çalışan bir deşifre uzmanı. Karısı Londra’da bir terör saldırısında öldürülünce ve ‘derin devlet’ sayılan üstleri de konuyu kapatınca, kendisi sahaya iniyor. Rusya’dan Paris’e, Londra’dan İstanbul’a dolaşıyor. Ajanımızın hüneri de dövüş kabiliyeti falan değil, zekası! Filmin ana fikri de şu zaten: ‘Günümüzde savaşlar fiziksel güçle değil zekayla, teknolojiyle ve yazılımla kazanılır.’ Zira kahramanımız, dört bir yanımızı saran kameralar ve cep telefonları sayesinde her şeyi hallediyor. İnandırıcılık sorunu büyük, vasat bir macera filmi.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder