Şirin Sever OMO ile şahane bir 'İyilik hareketi'
HABERİ PAYLAŞ

OMO ile şahane bir 'İyilik hareketi'

Dünyada her 1 dakikada, 1 milyon plastik şişe satın alınıyor. Yılda 500 milyar plastik poşet kullanılıyor. Okyanusları her yıl 8 milyon ton plastik kirletiyor. Yani yaşamın her alanında kullandığımız plastikler, maalesef çevre kirliliğinin en önemli sebeplerinden. O yüzden kullandığımız plastikleri azaltmamız ve mutlaka geri dönüşüme kazandırmamız gerekiyor. Peki geri dönüştürülmüş plastik ne anlama geliyor? Kullanılmış plastiğin tekrardan işlenip kullanılması ve bu sayede ilk kullanımdan sonra doğaya karışmasını önleyip, kullanımı için ikinci hayat verilen plastik anlamına geliyor. İşte, Türkiye’nin en sevilen çamaşır deterjan markası OMO’nun hayata geçirdiği ‘iyilik hareketi’ de tam bunu yapıyor.

Haberin Devamı

OMO ile şahane bir İyilik hareketi

Herkesi gezegenin iyiliği için harekete geçmeye ve geri dönüşüm yapmaya çağıran OMO; biriktirilen plastikleri oyun parklarına dönüştürüyor. Bunun için ilk olarak Ümraniye, Üsküdar ve Beykoz belediyeleri ile işbirliği yapıldı, bu ilçelerdeki ilk ve ortaöğretim okullarının önüne ‘OMO İyilik İçin Kirlenmek Güzeldir Geri Dönüşüm Kutuları’ yerleştirildi. Burada biriken ve geri dönüşüme gönderilen plastikler, Türkiye’nin farklı şehirlerinde oyun parkına dönüşecek. Biz de POSTA gazetesi olarak, bu iyilik hareketini sonuna kadar destekliyoruz. Mesela ben de atıklarımı biriktiriyorum, plastikleri ayrıştırıyorum ve geri dönüşüm kutularına atıyorum. Hatta bu hareketi desteklemek için gönüllü oldum; posta.com.tr yazarlarından Sabanur Kıraç ile birlikte tanıtım videosu bile çektik. Videoyu POSTA’nın sosyal medya hesaplarından izleyebilirsiniz. Hadi siz de bu iyilik hareketine katılın; plastik atıkları biriktirip geri dönüşüm kutularına atın. Yaşadığı bölgede oyun parkı olmayan çocukların yüzündeki gülümseme için buna değmez mi?

‘MÜZEYE ÇOCUKLA GİRİLİR Mİ?’ TARTIŞMASI

Orhan Pamuk’un aynı adlı romanından yola çıkılarak hayata geçirilen Masumiyet Müzesi, 2014’te Avrupa Yılın Müzesi ödülünü aldı.

Yine aynı tartışma… ‘Çocuk alınmaz’ kuralı olan bir mekana çocukla girmeye çalışmak ama ‘yasak!’ denilince, o mekanı ‘çocuk düşmanı’ diye damgalamak! Bunu çok gördük ama eğitimli, okumuş/yazmış, küratör birinin bunu yapması enteresan. Şimdi baştan anlatıyorum… Tartışmayı Hürriyet’in kültür-sanat yazarı İhsan Yılmaz’ın köşesinde okudum.

Haberin Devamı

Olayın kahramanı da uzun zamandır Almanya’da yaşayan sanat tarihçisi, edebiyat öğretmeni ve küratör Didem Yazıcı. O da bu başından geçenleri bir siteye yazmış, cümleye de şöyle başlamış: “Orhan Pamuk’un Masumiyet Müzesi kitabında uzun uzun tasvir ettiği Füsun ve ailesi acaba bebekli bir ziyaretçiyi geri çevirir miydi? 8 Mayıs Pazar, yani Anneler Günü’nde kucağımda bebeğimle Masumiyet Müzesi’nden kapı dışarı edildiğimde, kendime bu soruyu sordum…” Olayın Anneler Günü’nde yaşandığını belirtmiş, ‘romanın kahramanları buna izin verir miydi’ diyerek demogojinin etkisini bir güzel artırmaya çalışmış. Sonra devam etmiş… İlk kez İstanbul’a gelen eşi ve 10 aylık bebeğiyle müzeye gitmek istemiş. İki kişilik biletlerini almışlar ancak gişedeki görevli, birinin çocuğun yanında kalması şartıyla, müze ziyaretini tek tek yapmalarını istemiş.

Haberin Devamı

OMO ile şahane bir İyilik hareketi

Müzede kural buysa, ne yapacaksın? Uyacaksın! Ama onlar ‘zaman açısından bunun mümkün olmadığını’ söylemişler. Düşünün... Müzeye ne bundan? Bir başka ziyaretçi bebek sesleri arasında o müzeyi gezmek istemezse ne olacak? Kimsenin hakkı var mı buna? Bu arada sevgili İhsan da, Didem Yazıcı’ya hak vererek demiş ki yazısında; “Bir müzede nasıl davranılacağını bilecek biridir.” Mutlaka öyledir, hiçbir itirazım olamaz ama görevli bunu nereden bilsin, değil mi? Ayrıca onları gören başka bir bebek sahibi aile, aynı şeyi niye istemesin? Didem Yazıcı, yazısına mesleğini anlatarak devam etmiş ve “Daha önce hiçbir müzede ataerkil otoriteden beslenmiş böylesi sert bir tavırla karşılaşmamıştım. Bu çirkin deneyimi memleketinde yaşamış olmak, özellikle can sıkıcı” demiş ve çok nobran bir tavırla karşılaştığını söyleyerek eklemiş: “Kamusal alanda, müzede, işyerinde çocuklu anne görmemeyi o kadar kanıksamış ki, yaptığı bu zorbalık ona normal geliyor...” İhsan da yazısını şöyle noktalamış: “Bu durum Masumiyet Müzesi’nin masumiyetine hiç yakışmadı...” Şimdi izin verirseniz, ben topa giriyorum…

ÇOCUK GİREMEZ DİYENİ NOBRANLIKLA SUÇLAMAK…

Öncelikle şunu sormak isterim: Masumiyet Müzesi’ne gittiniz mi? Ben gittim. Sessizce dolaşmayı, kitabın sayfalarını tekrar hatırlamayı, düşünmeyi gerektirir. Bir de, kitabı okuyanlar da bilir, içerde minik minik binlerce obje vardır. ‘Çocuğun yok, anlamazsın tabii’ suçlamalarını ya da ‘çocuk düşmanı’ yakıştırmalarını geçelim önce. Hatta benim çocuksuz ortamda müze gezme hakkımı da geçelim; binlerce objenin yer aldığı bir müzede çocuk istememek neden düşmanlık olsun? Eğer müze, bir yere görünür şekilde ‘çocukla girilmez’ diye uyarı asmadıysa, bu onların eksikliğidir, böyle baskılarla karşılaşmamak için asmaları gerekirdi. Ancak kapıdaki görevli de bunun için var; ‘çocukla almam’ diyorsa, görevi budur. Ayrıca, bütün bunlar denildiği gibi nobran bir tavırla söylendiyse, kabul edilemez.

Çok ciddi uyarı gerekir ama bütün bu tantana, bebekli ziyaretçiye ayrıcalık sunulmadığı içinse, gerçekten ayıp! Bir de Didem Hanım, “Bebekli bir anne olarak kendime kutsanmış bir rol atfedip özel bir ilgi elbette istemiyorum” diyor ama ben tüm yazdıklarından tersini çıkardım! Elbette, hele de müze kalabalık değilse bir istisna/bir hoşluk yapılabilirdi ama yapmayınca nobranlıkla suçlanmak haksızlık değil mi ya? Üstelik, sözüm meclisten dışarı (yani Didem Hanım ve ailesini kast etmiyorum) ama çocuklu/bebekli ailelerde kutsanmış gibi ‘bize her şey mübah’ tavrı o kadar fazla ki. Otellerde çocuksuz alan diye ayrılan ‘sessiz’ plaja ya da restorana inatla çocuklarıyla dalanlar, kafe/ restoranlarda rahatça sohbet edebilmek için ipad’in sesini sonuna kadar açıp çocuğun eline tutuşturanlardan, masalar arasında koşturan çocuklarına gıkını çıkarmayanlardan gına geldi bana artık! Uyardığınızda da siz kötü ve nobran oluyorsunuz maalesef. Öğrenin lütfen, çocuk var diye iltimas isteyemezsiniz. İşler istediği gibi gitmediğinde de ‘Bu müze hiç masum değil’ diyemezsiniz. Eğitimli ve medeni olmak, kurallara uymayı da gerektirir.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder