Şule Özdemir Bir kitapla zen üzerine
HABERİ PAYLAŞ

Bir kitapla zen üzerine

Bu aralar Zen üzerine bir kitap okuyorum. Adı Zen ve Okçuluk. Alman felsefe profesörü Eugen Herrigel yazmış. Kitabı okudukça bugünkü yaşamla arasındaki uzaklık ilişti gözüme.

Mesela bir paragraf şöyle;

“Sanatçının yaptıklarının beğenilmesi ve ününün yayılmasıyla yerinde saymaktan, toplum içinde saygın bir yer edinmeyi ve doyurucu bir yaşam biçimine kavuşmayı özlemekten sakınması gerekmektedir.”

“Gerçek yaratıcılığın yalnızca kişinin benliğinden sıyrılmasıyla ortaya çıkabileceğini ve yaratan kişinin yaratış esnasında benliğinin dar kalıplarını kırmış olması gerekir.”

Haberin Devamı

“Öğrenci bu yola girebilmişse gerçek bir sanatçı olabilmek için göz kamaştırmak üzere dışarıda yaratılacak olandan çok, içeride yaratılması gereken gizli güzelliğin daha önemli olduğunu anlar.”

Sanatçı diye tanımladığı her iş erbabı olabilir. Sanatçı diyor, çünkü özünde her insan sanatçı, kendi yaşamının sanatçısı çünkü.

Bugüne geldiğimizde ise kendini övmekle meşgul çok insan var. Şu makama geldim, şu okulu bitirdim, şu unvanı aldım, birinci oldum, çantam marka, evim villa, yazlığım havuzlu, kışlığım devasa. Hepimiz alkışlanan kişi olmak istiyoruz, beğenilen, övülen, parmakla gösterilen kişi. Ve belki de koca bir yalanın içinde debeleniyoruz. Bu satırlar da diyor ki; her ne yapıyorsan benliğinin dışına çık ve yap, sadece yap. Öyle görünmek, öyle olmak, alkış toplamak için değil, öylece yap. İster öğretmen, ister bankacı, ister avukat, ister mühendis, ister terzi, ister bakkal, her ne yapıyorsan uyanık bir bilinçle, övgü beklemeden, doğal sürecinde yap, o zaman yaptığın şey muazzam olacak. Bu muazzamlığı sahiplenmediğinde, yapanın sen değil “O” olduğunu fark ettiğinde de Zen bilincini bulacaksın diyor.

Kitabı sevdim. Bu bilince varmak ne zaman mümkün olur bilemem ama farkında olmak, yolda yürümek de güzel sanki?:)

Sıradaki haber yükleniyor...
holder