Giriş
Bugün yine bir sohbet yazısı yazmaya karar verdim. Bunun nedeni de Meclis Küresel İklim Değişikliği Araştırma Komisyonu’nun raporu. Rapor iklim değişikliğine vurgu yaparak su tasarrufu için getirdiği bazı önerilerle birlikte, şunu diyor: “Yeni binalara yağmur sularını dairelerin tuvalet sifonlarına aktaracak tanklar yerleştirilmesi.” Yani kabul edilen o ki tuvalet rezervuarları fazla su harcama nedeni. Ben de iki yazımda bunlara karşı önlem alınması gerektiğini ifade etmiştim. Özellikle umumi tuvalet rezervuarları bakımsızlık nedeni ile 24 saat su akıntısına neden olmaktadır. Bu giden su da içme suyudur.
***
Benim önerim şudur, tekrar edeyim: Şehrimizin (İstanbul) Avrupa yakasının üç tarafı deniz, Asya yakasının da üç tarafı deniz. Yani şehrimiz altı cepheden denizle çevrili. Yine bilirkişi olarak gittiğim yeni inşaatların neredeyse denizin içine girecek kadar suya yakın inşa edildiğini de görüyorum.
Peki bu kadar yakın binlerce daireye denizden çekilecek özel hatla rezervuarlara neden deniz suyu verilmesin? Eskiden verilemezdi, çünkü tesisat tuzlu suya dayanıklı tesisat değildi. Bugün plastik ağırlıklı malzemeler kullanılıyor ve tuzlu suyun olumsuz etkisi bulunmuyor. Bu sistem öncelikle denize yakın sitelerde kurulmaya başlayabilir, bilahare kademe kademe denize uzak yapılara bir altyapı sistemi olarak genişletilebilir.
Yani komisyon raporunda önerilen yağmur suyunun binanın tankında depolanıp rezervuarlara bağlanmasından daha mı önemsiz bir teklif. Zira yağmur yağarsa zaten şehir suyu da var. O zaman depoya ihtiyaç yok. Yağmur yağmaz ise depoda da su yok. Rezervuarı nasıl kullanacağız?
***
Görüşlerine çok değer verdiğim yüksek inşaat mühendisi arkadaşım Engin Alkan, bazı yeni binalarda, kullanılan lavabo ve banyo suyunun geri dönüştürülüp bir miktar arıtılıp, rezervuarlara verildiğine tanık olduğunu söyledi. Yani görülüyor ki etkili bir sistem arayışı içindeyiz. Övünmek gibi olmasın ama benim önerim de yabana atılacak bir öneri değil.
