Ufuk Tarhan Yeni çağın korkusu: Kıtlık
HABERİ PAYLAŞ

Yeni çağın korkusu: Kıtlık

Kıtlık korkusu yükseliyor çünkü iklim krizi başladı, küresel ısınma her gün daha belirgin hale geliyor. Kuraklık ve temiz su yetersizliği pek çok bölgeyi tehdit ediyor. Tarım alanları, ya betonlaşmış ya da üretim yapılamayacak hale getirilmiş durumda. Tarım sektörü teknolojiden gereken hız ve yaygınlıkta yararlanamıyor. Kısacası, özellikle pandemiden sonra artan düzeyde, tüm dünyada ‘ya kıtlık olursa, biz dünyaya, doğaya acımadık, o da bize cezamızı verecek’ tarzında korkular dalga dalga yayılmaya başladı. Rakamların ve gerçeklerin dili hayli net.

Haberin Devamı

Yeni çağın korkusu: Kıtlık

DÖNÜŞTÜRÜCÜ TRENDLER

Ünlü danışmanlık şirketi Deloitte, uzmanlarla hazırladığı ‘2025 Raporu’nda dünyadaki tüm alanları etkileyecek şu majör trendleri listelemiş;

  • 2050’de nüfus 9.5 milyar olacak.
  • 2025’te insanların yüzde 50’si şehirlerde yaşayacak. (2050’de yüzde 70’e yakını)
  • Teknoloji, verimliliği yükseltip maliyetleri düşürecek.
  • İnsanların net, saf bilgiye ve ürünlerin izlenilebilirliğine ihtiyacı artacak.
  • İklim koşullarındaki değişimler tüm alanlarda dönüşümü zorunlu kılacak.
  • Üretim yerel, geliştirilmesi ve ticareti ise global olacak.
  • Biyoteknolojideki gelişmeler hemen her şeyin yapısının değişmesinin yolunu açacak.
  • Büyük firmalar uçtan uca bütün süreçlerinde entegrasyona gidecek.
  • Uluslararası kurallar ve standartlar baştan aşağı değişecek.
  • Tüm ürün ve hizmetlerde etik kurallara uygunluk ve çevre dostu olmak en temel kriter olacak.

İNSANLIĞIN EV ÖDEVLERİ:

Uzmanlara göre bu gerçeklerden hareketle, kıtlığı önleyecek ve yeni bir tarım devriminin oluşmasını sağlayacak sistemsel dönüşüm için şunlar yapılmalı;

  • Özellikle küçük çiftçiler, işletmeler, kadınlar, çocuklar, ekonomik ve sosyal açıdan sisteme dahil edilmeli.
  • Dünya nüfusunun ihtiyacı olan yeterlilikte üretim yapılmalı. İnsanlık, bir taraf açlık çekerken, bir taraf toksik çöp, obezite, üretmek için gereksiz üretim, tarım yapmayı bırakmalı. Gıdada erişilebilirlik eşit ve adil kurgulanmalı. Tarımda da teknoloji transferi ve tam destek, ihtiyaç fazlası üretim yapan bölgelerden kıtlık içinde olanlara kaydırılmalı.
  • Sürdürülebilirlik prensiplerine sıkı sıkıya bağlı bütüncül tarım yapılmalı. Çevreyi kirleten, toprağı, havayı, ekolojik dokuyu zehirleyen, yok eden tüm üretim, dağıtım süreçleri sonlanmalı, tüm adımlar yeşil mutabakatla gerçekleşmeli. Kaynakların dayanıklılığını ve sürdürülebilirliğini gözeten teknolojiler, yöntemler bulunup, uygulanmalı.
  • Tüm bunlar değişirken insanlar öncelikle tüketim alışkanlıklarını değiştirmeli. Sonuçta, korkunun ecele faydası yok ama daha uzun ve sağlıklı yaşamaya faydası olabilir. Bunca bilgiyle çok daha akıllı, olumlu sonuçlar yaratacak biçimde çalışmak, çabalamak lazım… Ha gayret…
Sıradaki haber yükleniyor...
holder