Verda Özer Hızla yok oluyoruz
HABERİ PAYLAŞ

Hızla yok oluyoruz

Marmara Denizi’ni saran ve hızla Kuzey Ege’ye yayılan müsilaj (deniz salyası) kriziyle oturup kalkıyoruz günlerdir. Pazar günü Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum acil bir zirve düzenledi ve hemen akabinde 21 maddelik ‘Marmara Denizi’ni Koruma Eylem Planı’nı açıkladı. Görüştüğüm çevreyle ilgili birkaç kuruluş, bu planı kapsamlı bulduklarını ve şu an değerlendirme aşamasında olduklarını söyledi.

Bir sonraki yazımda bu planı enine boyuna irdeleyeceğiz hep birlikte. Artık şunu farketmemiz gerekiyor: Topyekun bir yok oluşun içindeyiz aslında. Bilim insanları buna dünyanın ‘6’ncı büyük kitlesel yok oluşu’ diyor. Zira dünya bugüne kadar 5 büyük kitlesel yok oluş evresinden geçmiş. Bu evrelerin her biri canlı türlerinin büyük bir bölümünün (yüzde 80-96 arasında) soyunun tükenmesine neden olmuş.

Haberin Devamı

Hızla yok oluyoruz

BU SEFER İNSAN ELİYLE

Ancak ilk kez bu yok oluşun insan eliyle olduğu söyleniyor. Daha öncekiler yanardağların patlaması ya da dev bir asteroitin dünyaya çarpması gibi çeşitli nedenlerle gerçekleşirken, şimdikinin sebebi bizleriz! Yani insanoğlunun dünya üzerindeki faaliyetleri. Tam da bu yüzden bilim insanları böyle gidersek insanoğlunun soyunun tükeneceği ve kurtuluş için son eşikte olduğumuz görüşünde. Yazar İskender Pala’nın dediği gibi; ‘balıklara yemeğini sudur pişiren. Ağaçlara sudur gıdalarını götüren. Kendimizle birlikte her şeyi can suyundan ediyoruz.’

BİZE ÇOK İŞ DÜŞÜYOR

Bir evde musluktan kişi başına her dakika 14 litre su akıyor! Oysa mesela küçük sifon haznesi kullanmak ya da bulaşıkları elde değil de makinede yıkamak gibi küçük adımlarla bu rakam bir anda ciddi oranda düşürülebilir. Bir de dolaylı (indirekt) kullandığımız su var.

Mesela bir tişört üretiminde 2 bin 400 litre su harcanıyor. Kullandığınız cep telefonunun bir tanesi tam 1 milyon 800 bin litre suya mal oluyor. İyi de telefon mu kullanmayalım? Hayır, tabii ki zamanın ruhuna göre yaşıyoruz ve yaşayacağız. Burada üreticiye ve tüketiciye düşen birer görev var. Tüketici olan bizler ihtiyacımızdan fazlasını almayı, tüketmeyi bırakmalıyız. Yani ihtiyacımızdan çok kıyafet almaktan, bozulan bir şeyi tamir etmek yerine hemen atmaktan vazgeçmeliyiz. Kullanmadıklarımızı da geri dönüşüme vermeli ya da ihtiyacı olanlarla paylaşmalıyız.

Haberin Devamı

SUYU YÖNETMEK

Bu tükenişin en vurucu işareti, ‘su’dan geliyor. İçtiğimiz, yıkandığımız, tükettiğimiz, harcadığımız sudan. Bedenimizin ve dünyanın yüzde 70’ini oluşturan sudan. Suya kötü davranıyoruz. Onu sadece kirletmiyoruz, aynı zamanda sanki sonsuz miktarda varmışcasına bilinçsizce tüketiyoruz. Oysa suyu doğru kullanmak, doğru yönetmek gerekiyor. Buna da önce kendimizden başlamamız lazım.

Bugün Türkiye’de her birimiz günde ortalama 216 litre su tüketiyoruz. İçtiğimiz su, duş aldığımız su, musluk ve sifon suyu buna dahil. O gün satın aldığınız ürünleri de hesaba katarsak, bu rakam 5 bin 400 litreye çıkıyor. İşte bu oran da dünya ortalamasının çok üzerinde. Dünyada kişi başına düşen yıllık su tüketimi 800 metreküp iken, bizde bu oran 1.566 metreküp! Yani iki katı. Zaten tam da bu yüzden bugün Türkiye, ‘su sıkıntısı olan ülke’ kategorisinde. Düşünün; sadece son 50 yılda üç Van Gölü büyüklüğünde su alanımız yok olmuş. Fırat, Dicle, Kızılırmak gibi gürül gürül akan, bereket saçan kaynaklarımıza rağmen bu noktaya gelmemizin sebebi de sandığınız gibi iklim değişikliği falan değil. En önemli sebep, suyu israf etmemiz.

Haberin Devamı

TARIM VE SANAYİDE DÖNÜŞÜM

Suyun en yanlış kullanıldığı alan, tarım. Türkiye’de suyun yüzde 73’ü tarımda kullanılıyor. Bu kadar çok harcanmasının sebebi de tarlaları sular altında bırakan ‘yaygın-salma sulama’ sistemi. Oysa bunun yerine acilen ‘damla sulama’ tekniğine geçilmesi gerekiyor.

Aslında Tarım ve Orman Bakanlığı’nın buna yönelik uygulamaları çok yaygın ama çiftçilerin bir kısmı bu dönüşüme direniyor. Sebebi de yüksek yatırım maliyeti. Bunun için devletin çiftçilere ‘ortak bir sistem’ kurmak için kaynak ayırması lazım.

Suyun çok yanlış kullanıldığı bir diğer sektör de sanayi. Oysa bugün artık hiç su kullanmadan bile bir kot üretilebiliyor. Dolayısıyla üreticilerde bu teknolojinin farkındalığını yaratmak gerekiyor. Elbette burda da yine devletin finansal desteğine ihtiyaç var.

Bu iki yaşamsal sektörde dönüşüm yaratmak için ise sadece ekonomi merkezli değil, çevreyi de merkeze koyan bir sistem kurmak elzem. Topyekun bir altyapısal değişim gerekiyor.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder