Verda Özer Lütfen artık insaflı madencilik!
HABERİ PAYLAŞ

Lütfen artık insaflı madencilik!

Oturup kalkıp küresel ısınma, kuraklık, gıda krizi, susuzluk deyip duruyoruz. İyi tamam da peki o zaman neden bu gidişatı daha da kötüye sürüklüyoruz? Doğaya ve insan sağlığına verdiğimiz tahribatı daha da arttırmak için sanki elimizden geleni yapıyoruz. Bahsettiğim şey, madencilik. Zira gitgide artan madencilik faaliyetlerinden dolayı tarım, orman, mera ve kültürel miras alanlarımız hızla yok oluyor.

Sadece bu da değil. Madencilik yüzünden binlerce yılda oluşan üst toprağın, geliştiği ana kayadan bağlantısı kopuyor. Ki bu; bu alandaki bitki örtüsünün yok olması, oradaki canlıların yiyecek, su ve barınma alanlarının yani tüm ekosistemin ortadan kalkması demek.

Haberin Devamı

Lütfen artık insaflı madencilik

HASTALIK SEBEBİ

Ayrıca maden işletmesi sırasında muazzam su tüketiliyor ve ağır kimyasallar çevrede büyük bir kirliliğe sebep oluyor. Tüm bunlardan dolayı da burada yaşayan insanların sosyo-ekonomik hayatını alt-üst ediyor ve birçok hastalığa sebep olabiliyor. Tüm bunlardan ‘madencilik artık yapılmasın!’ dediğimi çıkarmayın sakın. Elbette madenlere ve madenciliğe bir sürü yaşamsal ihtiyacımız için muhtacız. Ama bunu tarım-orman-mera alanlarını ve kültürel mirasımızı koruyarak yapabiliriz. Nasıl mı? Elbette kanunlarla.

KANUNDAKİ BOŞLUKLAR KORUNAKSIZ HALE GETİRİYOR

Aslında doğal varlıklarımızı ve kültürel mirasımızı koruyan birçok kanun var. Ama sorun şu ki; bu kanunların içinde yer alan bazı maddeler, bu alanlarda madencilik yapılmasına dair boşluk ve suistimal imkanı yaratıyor. Zira ilgili bakanlıkça yönetmeliğin ve kararlarının değiştirilmesi halinde, tarım-orman-mera alanlarında madencilik yapılabiliyor.

TEMA Vakfı’nın bu hafta açıkladığı ‘Madene Kapalı Alanlar Kampanyası’nda verilen bilgilere göre; aşağıdaki şu kanun maddeleri Türkiye’nin her noktasını madenlere karşı korunaksız hale getiriyor: Maden Kanunu’nun 7’nci maddesi, Orman Kanunu’nun 16’ncı maddesi, Milli Parklar Kanunu’nun 11’inci maddesi, Çevre Kanunu kapsamındaki Korunan Alanların Tespit, Tescil ve Onayına İlişkin Usul ve Esaslara Dair Yönetmeliği, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nun 13’üncü maddesi ve Mera Kanunu’nun 14’üncü maddesi.

Haberin Devamı

“Dolayısıyla madencilik faaliyetlerinden kanunen korunan hiçbir alan olmadığını söylemek mümkün. Her ne kadar yönetmeliklerle ve ilke kararlarıyla madenciliğe kısıtlamalar getirilmeye çalışılsa da kanunlar nezdinde bu alanlarda yapılacak çalışmalara bir engel yok” diyerek durumu özetliyor TEMA Vakfı’nın Çevre Politikaları Bölüm Başkan Yardımcısı olan Hülya Çeşmeci.

Lütfen artık insaflı madencilik

HEMEN ÖNLEM ALALIM

Şu an Türkiye’de 24 ilde (Çanakkale, Balıkesir, Muğla, Tekirdağ, Kırklareli, Afyonkarahisar, Kütahya, Uşak, Zonguldak, Bartın, Eskişehir, Karaman, Kahramanmaraş, Erzincan, Tunceli, Ordu, Tokat, Artvin, Erzurum, Bayburt, Şırnak, Siirt, Batman ve Sivas) 20 bin maden ruhsatı bulunuyor. Kötü haber ise şu: Bu illerin yüzölçümlerinin yüzde 63’ü maden ruhsatına ayrılmış!

Üstelik bu alanlar ormanları, korunan alanları, tarım ve mera alanlarını, kültür varlıklarını kapsıyor. Mesela bugün Kaz Dağları yöresinin yüzde 79’u, Ordu’nun yüzde 74’ü, Artvin’in yüzde 71’i, Muğla’nın yüzde 59’u, Kahramanmaraş’ın yüzde 58’i, Erzincan-Tunceli’nin yüzde 52’si maden ruhsatına sahip. Çanakkale, Balıkesir, Muğla ve Artvin’de ruhsatlar kıyı şeritlerinin büyük bölümünü kaplar hale gelmiş.

Haberin Devamı

Tam da bu yüzden acilen madenciliğe kapalı alanların kanunlarla belirlenmesi gerekiyor. “Birleşmiş Milletler Çevre Ajansı’nın (UNEP) da belirttiği gibi; doğal varlıkları, biyolojik zenginliği, yaban hayatını, tarım ve mera alanlarını, kıyıları ve içme suyu havzalarını madencilik faaliyetlerinden korumanın tek yolu kanunlar. Kanun korumazsa maden yaşatmaz” diyor TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç.

OLMAZSA OLMAZLAR

Dediğim gibi; ‘madencilik yapılmasın’ demiyorum ve TEMA Vakfı da öyle demiyor. Zira her şeyden önce bazı madenler olmazsa olmaz. Zaten madenlerin ayrıldığı başlıca 5 grubu şimdi sayınca bunu göreceksiniz: 1’inci grup madenlerin çoğunluğunu, inşaatta ve yol yapımında kullanılan kum ve çakıl oluşturuyor. 2’nci grup madenler mermer, granit gibi blok olarak üretilen taşlar.

3’üncü grup madenler deniz, göl, kaynak suyundan elde edilecek eriyik halde bulunan tuzlar. 4’üncü grup madenler endüstriyel madenler diye özetlenebilir. Linyit, taşkömürü, altın, gümüş, platin, bakır, kurşun, çinko, demir ve de uranyum gibi maddeler bunlar. 5’inci grup da elmas, safir, yakut, zümrüt gibi ‘ itibar nesnesi’ denilen madenler.

Özellikle 4’üncü grup; çok kullandığımız ve alan olarak çok daha büyük yer kaplayan madenler. Doğaya verdikleri tahribat da daha büyük. Üretim sürecinde diğerlerine göre çok daha fazla su tüketiyorlar, çok ağır kimyasallara tabi tutuluyorlar ve kaza riskleri çok daha yüksek. Tam da bu yüzden mümkün olduğunca geri dönüştürülebilen malzemeler kullanmamız gerekiyor. ‘İtibar nesnelerine’ de daha az rağbet etsek keşke.

DÜNYADA DURUM

Gelelim dünyaya. Birçok Avrupa Birliği (AB) ülkesi doğa koruma alanı, içme suyu havzaları gibi alanları madenciliğe tamamen kapatmış durumda. Fransa, İsveç, Finlandiya bu ülkeler arasında. ABD, Kanada ve dünyanın en büyük maden üreticilerinden biri olan Avustralya gibi gelişmiş ülkelerin yanı sıra Filipinler, Endonezya, Nijerya gibi bazı gelişmekte olan ülkeler de doğayı ve yerli kültürü korumak için madenciliğe kapalı alanları sıkı kanunlarla belirlemişler.

Mesela Kanada’da korunan orman alanlarının yüzde 95’inde madencilik yapılamıyor. 2020’den beri de korunan kıyı ve deniz alanlarında dip deniz madenciliği ve petrol arama faaliyetleri yasak. ABD de yaban hayatı alanlarında ve milli parklarda madenciliği tamamen engellemiş durumda. Darısı bizim başımıza.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder