Verda Özer Susuzluktan önceki son çıkış
HABERİ PAYLAŞ

Susuzluktan önceki son çıkış

Topyekûn bir yok oluşun içindeyiz hepimiz. Bunun belki de en vurucu işareti su’dan geliyor. İçtiğimiz, yıkandığımız, tükettiğimiz, harcadığımız sudan. Düşünün ki son 50 yılda Türkiye’deki sulak alanların yarısı kullanılamaz hale gelmiş. Yani su miktarı ya bitmiş ya da sağlıksız durumda. Ki bu, tam tamına 3 Van Gölü büyüklüğünde su demek.

Risk sadece yüzey sularımızla da sınırlı değil. Yer altı sularımızın seviyesi de acil alarm veriyor. Türkiye artık “su sıkıntısı çeken ülkeler” arasında tanımlanıyor.

Haberin Devamı

*

Şöyle ki; kişi başına düşen yıllık su miktarı 1700 m3’ten fazla ise o ülke “su sorunu olmayan” ülke oluyor. Bu rakam yılda 1700-1000 arasında ise “su sıkıntısı olan”; 1.000-500 arasında ise “su kıtlığı olan” anlamına geliyor. Türkiye’de şu an kişi başına düşen su miktarı 1330 m3. Dolayısıyla, maalesef “su sıkıntısı olan” ülke.

Yapılan hesaplamalara göre; 2030’da bu rakam 1120’ye, 2050’de ise 952’ye düşecek. Zira yağış miktarının 2050’ye kadar yüzde 15-20 azalması bekleniyor.

SU KITLIĞI

Susuzluktan önceki son çıkış

TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç ve Wilo Türkiye Genel Müdürü Altuğ Arkaya

 

Durum tüm Dünyada böyle. Bir kere; zaten tatlı su kaynakları düşündüğünüzden çok daha az. Yerkürede suyun sadece yüzde 2.5’u tatlı su. Onun da yüzde 70’i Buzullarda donmuş halde. Dolayısıyla sadece yüzde 1’i ulaşılabilir su!

İşte bu kadar kıymetli olan suyun kullanımı son yüzyılda tam 6 kat artmış. Bunu ortaya koyan Birleşmiş Milletler (BM) Dünya Su Gelişimi Raporu. Bu oran hala da yıllık yüzde 1’lik bir oranla artıyor. 

Dünya yüzeyinin yüzde 70’i suyla kaplı olmasına rağmen, 1.3 milyar insan temiz içme suyuna ulaşamıyor. 3 milyar insan da yılın en az bir ayında su sıkıntısı çekiyor. İnsanoğlunun 3’te ikisi su kıtlığı riskiyle karşı karşıya. Kişi başına düşen su miktarı 1950’lerde 16.800 m3 müş. Bunun 2025’te 4.800 m3’lere inmesi öngörülüyor.

Suyun yüzde 69’u ise tarımda, yüzde 19’u sanayi sektöründe (enerji, ticari ve endüstriyel sektörler), yüzde 12’si de evlerde kullanılıyor. Türkiye’de ise bu oranlar; tarımda yüzde 74, sanayide yüzde 13 ve hanelerde yüzde 13.

Haberin Devamı

ÇOK ŞEY YAPABİLİRSİN

“Peki ben ne yapabilirim ki?” diyorsanız çok yanılıyorsunuz. Zira suyu daha insaflı kullanırsak, hala kurtuluş mümkün! Mesela 2000’li yıllarda gelişmiş ülkelerde günlük su tüketimi bizim kullanım miktarımız civarındaymış (250 litre / kişi / gün). Ama bugün çok daha tasarruflu kullandıkları için bu miktar 130 litreye düşmüş. Slovakya, Çek Cumhuriyeti ve Macaristan’da ise son yıllarda 100 litreye kadar gerilemiş.

ABD’de benzer şekilde. 1999’da hane başına 670 litre su kullanılıyorken, 2016’da yüzde 22’lik bir düşüşle bu rakam 520’ye inmiş..

Demek ki farkındalık yaratmak gerçekten büyük fark yaratıyor.

SU KARDEŞLİĞİ

Susuzluktan önceki son çıkış

Zaten tam da buradan hareketle, Türkiye’nin su kaynaklarının doğru kullanılması konusunda farkındalık yaratmak için Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), TEMA Vakfı ve Wilo bir proje başlattılar. “Su Kardeşliği” adını verdikleri bu farkındalık projesini de 22 Mart Dünya Su Günü’nde duyurdular.

3 yıl sürecek bu programda; Türkiye’de 30 ilde, 6000 bin çocuğa suyun nerde, ne kadar, nasıl kullanmaları gerektiğini anlatacaklar. İlkokul kademesinde 3. ve 4. sınıflara 2 ders saati boyunca önce “su sunumu” yapılacak. Sonra da eğitim videoları gösterilecek. Amaç; bu etkinliklerde çocuklara su döngüsünü anlatmak ve tasarruflu kullanmaları için davranış değişikliği oluşturmak.

Haberin Devamı

Kamu-sivil toplum-özel sektör işbirliğinde yapılan bu proje umalım ki 81 ile birden yayılsın ve su yönetimi konusu müfredata “zorunlu ders” olarak girsin. Bu arada TEMA Vakfı’nın web sitesinde (sutema.org) bu videoların ve sunumların herkese açık olduğunu eklemeden de geçmeyelim.

SU KANUNU

Vakfın su konusunda yaptığı en değerli çalışmalardan biri ise; “Su Kanunu Tasarısı”. Suyu korumayı hedefleyen bir Su Kanunu’nun acilen gerektiğine inandıkları için; 2010-2011’de akademisyenler, danışmanlar, hukukçular ve uzmanların katkısıyla kapsamlı bir Su Kanunu Tasarısı hazırlamışlar. Su kaynaklarının korunması için yeni kurallar koyan bu Kanun’un tez vakitte çıkmasını dileyelim hep birlikte.

*

İş evlerde bizlerin suyu tasarruflu kullanmasıyla ise bitmiyor. Asıl iş, tatlı suyun yüzde 73’ünün kullanıldığı tarımda. Sektörde; tarlaları sular altında bırakan yanlış sulama yöntemini (salma/yaygın sulama) acilen terkedip, damla sulama yöntemine geçmek gerekiyor. Sanayide de suyu kirletmeden ve verimli kullanmak, temiz üretim yatırımlarını teşvik etmek, enerji üretiminde açığa çıkan yüksek kimyasal içeren atık suların yüzeysel su kaynaklarına bırakılmasının önüne geçmek, denetimlerde sıfır tolerans yaklaşımı benimsemek, kentlerde dağıtım kayıplarını ve kaçakları önlemek, olmazsa olmazlar.

Bunu başarabilmek için de devletin, belediyelerin, iş dünyasının, akademinin acilen “su” konusunu ajandalarının en tepesine koymaları gerekiyor. Halkı bilinçlendirmek için seferberlik başlatılması acil ihtiyaç. “Su Kardeşliği” projesi, bu bakımdan güzel bir başlangıç.

Artık suya karşı değil, suyla birlikte yaşamayı ve tüketmeyi öğrenmemiz gerekiyor. Susuzluğa giden köprüden önceki son çıkıştayız.

 

Sıradaki haber yükleniyor...
holder