Verda Özer Türkiye ve iklim krizi
HABERİ PAYLAŞ

Türkiye ve iklim krizi

Çok şükür, Paris Anlaşması Meclis’te onaylandı. Şimdi Türkiye’yi kökten bir ‘yeşil dönüşüm’ bekliyor. Eğitim müfredatından finansa, turizmden sanayiye, tüm sektörler ve kurumlar artık çevrenin yani havanın, suyun, toprağın sağlığını merkeze almak zorundalar. Zannedildiği gibi toplum ise çevreye karşı duyarsız falan değil. Aksine, artık dünya kaynaklarını hor kullanan kurumlar, markalar, partiler vatandaşın gözünden düşüyor. İtibar kaybediyor. Zaten öyle olmasa televizyon reklamlarında ardı ardına en büyük bankalar, holdingler birbiriyle çevrecilikte yarışmazdı. ‘Türkiye’nin en sürdürülebilir bankası biziz’ sloganının ardından ‘tüm atıklarımızı geri dönüştürüyoruz’ diyen bisküvi markası reklamı gelmezdi.

Haberin Devamı

Türkiye ve iklim krizi

TOPLUM ÇOK HASSAS

İşte tam da Türk insanının bu konuda ne kadar duyarlı olduğunu ortaya koyan bir araştırma yapıldı geçtiğimiz günlerde. Ortaya çıkan sonuç özetle şu: Toplum iklim krizi, kuraklık gibi konularda çok hassas. Hele ki geçtiğimiz yaz geçirdiğimiz yangınlar ve sellerden sonra farkındalık daha da artmış. Ne var ki bu konularda bilgi seviyesi çok yetersiz ve bu nedenle ne yapılması gerektiği bilinmiyor. Bu da sorunları çözümsüz bırakıyor.

YENİ KAVRAM: EKO-ANKSİYETE

İklimlendirme sektörünün öncü şirketlerinden Alarko Carrier, Türkiye’de iklim okuryazarlığı seviyesini ölçmek için elini taşın altına koymuş ve kapsamlı bir araştırma yapmış. Türkiye çapında farklı bölgelerden/sosyo-demografik sınıflardan 1261 kişinin katıldığı İklim Okuryazarlığı Araştırması’nın sonuçları gerçekten çarpıcı. Bir kere insanların yüzde 86’sı iklim krizinin gelecek nesillere etkisinden çok endişe ediyor.

Yüzde 87 gelecekte susuzluk problemi yaşayacağını düşünüyor. Su kaynaklarının tükenmesiyle enfeksiyonların ve salgın hastalıkların da artacağından korkuyor. Yangınların yayılması, tarım kaynaklarının yok olması ve ekosistemin bozulması da büyük bir endişe kaynağı.

Bunların sonucunda ekonomi ve turizmin de çökeceği kaygısı hakim. Bir diğer sonuç ise yüzde 73, iklim sorunlarına karşı gerekli önlemlerin alınmadığını düşünüyor. Alarko Carrier Genel Müdürü Cem Akan, dünya genelinde iklim kriziyle ilgili insanlarda yeni bir korku kavramının ortaya çıktığını söylüyor. İngilizcesi ‘eco-anxiety’ olan Türkçe’ye ‘eko-anksiyete’ olarak çevrilen yepyeni bir sorun bu.

Haberin Devamı

Türkiye ve iklim krizi

YEŞİL SİYASET

İnsanlardan oy alma derdinde olan siyasi partilerin bundan böyle bu konuları gündemlerinin en tepesine almaları gerekiyor. Bunun herhalde en güzel örneği en son Almanya’da yapılan genel seçimler. Yeşiller Partisi seçimde yüzde 15 oyla tarihi bir zirve yakaladı ve bir önceki seçime göre oylarını iki katına çıkardı. Tüm partiler arasında oylarını en fazla artıran parti oldu. Fransa’da da geçen yıl yerel seçimlerde Yeşiller Partisi tüm büyük şehirleri kazandı. Kısacası merkez siyaset artık ekoloji/çevre etrafında şekilleniyor.

İTİBARI ETKİLEYECEK

Önümüzdeki dönemde bir hükümetin dünya üzerindeki itibarını da en çok etkileyen konu, çevre ve sürdürülebilirlik olacak. Hukuk sisteminde, ekonomik ve sosyal düzeninde insan ve çevre sağlığını -ki ikisi içiçe- merkeze alan devletler bundan böyle yakınlaşacak. Yeni küresel ağda yer alan bu ülkeler, ticaretten teknolojiye birbirini tam anlamıyla ‘kayıracak’.

Haberin Devamı

ÖNCELİK VERİLECEK

Sağlık, finans, lojistik, turizm, teknoloji, veri alışverişi ve ticaret sektörlerinde çok daha fazla işbirliği yapacaklar. Birbirlerinin ürünlerine öncelik verecekler. Bu da ister istemez küresel üretim ve tedarik zincirlerinde ciddi kaymalar yaratacak. Örneğin, bir tekstil şirketi kumaşını aldığı ülkeyi buna göre değiştirecek. İşte Türkiye de Paris İklim Anlaşması’na taraf olarak dünyaya ve yeni küresel ağın karar alıcılarına bu evrime dahil olduğu sinyalini verdi aslında.

BİLGİ YETERSİZ

Türkiye’de insanlar çevre konusunda bu kadar endişeli ve duyarlıyken maalesef sebep-sonuç ve çözüm yöntemleri konusunda bilgi sahibi değiller. Küresel ısınmaya sebep olan sera gazı salınımı, karbon ayak izi ve uluslararası iklim anlaşmaları gibi daha teknik konularda bilgi seviyesi yeterli düzeyde değil. Toplumun yüzde 25’inin sera gazına dair bir fikri yok. Karbon ayak izi kavramında bu oran yüzde 37.

Paris Anlaşması, Kyoto Protokolü gibi uluslararası iklim anlaşmalarında rakam yüzde 70’e çıkıyor. İşte Alarko Carrier de #İklimBizimİşimiz sloganıyla iklim farkındalığını ve bilgi seviyesini arttırmak için yaygın bir bilgilendirme kampanyası başlatıyor. Yerel yönetimlerle, belediyelerle beraber çalışarak ve sosyal medyada iklim konusuna dikkat çekerek insanları bilinçlendirmeye çalışacaklar.

ÇİRKİN ŞİRKETLER

En başta dediğim gibi tüketiciler artık bir markanın dünyaya zarar verip vermediğiyle yakından ilgileniyor. Sadece ticari hedefleri olan ve kısa vadeye odaklanan kurumlardan uzaklaşıyor. Onları cezalandırıyor, satın almıyor. Birçok sosyoloğa ve ekonomiste göre, zaman içinde vatandaşlar bu tip kuruluşları ‘çirkin şirketler’ diye adlandıracak. Bu hassasiyete sahip kurumları daha üst lige taşırken, çevreyi hor kullanan kuruluşları cezalandıracaklar.

Kısacası yeni marka ligleri oluşuyor. Alarko gibi tüketiciyi önemseyen kuruluşlar yeni dönemin yükselenleri olurken, insan canını ve çevreyi hor kullanan kurumlar alt lige itiliyor. Yani iş dünyası ‘insanlık adına’ olmasa da en azından markanın itibarı adına bu duyarlılığı göstermek zorunda kalacak artık! Peki siz bu yeni medeniyetin güzeli mi olmak istersiniz, çirkini mi? Şimdi tüm liderleri ve yöneticileri bekleyen soru bu...

Sıradaki haber yükleniyor...
holder