Yağmur Kalyoncu

08 Şubat 2021, Pazartesi 11:42

Canon Yeni PowerShot G5 X Mark II ile Ayvalık’tayız !

Geride bıraktığımız haftada Ayvalık’ta, Canon’ un davetlisi olarak yeni PowerShot G5 X Mark II deneyimledik. Yaklaşık 15 kişilik bir ekiple çıktık yolculuğa. Ünlü fotoğrafçı Sadık Üçok rehberliğinde birçok fotoğraf tutkunu ile dolu dolu geçen 2 günümü sizlerle paylaşmak istedim.

Fotoğraf çektirmeyi ne kadar sevdiğimi bilmeyeniniz kalmamıştır artık. Bu kez olaya farklı bir açıdan bakmayı istedim. Objektif önünde olmak yerine Ayvalı ve Cunda adasının büyüleyici manzarasını objektifime yerleştirdim. Doğruyu söylemek gerekirse başlangıçta biraz tedirgindim. Doğru pozlamayı nasıl yapacağım, ışığı nereden alırsam doğru olur gibi kaygılarım vardı.

Ama Canon yeni PowerShot G5 X Mark II ile tahmin ettiğimden çok daha kolay oldu. Kısa bir tanışmadan sonra sıkı dost olduk diyebilirim. Bundan sonra ben nereye fotoğraf makinem oraya. Taşınması çok kolay. Ayvalık’ın dik Arnavut kaldırımlı sokaklarında saatler süren yürüyüş tempomda bile ağırlığını hissetmedim. O kadar hafif. Küçük ve sevimli olduğuna bakmayın ama performans açısından piyasadaki birçok ürünü açık ara geride bırakır.

Kısacık özelliklerinden bahsetmek istiyorum. Nesneniz ne olursa olsun muhteşem sonuçlar elde edeceğiniz, kaliteli 5x zum kullanılmış. 20,1 megapiksel 1,0 tipi CMOS sensörü, fotoğraf ve 4K filmlerde üstün görüntü kalitesi sunuyor. Eğilebilen ekran veya açılır EVF ile çekim yapabiliyorsunuz.

Çektiğim fotoğraflardan birkaçını sizlerle paylaşmak istiyorum.

13 Ocak 2021, Çarşamba 14:34

Ünlü tasarımcı Tuba Karaca ile sınırları aşan bir moda sohbeti

Türkiye ve Orta Doğu’da tasarımları merakla takip edilen ünlü tasarımcı Tuba Karaca ile yeni yılın ilk programı için bir araya geldik. Sizler için sınırları aşan bir moda sohbeti yaptık. Modayla sınırların aşılabileceğine inanan ünlü tasarımcının 15 yıl önce başlayan tasarım serüveni gerçekten ilham verici. Anne–kız başladığı yolculuğu bugün Türkiye sınırlarını aşarak Orta Doğu’ya yayılmış. Şimdi farklı tarzıyla Avrupa’nın moda kentlerinde de yapacağı özel projeleri var.

Fairmont Quasar İstanbul ev sahipliğinde gerçekleşen sohbetimizde sevgili Tuba Karaca’nın yeni koleksiyon çekimlerine de yer verdik. Ben koleksiyondaki tasarımların renklerine, enerjisine bayıldım. Günlük giyim için sade ama şık detayları bir araya getiren Tuba Karaca, benim için de bir sürpriz yaparak çekim için koleksiyonunda öne çıkan siyah kadife ve dantel detayların yer aldığı fotoğraflarda ve aşağıda video röportajımızda göreceğiniz bu şık elbiseyi seçmiş.

Röportajımızda merakla takip edeceğiniz bir diğer başlık tabii ki 2021 modasında bizi neler bekliyor ve bu yıl nasıl giyineceğiz? Bunu da sevgili Tuba sizin için yanıtladı. Bu yıl sade ama şık detaylar ön planda olacakmış. Renklerin diline inanan Tuba, renk kullanmaktan korkmamanızı tavsiye ediyor.

Keyifle izleyeceğinizi düşündüğüm röportajımız aşağıda. Yorumlarınız ve sorularınız için bize sosyal medya hesaplarımızdan ulaşabilirsiniz.

31 Aralık 2020, Perşembe 16:49

Yağmur Kalyoncu yılın son takibinde

Nasıl başlayıp nasıl bittiği belli olmayan bir yılı kapatırken çok karışık duygular içindeyim. Gözlerimi kapayıp bir yıl önce bu zamanlarda olduğum yeri anımsayarak başlıyorum yazıma. Her şeyden habersiz. Umut dolu dileklerle 2020’ nin gelmesini bekliyorduk. Bazımız 2019’ a sayıp sövüyordu. (Şimdi 2019’un hakkını yedikleri için pişmanlar) 2020 ajandasında yapılacak ne çok şey vardı. Gidilecek ne çok yer. Boş kalmaz dediğimiz gün çizelgelerinin altına ne yazık ki çoğumuz aynı notu düştük. #EVDEKAL #HAYATEVESIĞAR

Sığdı da bir şekilde. Bundan 1 yıl önce not defterime bu satırları yazarken bir virüsün ortaya çıkacağını, milyonlarca insanı öldüreceğini, evlerimizden çıkamayacağımızı, çıkmak zorunda kaldığımızda maskelerle ağzımızı burnumuzu kapatacağımızı söyleseler bir bilgisayar oyunu der güler geçerdim. Aklımızın mantığımızın kabul etmediği bir şeyi yaşadık. Sevdiklerimize dokunamadık, sarılamadık, bir araya gelemedik. Hayatta kalmak için savaştık. Hem de ne savaş. Covid-19 ‘u yaşayan biri olarak hastalıktan korunmanın da hastalıkla savaşmanın da ne demek olduğunu iyi bilenlerdenim. Hastalık sürecimi daha önceki yazılarımda uzun uzun anlatmıştım. Burada tekrar etmeyeceğim. Kendi tarihime baş not olarak tutturacağım çok zor zamanlardı.

Şimdi yine yeni bir yılın gelişinin heyecanını yaşıyoruz. 2020’ye söverek. (Umarım 2020’ye sövdüğümüze pişman olmayız) Yeni bir ajanda daha aldık. Eskisini yakıp yıkmak suya atmak istiyoruz. 2020 den yanımıza almak istediğimiz belki de kulağımıza küpe yapacağımız tek şey tecrübelerimiz. Gidenlerin getirdiği şeye tecrübe diyorum ben.

Çok şey yitirdik evet. Başta sağlığımızı. Zamanı. Çoğumuz durma noktasına geldik. Sabrımızı yitirdik bazen. Umudumuzu yitirdik.

Ama sonra tekrar kalktık ayağa. Kalmak zorundaydık. İyiki düştük dedirten bir kalkış oldu bu. Neden yaşadığımızı, ne için yaşadığımızı bilir hale geldik. Küçük adımlar atmayı öğrendik. Küçük harflerle konuşmayı öğrendik. Büyük dünyamızda küçülmek yerine küçük dünyamızda büyüdük.

Şimdi 2020 yi uğurlamaya saatler kala birçoğunuz gibi sayıp sövmek rakamlara küfretmek yerine onunla hoşça vedalaşıyorum. Bizi sarsıp kendimize getirdiği için. Onu tatlı tatlı uğurluyorum. 2021 çok daha güzel çok daha umutlu çok daha mutlu geçecek inanıyorum. Mutluluğu da mutsuzluğu da seçmek sizin elinizde. Hayat bir seçim. Seçimi umuttan yana kullanırsanız yolun sonu hep ışıklı. Bazen kararmadan aydınlığın kıymetini bilemiyoruz işte.

Kapatmadan bu yıl takibime takılan iki küçük başlıktan bahsetmek istiyorum. Dedim ya 2020 çok şey değiştirdi hayatımızda diye. Bakın onlardan biri. Yeni yıl için doğaya vereceğimiz en güzel hediye sevgidir diyen Alavya Hotel tam 120 haftadır, pazartesi sabahları istikrarını hiç bozmadan gönüllü olarak Alaçatı sokaklarında kendi ekibi ve komşu işletmelerin desteği ile çöp toplama projesini gerçekleştirdi. Bugüne kadar 1500 gönüllünün katılımı ile 13 ton çöp toplandı. Ve bu amaçla temiz bir yıl sloganı ile özel bir ağaç hazırladı. Gülnur Özdağlar işbirliği ile geri dönüşüm felsefesine uygun bir şekilde, sokaklardan toplanan pet şişelerden hazırlanan bu özel ağaçta saflığın ve temizliğin simgesi olan “beyaz” rengi kullanıldı. Tüketelim tüketelim diyen kalplerimiz bakın nasıl yumuşamış. Aferin bize.

04 Aralık 2020, Cuma 16:12

Sınırları aşan markalar

Yepyeni bir heyecanla karşınızdayız. #yagmurkalyoncutakipte ülke sınırları aşıyor. Bu kez Türkiye’yi global arenada başarı ile temsil eden markalar ve yöneticileri köşemde konuğum olacak ve markalarının ilham verici başarı hikayelerini sizlerle paylaşacak.

Korkmayın hemen. Güzellik ve moda yazılarıma ara vermiyorum. Her ay iki kez bu başlık altında güzelliğe farklı bir pencereden bakacağız birlikte. Biliyorsunuz benim güzellik tanımım biraz farklı. Dünyayı, kadın-erkek fark etmez insanı güzelleştiren şeylerin sadece bakım ve kozmetik ürünleri olmadığını düşünen bir editördüm hep. Hayal etmek, üretmek, inanmak, başarmak gerçek güzelliğin sihirli anahtarları. Şimdi bu anahtarı kendi iç yolculuğunda bulmuş isimlerle bir araya gelip hikayelerine ortak olmaya hazırlanıyorum. Amacım zaferlerini tereddütsüz bir inanışa borçlu olan konuklarımın acaba yapabilir miyim diye düşünen okurlarıma ilham kaynağı olmasını sağlamak. Bu başlık çerçevesinde markasını global arenada tanıtmak isteyen, kendine inanan güçlü kadın girişimcilerle de bir araya gelecek onların da hikayelerini duyurmaya çalışacağım.

JW Marriott İstanbul Bosphorus’un büyüleyici İstanbul manzarasında gerçekleştirdiğimiz programımızın ilk bölümünün konuğu KM Events Turkey Dubai sahibi Meltem Tepeler. Dünyada destinasyon etkinlik-davet ve düğünleri deyince akla gelen ilk isim Meltem Tepeler. Ne kadar gurur verici. Bir Türk kadının bu kadar geniş bir pazarda adını ilk sıralara yerleştirmesinden gurur duydum. Hayal etmenin, başarmanın sınır tanımadığına bir kez daha inandım.

Ancak hiçbir başarı, hele sınırları ülke dışına taşan bu denli büyük başarılar bir anda ve tesadüfen olmuyor tabi. Bir çoğu yıllar boyu süren disiplinli ve özverili bir çalışmanın sonucu.

Keyifle izleyeceğinizi düşündüğüm video ile hazırsanız yolculuğumuza başlayalım. Bizlere yagmurciklakalyoncu@posta.com.tr adresinden ulaşıp marka hikayelerinizi bizlerle paylaşabilirsiniz.

29 Eylül 2020, Salı 13:13

Kendi markalarını yaratan, ilham verici kadınlar

Bu hafta köşemde güzelliğe dokunan, yaratıcı, cesur, başarılarıyla ilham veren kadınlar ve markalarından bahsedeceğim sizlere.

Bir süredir markalarını yakın takipteydim. Yazmadan önce ürünlerini tek tek denedim. Bu kadınların adı mı güçlü yoksa markaları mı? Biliyorsunuz doğru bir pazarlama stratejisiyle markanızı kusursuz göstermek artık çok kolay bu dijital dünyada. Bu kadınlar ünlü olmalarının ötesinde markalarını yönetirken çok başarılılar. Çok çalışkan ve disiplinli birer marka yöneticisi hepsi. Anlayacağınız başarı onlara ve markalarına kısa yoldan gelmemiş. Markalarının hikayeleri var. Onları eşsiz kılan da bu. Çok inanmışlar bu yolda başarılı olacaklarına. Biz kadınların inandıktan sonra başaramayacağı hiçbir şey olmadığına çok iyi örnekler. Markaları Türkiye sınırlarını çoktan aştı bile. Güzellik sektörü üç markayı da çok sevdi ve en önemlisi kabul etti. Herkesin birbirine rakip olduğu bu sektörde haliyle kimsenin en iyi olması istenmez. Bu kadınlar tüm bunları göze alarak ilham verici hikayeler yarattılar. Bana da yazması düştü. Hayallerinizi bir tık öteye taşımak için size de ilham kaynağı olabilir diye düşündüm.

Hadi başlayalım…

Ah şu önyargılar… Kalıp düşünceler. İnsana ne kadar çok şey kaybettiriyor. İtiraf edeyim Selin Beauty markası konusunda benim de önyargılarım vardı. Başta Selin’in kendini oyalamak için kozmetik sektörüne girdiğini düşündüm. Bir hevesle bu işe başlayan, bir gecede ismini taşıyan rujlar, bakım kremleri çıkarıp kısa zaman sonra da markaları ortadan kaybolan sayısız ünlüye şahit olduk. Selin’in de bir hevesle yola çıktığını düşündüm. Ahh ah! Ben de önyargılarıma esir düşmüşüm. Selin için Selin Beauty’nin bir heves olmanın çok ötesinde olduğunu markayı yakın takibe aldığımda anladım. Selin, adeta markasıyla yatıp kalkıyor, nefes alıyor. Müthiş bir tutkusu var. Ama en önemlisi, disiplini. Sabah erken kalkıyor, dualar ve güzel dileklerle yola çıkıyor. Karınca misali bir orda bir burada. Üretim aşamasından paketlenmesine kadar her şeyle ilgileniyor. Harika bir ekip kurmuş . Çalışanlarına kol kanat geriyor. Maddi manevi yanlarında olduğunu hissettiriyor. Patron-çalışan olmanın ötesinde Selin Beauty çok güzel bir aile olmuş. Selin’in sosyal medyadaki aktifliğine hiç değinmiyorum bile. Bu yazı burada uzar da uzar. Sadece şunu belirtmeliyim ki, takipçileriyle çok samimi bir dil kurdu. Herkesin söylediğini dikkate alıyor, göz ardı etmiyor. Beklenmedik bir anda kendinizi storylerinde bulabilirsiniz. Kimseyi ayırmıyor. Bir kere her şey içinden geliyor. Zorlama yapmıyor. İşve, cilve, güzellik, bakım ruhunda var kadının. Bizim güzellik editörü olarak yazıp çizdiğimiz şeyleri o kendi dilinde harmanlayıp tatlı sert takipçileriyle paylaşıyor. "Kendinize bakın hanımlar!" diyor. "Yüzünüzü yıkamadan yatmayın" diyor. "Neyle yıkadığınızın önemi yok. Yeter ki kendinize özen gösterin" diyor. "Her mevsim güneş koruyucu kreminizi ihmal etmeyin. Sabah uyanır uyanmaz ilk işiniz bu olsun" diyor. Kimileri "Senin tuzun kuru" deyip eleştiriyor Selin’i. Ama tuzu kuruluğundan değil, gönlü bolluğundan paylaşıyor hayatını. Bence motive edici de oluyor.

Biraz da Selin Beauty’nin yeni çıkan allık koleksiyonundan bahsedelim. Doğal ve parlak tonların başrolde olduğu koleksiyon, kalıcılığıyla dikkat çekiyor. “Bugünün kraliçelerine” mottosuyla yola çıkan Selin, geçtiğimiz günlerde hayli iddialı bir tanıtım videosu çekti. Deneyip yorum yapabilmek için ben de ürünlerden satın aldım. Hatta sevdiğim birkaç marka var. Onlarla birlikte de denedim, kıyasladım. Çok başarılı. Bir Türk markası olarak dünya markalarına kafa tutan Selin Beauty ile gurur duydum. Koleksiyon detayına bakarsak; cilveli, göz alıcı ve kendinden emin kadını temsilen Afrodit; pembe rengin sıcaklığını altın ışıltısı ile birleştirmiş.

21 Eylül 2020, Pazartesi 13:15

Hoş geldin yağmur...

İlk okulda mevsimler panosu hazırlardık. Ayları mevsimlere göre gruplandırırdık. Mart, nisan, en sevdiğim mayıs: ilkbahar; haziran, temmuz ve ağustos: yaz ve hoş geldin yağmur başlığında da eylül, ekim ve kasım sonbahar olurdu. Şimdi o tablolardaki gibi değil aylar, yıllar, mevsimler... Her şey bir zaman kaymasına uğradı sanki. İklim krizi yazımızı, kışımızı değiştirdi. Yaz gibi geçen bir eylül ardından nihayet hoş geldi yağmurlar. Hoş geldi sonbahar.

Yazı ne yazık ki kumsaldaki şemsiyelerin değil pandeminin gölgesinde geçirdik.

Kumdan kaleler yapamadık belki ama kale gibi sıkı koruduk kendimizi, sevdiklerimizi. Sıkı sıkı tutunduk birbirimize.

Ne düşünüyorum biliyor musunuz?

Kızacaksınız belki bana ama; iyi bile geldi bu pandemi bize.

Rakip olarak gördüğümüz ve sürekli onu geçmek için uğraştığımız hayatın bize dost olduğunu, biraz yavaşlamanın durmak değil odaklanmak olduğunu hatırlattı. Yavaşladık. Ama durmadık.

Hayatın kendi hızının önüne geçmeye çalışıp yorulduğumuz anlarda yetişemiyorum diye bıraktığımız şeyleri bırakmayı bıraktık. Gelecek için planlar yaparken pandemi dönemi ile gelecekten bu güne aktarım yapmaya başladık. Geleceğin planlarla dolu, stresli yanını kapı dışında tutup anda kalmayı denemeye başladık.

Yeni bir yıla girerken hepimizin tek dileği mutlu bir yıl geçirmekti değil mi? Koca bir yılı önden stresle uzun uzun planlardık. Buraya gidilecek, bu kadar para biriktirilecek, yeni bir dil öğrenilecek, çocuklar iyi bir okula başlayacak, sınavlar kazanılacak, koşu parkurları sonuna kadar tamamlanacak vs. Gelecekte mutlu olacağımız bir yılı kendimizi gere gere ve bir o kadar mutsuz planlardık hep. Şimdi ne oldu peki. Mutlu bir günün, mutlu bir yıldan çok daha önemli olduğunu anladık. Mutlu olmak için kaygıları bir yana bırakmayı öğrendik. Mutluluğun planlar yaparken değil yolculuğa çıktığınızda, duraklardan birinde ya da birkaçında yani yolda hissedilecek bir duygu olduğunu anladık ve nihayet hepimiz yola çıktık. Ve yılı kendi başının çağresine bıraktık. Biz günü kurtarmayı öğrendik.

21 Eylül 2020, Pazartesi 13:10

Buram buram yaz kokarken

Seyahat bavullarına bakınca yaz mevsimi sanki biz kadınlara gelmiş gibi. Ama erkekler de stilleriyle plajlarda boy gösteriyor artık.

Yakın tarihte tatil planını iptal eden biri olarak bu yazıyı yazarken ne kadar zorlandığımı anlatamam size. Hele kızgın kumlardan serin sulara mekik dokuyan, tembelliğin baş rolde olduğu hallerinizi düşündükçe hasetimden çatlıyorum desem eksik olmaz. Instagramlarınızdaki o bitmek bilemeyen tatil fotoğraflarınız için yorum bile yapmıyorum.

Editör arkadaşlarımın tatil bavullarını nasıl hazırladığını, yanlarına neler aldıklarını okuyup izlerken; tıka basa doldurduğum bavulumu dolaplara tekrar yerleştirme anım tam bir travma. Tatil hevesim şimdilik kursağımda kaldığı için bende bu hafta size buram buram yaz kokan bir yazı hazırlamaya karar verdim. Özlemimi böyle dindirebildim. İncinen duygularımı böyle bastırabildim.

Birkaç haftadır kadın takipçilerimi yakından ilgilendiren konular üzerinde yazdığımı gören erkek takipçilerim bol bol sitem kokan mesajlarıyla beni bombaladılar. Ben de kadınların izni ile bu hafta erkek takipçilerim için bir içerik hazırlamak istedim. Gönüllerinizi alabilirim umarım.

STİLLERİ İLE PLAJLARI FETHEDECEKLER

Bavullara bakınca yaz mevsimi sanki biz kadınlara gelmiş gibi. Bikinisi mayosu, havlusu pareosu, kremi yağı, çantası, gözlüğü derken 3 günlük tatil için 3 bavulla yola çıkabilme yeteneği mevcut biz kadınlarda. Ee malum plajda modanın nabzı tutulacak.

Erkek takipçilerimin bir şort bir sandaletle bütün yazı geçirebilir olmasını takdir ediyor ayakta alkışlıyorum. Akıllıca alışveriş yapıp seyahat çantalarını akıllıca hazırlıyorlar. Çoğu zaman hazırladıkları kombinlerle bizden daha şık ve etkileyici gözüküyorlar.

Yaz stillerinde rahatlığın bir o kadar da şıklığın öne çıkmasını isteyen, az ve öz bavulla seyahatin tadını çıkarmak isteyen erkek takipçilerim için birkaç önerim var.