Yazgülü Aldoğan Balbay: Arınç bayramda beni ziyarete gelsin
HABERİ PAYLAŞ

Balbay: Arınç bayramda beni ziyarete gelsin

Haberin Devamı

Ergenekon Davası’nda verilen kararın hemen ardından CHP Cezaevleri Komisyonu üyeleri Veli Ağbaba ve Özgür Özel, Silivri Cezaevi’ni ziyaret ederek “hükmen tutuklu” durumuna düşen Mustafa Balbay, Tuncay Özkan, Fatih Hilmioğlu, İlker Başbuğ, Hasan Iğsız, Hurşit Tolon, Doğu Perinçek, Kemal Alemdaroğlu, Sedat Peker’le görüşerek kararla ilgili ne düşündüklerini dinlediler.

Son sözleri bile dinlenmeden boyunlarına neredeyse idam fermanı geçirilen kişilerden kamuoyuna ışık tutacak çok önemli ve hızlı bir çalışma! Satırbaşlarıyla, ne demiş birbirlerinden habersiz örgüt üyeleri? Mafyozi Sedat Peker haklı isyanlarda: “Bu ne vefasız örgütmüş ki bunca yıldır içerde beni ne arayan, ne soran oldu!

[[HAFTAYA]]

Amaç ‘Komutanlar, gazeteciler içerde, Sedat Peker dışarda’ denmesindi. Beni öyle dahil ettiler.” Mahkemeye tutuksuz sanık olarak gelip salonda tutuklanan Kemal Alemdaroğlu’nun şikayeti ise bir başka kara mizah örneği: Silivri’ye gelebilmek için, yolu kesmiş jandarmalara yalvardığını, salona girebilmek için ise ayrı zorluk çektiğini ama içeri zorla girdikten sonra da tutuklanıp dışarı çıkarılmadığını fıkra gibi anlatıyor!

Başbakan da suçlu

Hasta olduğu için kamuoyunun tahliyesini istediği Prof. Fatih Hilmioğlu ise hâlâ suçunun ne olduğunu anlamamış: “Darbeye eksik teşebbüsten 16 yıl ceza aldım. Bizi suçladıkları iki şey, Jandarma Komutanı’nı ziyaret ve 10 rektörün katıldığı bir yemek. 10 general, 10 rektör yemek yiyor, 1 general, 3 rektör ceza alıyor!” En sert değerlendirmeyi İlker Başbuğ yapıyor:

“Dava ortaya çıktığında tek ayaklıydı, içinde darbeyi yapacak bir ordu tarafı gerekiyordu, askerleri eklediler.” Eski Genelkurmay Başkanı el yazısıyla şema çiziyor: 3 emekli orgeneral, bir kaç emekli komutan, 1 albay, bir kaç teğmen, 1 astsubay; hani ‘bu kadar az adamla darbe eksik teşebbüs kalır tabii’ demek ister gibi. İlker Başbuğ, olaya Başbakan’ı da dahil ediyor: “Beni atayan Başbakan’dır, kendi atadığı karargâhın tamamı terörist, altı tanesi müebbetlik! Bir gün gelir bana sorulanlar Başbakan’a sorulabilir.” Tuncay Özkan “Başbakan, Cumhuriyet mitinglerini yaparak cumhurbaşkanı olmasını engellediğimi düşündüğü için intikam aldı benden” diyor. Mustafa Balbay ise dört ayrı suçtan ceza aldığını, bu suçların hepsinin gazetecilik olduğunu, “İçerde gazetecilikten yatan varsa elini öpeceğim” diyen Bülent Arınç’ı bayramda el öptürmek için değil ama görüşmek için beklediğini haber veriyor!

İstanbul’da yıkılan TheWall!

Araya Ergenekon girince Pink Floyd’un kurucusu Roger Waters’ın muhteşem The Wall In Live konserine sıcağı sıcağına değinemedim. Oysa şimdiye kadar izlediğim en çarpıcı şovlardan biriydi. Sadece ses, ışık ve teknik açısandan da değil. Bir müzikal gibiydi ve tabii en etkileyici olanı da siyasal içeriğiydi! Şu ara zaten biz Türkiye’de o kadar politize olduk ki hayatımızın her anında siyaset var.

Bu konserin neredeyse bütün şarkılarının içeriği siyasi olmasaydı bizi bu kadar sarmazdı! Hele 70’lik Waters’ın, uzun bir Türkçe konuşma yapma çabası; Gezi Direnişi’ne yapılan göndermeler, duvarda ölen gençlerin fotoğraflarının yayınlanması hepimizi derinden etkiledi. Konserin başında havadan süzülüp gelen koca bir uçağın duvarı parçalaması, meşhur “öğretmenlere ihtiyacımız yok” diyen şarkıda dev bir kuklanın öğretmeni canlandırması görselliğe katılan heyecanlardı.

Ama bunların hepsini mi videoya çekmek gerekiyordu? Konser boyunca ağustos böceği pırıltısı gibi milletin telefonunun ışığı hiç sönmedi! Garanti Bankası sponsorluğunda BKM organizasyonu tıkır tıkır işledi, yürekten teşekkürler. Ama o modern, şık İTÜ anfisinin içindeki köfteci tam da benim oturduğum Doğu Bloku’nun altındaydı, bütün konseri genzimde bir kuyruk yağı kokusuyla izlemek zorunda kaldım! Artık ne zaman Pink Floyd çalsa burnumda köfte kokusu olacak!

İki Mehmet’ten biri içeri, biri dışarı

Ergenekon Davası sanıklarını şahsen tanımıyorum, ama ikisine ayrı sempati duyuyorum: Biri davanın sembol isimlerinden pilot teğmen Mehmet Ali Çelebi. Mahkemede yaptığı parlak savunmalarla ve telefonuna polisin yüklediğini kabul ettiği 139 Hizbullahçının telefon numarasıyla tanındı. Numaraları ‘sehven’ yükleyen polislere takipsizlik verildi.

Tahliye edilen teğmene ise 16 yıl 6 ay hapis cezası ve yakalama kararı! Terörist olmakla suçlandığı ama tahliye olduğu için helikopteriyle terörist kovalamaya gönderilen Teğmen Mehmet Ali Çelebi’ye o cezayı veren mahkemenin olmayan vicdanı hiç mi sızlamadı, bilemiyorum. Gerçi Hüseyin Çelik “Orduda kaç teğmen var, ikisi ceza aldıysa vardır bir bildikleri” dedi ama geçerli bir açıklama olamadı. Mahkemenin kararları içinde beni tek sevindiren ise bir başka Mehmet’inkiydi. Mehmet Perinçek o davada bence soyadı Perinçek olduğu için bulunuyordu. Bir de bilim adamı olarak üzerinde çalıştığı Ermeni olayları muhtemelen hükümetin işine gelmiyordu! Mehmet Perinçek 6 yıl ceza aldı ama yattığı süre göz önüne alınarak tahliye edildi. Gerçi babasını içerde bırakmak ona dokunmuş olmalı ama hiç olmazsa annesi Şule Perinçek “arkadaşları, eşi ve oğlu”ndan oğlunu geri almış oldu Silivri’den!

Sıradaki haber yükleniyor...
holder