Yazgülü Aldoğan Bay Smirnoff'un azimli hikayesi
HABERİ PAYLAŞ

Bay Smirnoff'un azimli hikayesi

Haberin Devamı

İnsanların yaşam öykülerinde ne fırtınalar gizli. Pyotr Smirnoff da kendi bulduğu yöntemle Rusların milli içkisi votkayı diğerlerinden daha berrak, kokusuz ve nötr bir biçimde üretince markasının yanına devlet armasını bile çizme hakkına erişmiş, hatta çar tarafından “İmparatorluk tedarikçisi” ilan edilmiş. Ancak Bolşevik İhtilali sırasında ne Çar kalmış, ne saray. Smirnoff da kendini zindanda bulmuş. Tam iki kere idam mangasının önüne oturtulmuş ama şans bu ya, her seferinde de ölümden dönmüş.

Sonuncusunda kurşuna dizilecekken Beyaz Ordu’nun baskınıyla kurtulmuş! Kaçmış Smirnoff. Nereye? O dönem pek çok Rusun yaptığı gibi İstanbul’a!.. Galata civarındaki meyhanelerde satmak üzere tekrar votkasını üretmeye çalışmış, olmamış. Hikayeyi dinlerken meraktan ölüyorum: Acaba Galata’nın hangi sokağında yaşamıştı, nerede votka yapmaya çalışmıştı? Ne yazık ki bulamamışlar. Tam 4 yıl süründükten sonra kendini Avrupa’ya atmış. Fransa’da üretime başlamış ve çok rağbet görmüş. Ama yine savaş yılları!..
[[HAFTAYA]]

Smirnoff’un gözü bu kez ABD’yi kestirmiş. Amerika’ya giderek votkasını üretmiş ama Amerikalılar sadece viski içiyor, votkaya hiç yüz vermiyorlarmış. Tam batacakken aklına dahiyane bir fikir gelmiş: Votkayı beyaz viski olarak pazarlamak ve kokteyllerde kullanmak. Böylece Hollywood yıldızlarının eline birer kadeh içi zeytinli Martini tutuşturulmuş ya da Blody Mary! Votka, baskın olmayan yüksek alkollü içki kalitesiyle kokteyllerin baş içeceği olmuş.

Bugün dünyada en çok tercih edilen votka markası olan Smirnoff’un sırrı, on aşamalı bir süreç ile odun kömüründen damıtılması ve bunun en az sekiz saat sürmesi! Mey İçki’nin Diego tarafından satın alınmasından sonra Smirnoff’lar filan Türkiye piyasasına girdi ya, hikayeyi Galip Yorgancıoğlu’ndan, votkalı mönüsü olan bir yemekte dinledik. Tabii ki Smirnoff ile yapılmış değişik kokteyllerimizi içerken!.. Blody Mary, yazın vazgeçemediğimdir. Siz de yapın: Domates suyu, tabasco, limon ve votka. İçki içmiyor musunuz? Virgin Mary, yani votkasızını için o zaman. Domates suyu içiyorsunuzdur herhalde! Bu arada Pyotr Smirnoff’a bir selam gönderin yine de.

Bireysel emeklilik gerekli

Cumartesi günü işe yürüyerek geldim. Hava güzel, sokakları insan almıyor. Herkes alışveriş derdinde. Eminim ki çoğu ihtiyaçtan değil. Ucuz diye, moda diye, yeni bir şey almak için. Bir zamanlar tüketemediğimizin acısını son yıllarda gereksiz tüketerek çıkarmıyor muyuz? Her yer alışveriş merkezi, dükkan, market, tezgah... Herkesin kredi kartı limiti sonuna kadar zorlanmış. Taksitler dağları bulmuş. Tüketim toplumu olduk.

Üstelik de olmayan parayı harcıyoruz. Gelecek garantisi bile olmamasına rağmen. Her an işten çıkarılabilirsiniz. Emekli olsanız, maaş geçinmeye yetmiyor. Niye “Üç kuruş kenara koyalım” demiyoruz? Enflasyon çocuğuyuz da ondan. Para biriktirmenin anlamı yoktu, para eriyor, mal değerleniyordu. Şimdi enflasyon tek hanelere indi. Yine de tasarruf yapmanın teşviki yok. Başbakan Yardımcısı Ali Babacan geçenlerde bireysel emeklilik sistemini daha cazip hale getirmek için çalıştıklarını söyledi. Çok iyi ederler.

Bireysel emeklilik ölü doğdu. Benim hayat sigortam vardı, bireysel emekliliğe dönüştü. O yıldan beri küçük miktarlar da olsa para yatırmaya devam ediyorum. Emeklilik sürem de geldi ama olmadım. Çünkü verecekleri para işe yaramaz. Paranın tamamını alsam, yerim. Oysa gelecek için biriktirmeye devam etmek istiyorum. Ama bu haliyle de bir umut vermiyor! Fonların getirisi çok az. Kesilen stopaj yüksek. Tasarruf yapanı cezalandırıyorlar adeta. Oysa sadece bireyin değil, ekonominin de buna ihtiyacı var. Bir de bankalar bıktırıyor. Sisteme göre kişi, tasarrufunu istediği bankaya yatırır, istediği an alır, başkasına geçer. Ben iki yıldır Fortis’ten çıkmaya çalışıyorum, hatta başka bankaya geçtim, artık oraya para yatırıyorum, telefon edip transfer istiyorum, vermiyorlar! Bunlara ciddi tedbir alınmalı ve tasarruf teşvik edilmeli. Hem birey için, hem ülke için. Reklamdaki gibi ‘saç paraları, saç, saç’ nereye kadar?

Sıradaki haber yükleniyor...
holder