Yazgülü Aldoğan Bayram değil, seyran değil galiba!
HABERİ PAYLAŞ

Bayram değil, seyran değil galiba!

Haberin Devamı

Bilemiyorum artık bugün gerçekten bayram mı değil mi? Henüz kaldırılmadı, ama itibarsızlaştırıldı. Cumhuriyet’in kurucusu Atatürk’ün gençliğe armağan ettiği, 19 Mayıs 1919’da kurtuluş savaşını başlatmak için Samsun’dan yola çıktığı gün, geçenlerde bir köşe yazısında faşizmin sembolü olarak ele alınıyordu! Gençlik ve spor denilince ırkçılık oluyormuş, çünkü genç ve sağlıklı olmak ve spor yapmak, Hitler’in ırkçılık fantezisiymiş!

[[HAFTAYA]]

Behzat Ç.'ye veda

Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi, çok anlamlı bir sesleniştir. Ama cumhuriyetin bütün ilkelerini yeniden belirlemek üzere yola çıkmış bir iktidar, ileri demokrasi adı altında önce yargıyı kontrol altına alıp güçler ayrılığı ilkesini bertaraf etmiş, ardından da başta medya olmak üzere her türlü muhalefeti ve aykırı sesi denetim altına alma konusunda da önemli adımlar atmıştır. İki gün önce yine bir medya kurumuna el konuldu, bırakın aykırı ses çıkmasını, zaten pek çıkmıyor, yandaş sesler daha da gür çıkacak demektir bu. Kimsenin hayatına karışmak niyetimiz yok diyen bir iktidar, tv dizilerine bile tahammül edemediği için aykırı bir polis tipinin canlandırıldığı Behzat Ç’ye de veda ettik sonunda! Birlikte yaşadığı kadınla evlenmesi ve hatta onun öldürülerek yok edilmesi de diziyi kurtarmadı, çünkü içki içiliyordu. Alkolle mücadele yasası çıktığı zaman Behzat Ç. gibi bizler de içki içemeyeceğiz zaten. Turizm sektörü batar mı, biz içki içmek için adalara, komşuya mı gideriz, yoksa İranlılar gibi gizlice evde mi içeriz bilemiyorum. Bu koşullarda pek bayram yazısı da yazamıyorum!

Onlar Boston’da, bizimkiler imam hatipte

Başbakan ve beraberindeki kalabalık heyetin ABD temaslarındaki ilk gün öğle yemeğinde Dışişleri Bakanı Kerry’nin konuşmasını canlı yayında dinlerken irkildim: Kerry, Türkiye’nin en üst yöneticileriyle ne kadar yakın ilişkide olduklarını anlatmak için bir bir sayıyordu: “Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Dışişleri Bakanı’nın çocukları ABD’de, Boston’da okuyor, burada yaşıyor, torunları burada doğdu, Amerikalı. Biz onlara Bostonlu diyoruz!” ABD’de eğitim yapmanın Türkiye’de eğitim yapmaktan daha değerli olduğunu düşünen Cumhurbaşkanı, Başbakan ve bakanları niçin Türk eğitim kurumlarının düzeyini Amerika seviyesine çıkarmak yerine imam hatipleştiriyor? Düz liseler, fen liseleri imam hatip haline getiriliyor, din dersi almak istemeyen ailelerin çocuklarına baskı uygulanıyor. Herkes onlar gibi çocuğunu Amerika’ya gönderemez, mali imkan, ilişki, çevre meselesi. Madem Türkiye’deki çocukların dini eğitim görmesini gerekli buluyorlar, niye kendi çocuklarını Mısır’da El Ezher’e, ya da Suud’da, İslam ülkelerinde dini eğitim veren okullara yollamıyorlar?

En iyisini seçmek kolay olmadı

NDS Edebiyat Ödülü’nün 4.sünü bu yıl 200 eser arasından Murat Gülsoy’un “Baba, Oğul ve Kutsal Roman”ı aldı. Bu ne demek biliyor musunuz? Seçici kurulun üyeleri arasında bulunmaktan onur duyduğum NDS Edebiyat ödülü için 200 eseri inceledik demek! Tamam kitap okumayı seviyorum da siyasi kitaplar var, sevdiğim var, sevmediğim var, okumak isteyip fırsat bulamadığım var, yoruldum yahu! Biz, ayıptır söylemesi, her biri üzerinde ciddi ciddi tartışmadan ötekine geçmiyoruz, gerçekten çalışıyor, ince eleyip sıkı dokuyor ve her seçtiğimiz eserde banko diyoruz! Dört senedir, bir sene Türk yazar, bir sene Fransız yazar derken Kalenderiye’den Magnus’a, gerçekten çok değerli yazarları NDS ödülüyle buluşturduk. Bu yıl da zaten tanıyıp sevdiğiniz Murat Gülsoy’un “Baba Oğul ve Kutsal Roman”ında yazarın kişisel iç yolculuğunun hazzını tadacaksınız. Bu yılın Edebiyat Ödülü Murat Gülsoy’a 28 Mayıs’da Beyoğlu’ndaki Fransız Sarayı’nda törenle verilecek. 150 yılı aşkın eğitim hayatıyla NDS, Fransız Lisesi, kültür dünyasına katkısını da edebiyat ödülü ve konserlerden sonra İstanbul Piyano yarışmasıyla taçlandırıyor.

Sıkmaktan dişimi kırmışım!

Migrenimi ve bütün ağrılarımı tedavi etmiş olan doktorum nörolog Emel Gökmen, omzum ağrıyor diye şikayet ettiğimde beni muayene bile etmeden, “Hımm, 7 numaralı dişinden olabilir, sen diş sıkıyorsun” demişti! Zaten kendisi bir süredir dişçiden çok dişçi oldu! Nerenden şikayet etsen dişinde buluyor nedenini ve hayret, haklı da çıkıyor. Dişçiye gittiğimde hiç unutmuyorum, kimin gönderdiğini unutmuş, “Şikayetiniz nedir?” diye sorunca, “Tuhaf gelebilir ama omzum ağrıyor” demiştim! Karşılıklı bakışmıştık. Gece uyurken farkında olmadan diş sıkıyormuşum efendim. Bir ağız içi aparat yaptırıyosunuz, diş yerine onu sıkıyorsunuz.

İhmal etmeye gelmedi

Yaptırmadım, at mıyım ben, ağzıma gem mi takacağım canım deyip. Gündem geriliyor, gazeteci olarak ben de geriliyorum! Her gün kadına karşı şiddet, terör olayları derken, dişim ağrıyor, apse yaptı, çenem şişti, doktor doktor dolaşırken omzumu sorduğum hocaya gittim sonunda. Röntgende görünce inanamadım, resmen kırılmış! Sapasağlam diş, ne çürük, ne bir şey, ama kırmışım. Dehşet içinde sağ tarafta da bir ağrıyan var dedim. Onu da çatlatmışım, az kalmış. Sık dişini, sık dişini diyene kulak asmayın. Sıka sıka, diş kalmayacak ağzımızda. Şimdi ben geceleri takmak için gem yaptırmaya gidiyorum!

Sıradaki haber yükleniyor...
holder