Yazgülü Aldoğan Bu parti meselesi değil, memleket meselesi
HABERİ PAYLAŞ

Bu parti meselesi değil, memleket meselesi

Haberin Devamı

Siyasi reklama propaganda denir. Malını satmak isteyen nasıl reklamını yaparsa, fikrini satmak isteyen de propaganda yapar. Reklamla arasındaki fark, propaganda da etik kuralların, maalesef, hiçe sayılması ve karşı tarafa pislik atılması!

Yani ne doğru, ne yanlış boşverilir ve karşı fikir sonuna kadar kötülenir. Ortada bir anayasa değişikliği var. Bu değişiklik, yeterli sayıda onay almadığı için halka sorulacak.

Mesele basit olsa

Geçende bir kasabamızda portakal bahçelerinin sökülüp yerine cami yapılması konusunda tartışma çıktı. Halk, portakal ağaçları sökülmesin, camii de başka yere yapılsın kararını verdi. Başı bağlı hanımlar ve yaşlı amcalar bile camiye HAYIR dedi.

Çünkü ortada somut bir gerçeklik vardı: Kimse camiye karşı değil. Oraya yapılmasına karşı. Akıl galip geldi. Anayasa değişikliği konusunda ise duyguların galip gelmesi tehlikesi var. Çünkü tüm seçmenler oy kullanacak. Ortada herkesin anlayabileceği ölçüde somut bir durum yok.

Oysa referandumların doğru işleyebilmesi için, tek bir konu olması lazım. Anayasa değişikliği, 18 madde. İçinde tam olarak ne olduğunu milletvekilleri bile bilmiyor. Parti disiplini içinde gidip oy verdiler. Halk da bilmiyor. Neye göre verecek? Tuttuğu partiye göre!

CHP kötü!

İşte iktidar da buna göre kampanya hazırlıyor. Bir yana AKP’yi, öte yana CHP’yi koymuşlar. AKP’liler EVET diyecek, CHP HAYIR diyecek diye algı yanılsamayı yapıyorlar. Halbuki bu parti meselesi değil. Memleket meselesi. Buna bir de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kamuoyundaki sempatisini ekleyecekler, oylar çantada keklik olacak.

Cumhurbaşkanı da yekten kampanya yapacağını açıkladı. Hatta bir Erdoğan-İnönü karşıtlığı bile bekliyorum! Mantık kalmadı çünkü. İyi de siz ülkenin yönetim biçimini değiştiriyorsunuz. Bugün AKP ve Erdoğan yönetir, yarın bir seçim olur, CHP ve başındaki kişi gelir, o yönetir. Sevdiğiniz kişiye hediye vermiyorsunuz, memleketi keyfine göre yönetme yetkisi veriyorsunuz! İyi düşünün, sonra elim kırılsaydı diye ağlamayın, çok duyduk çünkü.

Milyonlarca kadın yürüdü, biz yürümedik!

İnanılmaz bir şey oldu. 21 Ocak’ta ABD’nin başkenti Washington’da 1 milyon, bütün dünyada 10 milyon kadın sokağa çıkıp yürüdü! Ve bu kadınlar önümüzdeki 100 gün içinde tam 10 defa daha yürüyecek!

Kadınlar niçin yürüdüler? Kendilerini, yani kadını aşağılayan başta Trump olmak üzere herkese karşı; ırkçılığa, dini baskılara, cinsiyet ayrımcılığına, mültecilere, göçmenlere, işçilere haksızlığa, kafalarını bozan ne varsa herşeye karşı! Ve pek çok ünlünün yanında Madonna unutulmazdı: “Eğer Müslümanların hakları ellerinden alınırsa HEPİMİZ MÜSLÜMANIZ!” dediği için. “Hepimiz Ermeniyiz” dediğimizde anlamayanlara gelsin.

83 ülkede milyonlarca kadının sokaklara çıkıp KIRMIZI HALI’da yürüdüğü bu eylem Türkiye’de yapıldı mı? Nayır!!! O da bize kapak olsun! Arkadaşım Gonca Karakaş’ın sorup durduğu NEDEN’in yanıtı basit. Kadınlar Türkiye’de yürüseydi, biber gazına maruz kalırdı, su sıkılırdı, saçlarından sürüklenir, tekmelenir, göz altına alınırdı. Suudi Arabistan’da bile yürüyen kadınlara Türk kadınları katılamadı.

Bir kadın milletvekilinin videosu var, oylamanın ardından “100 yıllık vesayet ve esaret bitiyor, zincirlerimiz kırılıyor” diye. Bu da ona kapak olsun. Pasif yürüyüş öneriyorum: Yarından tezi yok, bütün kadınlar yürürken ayaklarının fotosunu çekip sosyal medyada #womensmarchturkey etiketiyle paylaşsın!

Sıradaki haber yükleniyor...
holder