Yazgülü Aldoğan Deniz mi foseptik çukuru mu?
HABERİ PAYLAŞ

Deniz mi foseptik çukuru mu?

Haberin Devamı

Marmara Denizi’nin sağlığını ölçmek için yapılan bilimsel araştırmanın sonucunu öğrenmek istiyor musunuz? Burası artık bir deniz değil, bok çukurudur! Acıttı mı, kibar olmadı mı? Yani koca denizin içine etmek ayıp olmuyor da çıkan sonucu yazmak mı ayıp oluyor? Marmara Denizi’nin büyük bir bölümünde, suda oksijen kalmamış. Ne demek oksijen kalmaması?

Yani hayat yok! 1970’lerde 40 metreye inen hayat, bugün 5 metreye düşmüş. Artık Marmara Denizi’nde yaşayan canlı yok, gelip geçen canlı var. Onların da türleri giderek azalıyor. 123 tür kaybolmuş, kalan balıklar büyüyemeden öldükleri için yakalananlar çok küçük. Ayrıca yetersiz oksijen aldıkları için bu balıkların eti de tatsız. Hele Marmara Denizi’nden çıkan midyeyi yemek “dalgıç zıpkınıyla Rus ruleti oynamaya benziyor!”
[[HAFTAYA]]

MAREM projesi

Sevinç-Erdal İnönü Vakfı bünyesinde sürdürülen ve 2011 yaz dönemi Ak-Kim Kimya ana sponsorluğunda gerçekleştirilen MAREM Projesi Marmara Denizi ve Boğazlar’ın değişen şartlarını inceliyor. 145 istasyonda ölçümler yapılıyor, onlarca bilim insanının katıldığı bir gemi seferiyle örnekler toplanıyor. Fiziksel, kimyasal, biyolojik ve jeolojik etütler gerçekleştiriliyor. Sonuç bu çünkü. Marmara Denizi’nin etrafında giderek büyüyen nüfus, bu nüfusun tükettiği kaynaklar, ürettiği kirli su ve atıklar olduğu gibi denize akıtılıyor.

“Olur mu hiç, o kadar para ödendi ve arıtma tesisleri yapıldı, evsel atıklar arıtılıyor” demeyin. Ben de dedim ve cevabımı aldım: O atıklar sadece parçalanıyor ve uzağa deşarj edilerek kurtulacağımız sanılıyormuş. Şöyle: Boğaz’ın dibindeki akıntıya verilen atıkların, akıntı ile sürüklenerek Karadeniz’e çıkacağı varsayılıyormuş. Oysa bu atıklar bir boru içinden gitmiyor elbette; denize karışıyormuş ve Karadeniz’deki eşiğe de takıldıkları için ancak yüzde 10’u gidiyormuş. Beni en çok evsel atıkların da sanayi atıkları kadar kirletici olması şaşırtıyor.

Kirlilik arttıkça oksijen yok oluyor, canlılar ölüyor. Bazıları ise duruma uyum sağlıyor ve tam tersine, kendilerinden başka canlı kalmadığı için çoğalıyor da. Kirlilikle yaşayabilen deniz anaları ve bazı yosunlar gibi. Balık türleri yok olurken bazı balıklar yaşamaya devam ediyor, lüfer ve palamut gibi. Ama bu da geçici. İstanbul, Marmara, Uludağ, Balıkesir Üniversiteleri’nden akademisyenlerin katıldığı çalışmanın proje lideri Levent Artüz, yine de çok kötümser değil. “Çok iyi bir çevre mevzuatımız var, uygulansa 5 yıl içinde düzelme başlar.

Tekirdağ önlerinde kılıç balığı bile görülür. Cansız ortamdan canlı ortama geçilir, kaybolan canlı türlerinden en az 50’si döner” diyor. Doğal kaynakları sadece biz kirletmiyoruz tabii. Dünyada yılda 2 milyon ton kimyasal atık, içme suyu kaynaklarına akıtılıyor vahşicesine! Biz de sadece Marmara, İzmit Körfezi ve Boğaz’ı değil, Meriç, Simav, Ergene, neresi denk gelirse kirletiyor, kağıt fabrikasının atık suyunu hiçbir arıtmaya tabi tutmadan suya bırakıyoruz. O da Marmara, Karadeniz, Ege ve hatta oradan Akdeniz’e dökülüyor, denizi kirletiyor. Marmara’da denize girenin de aklı yok bu raporun sonuçlarından sonra!

Bunlar birbirine terörist

Torba yasa çıkarırken elde avuçta kalmış ne varsa dolduruyorlar ya içine, son dönem açılan davalar da öyle. Terör örgütü diye birilerini toplayıp dava açıyorlar, birbirleriyle tanışmayan, anlaşamayan, ayrı siyasi görüşlerde insanlar aynı örgütte görünüyor! Davada birbirlerinden uzak duruyor, hatta kavga ediyorlar! Bakınız Ahmet Şık ve Yalçın Küçük. Müyesser Yıldız da onlardan çok farklı, Soner Yalçın da. En benzemezi tabii ki Kozinoğlu’ydu, konuşamadan öldü gitti!

Sıradaki haber yükleniyor...
holder