'Hepiniz oradaydınız be!'

Kenan Evren’in vefatı sonrası koparılan fırtına bana ünlü filozof Nietzsche’nin bir sözünü hatırlatıyor: “Bir toplumun gerçek yüzünü anlamak için savaş çıkartacaksın!” Savaş, darbe, doğal afet, aynı şey. 12 Eylül Darbesi’nden sonra neler oldu düşünelim, tarih tekerrürden ibaret midir hatırlayalım, şimdi saydıranların o zaman Evren’in önünde nasıl ceket iliklediğini de unutmayalım!

Ayrıca unutmamamız gereken bir başka şey de Kenan Evren’in hâlâ iktidarda olduğudur. ‘Darbecileri içeri tıkıyoruz, askeri vesayeti bitiriyoruz’ diye kalkışılan kumpaslarda hiç bir dahli, suçu olmayan pırıl pırıl insanlar harcanırken 12 Eylül Darbe Anayasası’nın bütün kötü yanları olanca ağırlığıyla üstümüzde değil mi? Kenan Evren ve darbe düşmanı AKP iktidarının ağır topları, bu anayasanın getirdiği ucubeliklerden biri olan seçim barajına dört elle yapışmıyor mu?

[[HAFTAYA]]

Hiç sıkılmadan “HDP inşallah barajın altında kalır” diye uluorta dua etmiyor mu? YÖK, bütün protestolara rağmen kök salarak büyümüyor mu? Bugün Kenan Evren’in cenazesini dillerine dolayanlar o gün plaket vermek için yarışanlar. Kenan Evren düşmanlığı üzerinden TSK’ya saydıranlar, o gün Kenan Evren’in, emekliliğini değerlendirmek için yaptığı tabloları kapışanlar! En komiği de o plaketler o kadar çoğalmış, Evren o kadar bunalmış ki bir gün hepsini tekneye doldurup Marmaris Koyu’nun ortasına kadar açılarak denize atmış!

Halkın onayı

Sadece elitler, zenginler, siyasiler mi? Halk da oradaydı. O darbe anayasası dediğimiz anayasa var ya, bu halktan yüzde 92 EVET aldı. En yüksek oyla cumhurbaşkanlığına oturan Kenan Evren’dir yani. Evren, anayasaya evet oyu istemek için devletin imkanlarıyla şehir şehir dolaşıp miting yaparken dinden imandan bahsediyor, ayetler okuyor, Kuran diyordu. Ah benim güzel halkım, kendini çok akıllı sanıp sazan gibi her gördüğüne inanan halkım! Balık gibi, yaşadığını unutan halkım! Dün öyle, bugün böyle halkım! Yarın nasıl olacak acaba?

Ne çoraplar örülüyor başımıza?

Org. Özel, sağlık nedenleriyle süresi belli olmayan rapor almış. Acil şifalar diliyorum. Ameliyat olmuş, yerine de Kara Kuvvetleri Komutanı’nı vekil bırakmış. Ankara çalkalanıyor! Asıl nedeni, Saray’la arasının bozulmasıymış, ipler kopmuş, filan. Rivayet muhtelif: MİT TIR’ları soruşturması yüzünden de olabilirmiş, Saray’ın Suriye’ye müdahale isteği yüzünden de.

Malum, AKP’nin oyları ufak ufak da olsa düşüyor. Patron, Muaviye gibi süngülerin ucuna Kuran takıp indi meydanlara, oy istiyor. Ne ki ahaliyi bu da zıplatmıyor, ‘şöyle kanlı canlı bir meydan savaşı olsa’ diye düşünülüyor. Esat düşse mesela, düşürülse, bir biçimde Suriye’nin sonrasına yön verilse... Soma da unutulur, Aksaray da. Sokaklarda 2 milyon Suriyeli’nin adli vakaları başladı, dilenen çocuklar büyüdü, olay çıkarıyor, bir ülkenin bir kuşağı Azrail’in tırpanıyla biçildi, kimin umrunda? Ordunun da ayak dirediği bu. Bu bataklığa biz daha ne kadar bulaştırılacağız? Patates olmuş 5 lira, saraydakilerin umrunda mı? Ananasla muz ithalatına lüks diye bakarken patatesle kuru soğandan mercimeğe, fakir sofrasının ürünleri bile ithal artık. Esat’ın düşmesi mi kurtaracak çiftçiyi?

Doğa Koruma’dan turiste av izni!

Bir kere yaptığı iş, adına ters: Doğayı Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü nesli tükenmekte olan yaban hayvanlarının avlanmasına izin verdi. Bunların içinde ayı ve yaban keçisi gibi hayvanlar var. Av turizmi yapan turizm acenteleri ihaleye girip paralı turistlere avlanma izni alacak. Çevre ve hayvan haklarını savunanlar ayağa kalktı. İmza kampanyası devam ediyor, bu kararın iptalini ve yaban hayvanlarının avlanma yasağının devamını istiyoruz.

Zaten yeri gelince yok köyü bastı, yok kovanı devirdi diye ayı öldüren “yerliler” de var; haberimiz olmadan yaban keçilerini öldüren de. Elde tüfek, artık giderek azalan doğal mekanlarında hayvanı izleyip, kıstırıp, nişan alıp öldürmenin Klu Klux Klan zihniyetinden hiç bir farkı yok! Bir canlıyı kovalayıp öldürmenin nesi spor, nesi turizm Allah aşkına? Change.org’a girin ve bir imza verin, yaban hayvanları avlanmasın!