Yazgülü Aldoğan Vatandaşa yeni cezaevi, eski hanedana doktora!
HABERİ PAYLAŞ

Vatandaşa yeni cezaevi, eski hanedana doktora!

Haberin Devamı

Hafta sonu siyasetçilerin verdiği demeçler pek şenlikliydi. Adalet Bakanı Sedat Ergin önümüzdeki 4 yıl içinde cezaevlerinin kapasitesinin arttırılacağını, yenilerinin yapılacağını müjdeledi! Kapasite artışı 124 bin kişilikmiş demek ki yeni şok operasyonlar olacak. Başbakan Erdoğan ise açılışını yaptığı eğlence parkında “Bizim için Hıristiyanı, Musevisi, Alevisi bir, ayrım yok” dedi.

Oysa Posta’da Alevilerle ilgili yazı dizisinde Alevi köyüne nasıl cami yapıldığını yazan Nedim Şener’e tepki yağıyor: “Yoksa sen Alevi misin?” Nedimcik, Hırant Dink dosyasıyla uğraşırken de “Sen Ermeni misin?” demişlerdi. Aynı lafları ben de yedim. Yıllarca komünist dediler, feminist dediler, Ermeni misin dediler, şimdi de ulusalcı diyorlar! Nedim kendi adına konuşur tabii de, biz sadece ezilenin, haksızlığa uğrayanın, canı yananın yanında duran, ilkesi hak ve özgürlük olan gazetecileriz. Kimileri sadece bal tutanın yanında oldukları için anlamıyorlar, anlayamıyorlar! AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin’in söylediği de ilginçti: “Başbakanımıza cumhurbaşkanlığı çok yakışacak”. Ne oldu, başkanlıktan vaz mı geçildi?

[[HAFTAYA]]

Sömürge miyiz?

Yaz yaz bitmiyor, Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ da “Camiler istiklalin sembolüdür” diye veciz bir söz paraladı. Çok şükür, biz hiç sömürge olmadık. Fas, Cezayir, Tunus gibi sömürgeci boyunduruğu altında yaşamış toplumlarda geçerlidir bu bakış açısı. Zaten orada camilere müslüman olmayanları almazlar, çünkü sömürge idaresi sırasında tek egemenlik alanları camilerdi. Biz bilmeyiz bunları, Kurtuluş Savaşı sırasında işgal yaşadık ama sömürge olmadık hiç! Bir kelimecik de eski Osmanlılar üzerine etmeden kapamayalım: Vahdettin’e doktora vermeyi akıl eden üniversite rektörleri ve üniversitenin yetiştireceği yeni nesil, yeni Osmanlı bile olmaz!

Reklamlara bak kafa bul!

Başbakan “Kafası kıyak nesil istemiyoruz” dedi ya. Şu aralar gazete dergi okuyanın kafası kıyak! Yasa, Cumhurbaşkanı tarafından onaylanana kadar, herhalde medya kontenjanlarını doldurmak için, alkollü içecek üreticileri gazete sayfalarını birbirinden çarpıcı rakı-bira reklamıyla dolduruyor! Gazete sayfalarından anason ve nostalji kokuları yükseliyor! Muhtemelen yasa çıktıktan sonra bize bile yasak gelebilir bu tür yazılar reklama meklama girer diye, son kez yazalım. Nasıl da severim İspanyol Meyhanesi’ni “Haydi vur kendini şaraba, kedere ve aşka vur. Daha içelim hey... Daha içelim hey hey... İspanyol Meyhanesi’nde bu akşam!” Dün gece acaip güzel bir mehtap vardı. Seyretmek için terasa çıkıp bir bira içmek istedik. Bir telaş, saat on oldu mu, satılan yer var mı? “Daha yasak başlamadı” diyorum.

Küçük esnaf yandı


Tekel bayi işleten bir esnaf kendini yaktı biliyor musunuz? “Marketlerden bize fırsat mı kalıyor, ancak onlar kapattıktan, saat ondan sonra satabiliyordum, ben borçlarımı nasıl ödeyeceğim, öyle de yandım, böyle de” diye! Bir de demiyorlar mı “AMATEM’e bakın, alkoliklere bakın” diye. Ayıptır yahu, İran’da bile bizden fazla içiyorlarmış! Bir de kızdığım şu; abuk gerekçelerle kimseyi kandırmayın, “Yasaklıyoruz, çünkü haram” deyin bitsin gitsin.

AKP’nin hatası: Ben yaptım oldu!


AKP hükümeti iyi şeyler yapıyor olabilir ama en büyük hatası, bütün radikal değişiklikleri, önemli kanunları sadece ve sadece Başbakan’ın, yakın çevresiyle konuşup bir-iki ankete bakarak çıkarıvermesi! Ne bir uzmandan yararlanılıyor, ne bilimsel araştırma yaptırılıyor, ne ilgili olanların görüşü alınıyor, pat, önümüze koyuyorlar. “Ben yaptım oldu, biz çoğunluğuz, azınlık bizi yönetemez” diyorlar!

Bakınız eğitim konusunda da 4+4’ü çıkarırken hiç bir eğitimciye danışmadılar, eğitim bakanının bile sonradan haberi oldu. Tiyatro, bale, operayı halletmeyi düşünüyorlar, kimseye ne danışıyor, ne haber veriyorlar. Alkolle mücadele için yasa çıkardılar, bağımlılık uzmanı Prof. Kültegin Ögel “On beş kişiyiz, hiç birimize sormadılar. Türkiye’de bağımlı oranı binde 8, bu çok düşük bir oran. Bağımlılıkla mücadeleyi en çok ben isterim ama bu yapılan yanlış” diyor. Karadeniz’i Marmara’ya bağlamaya kalkıyorlar, “Büyük bir çevre felaketine yol açar” deniyor, bir tek uzmana sorulmamış! Bu nasıl kafa? Geri dönüşü çok maliyetli, hem vakit, hem nakit, hem kalp kırdıkları da cabası.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder