Çok kalabalık olmamak şartıyla, çok sevdiğiniz dostlarınızı eve çağırabilirsiniz ya da siz onların çağrısına uyabilirsiniz. Dostlarla birlikte vakit geçirmek insana her zaman iyi gelir. Yemek telaşı bittikten sonra başlayan sohbet uzar, keyifler katmerlenir. Dostlarınızın arasında aşkınızı çok daha iyi yansıtırsınız birbirinize.
Bir kentte yaşıyorsunuz, dünyanın her yerinden insanlar gelip kentinizin tarihi güzelliklerini keşfediyor ama siz bugüne kadar fırsat bulamadınız. Şimdi tam zamanı. İster rehberlerin düzenlediği bu tarz turlara katılın, isterseniz alın elinize bir broşür ikiniz baş başa keşfedin. Müzeler, ören yerleri, tarihi binalar ve elbette her bir taşı tarih kokan sokaklar.
Rahat kıyafetler, yürüyüş ayakkabıları, sırt çantası ve sevgiliniz... Baş başa da olabilirsiniz ya da kentin bu tür etkinlikler düzenleyen kulüpleriyle birlikte hareket edebilirsiniz. Yakacağınız kamp ateşinin önünde birlikte geçireceğiniz saatleri düşünün. Hatta sadece düşünmeyin harekete geçin, ne duruyorsunuz?
Diyelim ki işiniz gücünüz var, öyle plaja, dağa, ovaya gidemiyorsunuz. Şehirden ayrılamıyorsunuz. Öyleyse birlikte yürüyüş yapın, koşun. Ya da bisiklet kiralayıp pedal çevirin. Vücudunuzda biriken toksinleri atacaksınız, tatlı bir yorgunlukla sevgilinizin elini tutacaksınız.
Kapalı alanlar, koronavirüs nedeniyle sizi korkutuyorsa piknik sepetinizi hazırlayın. Bildiğimiz klasik kareli piknik örtüsü, evde hazırladığınız lezzetli aperatifler, termosa koyacağınız soğuk bir limonata ya da keyfinize göre kahve ve seçeceğiniz yemyeşil bir park... Atıştırın hazırladıklarınızı, uzanın çimlere, yatın birbirinizin dizinin üstüne, ağaçların yeşilini, göğün mavisini izleyin. Bundan daha romantik bir şey olabilir mi?
Arkadaşlarından duyduğunuz ya da hakkında yazılar okuduğunuz, bambaşka lezzetler sunan bir restorana gidip damağınızı şenlendirin. Unutmayın ki, iyi bir yemek romantizmin en büyük ateşleyicisidir. Hele bir de gittiğiniz restoran manzaralı ise değmeyin keyfinize.
Bulunduğunuz kentin arka sokaklarında, özenle döşenmiş, içine ruh katılmış, oturduğunuzda huzur bulacağınız kafeler vardır mutlaka. Tutun sevgilinizin elinden, oturun kafeye, hem ortamın romantizmini yaşayın hem de baş başa keyifli saatler geçirin.
Kızgın kumlardan serin sulara atlamak, şezlonga uzanıp kaygısızca bir şeyler okumak, arada bir yanınızdaki sevgilinize dönüp “Seni seviyorum” demek, güneşin tüm hücrelerinize yayılmasını hissetmek... Hele bir de çevrede ufak bir tekne varsa ona atlayıp açılmak ve sonsuz maviliğin tadını çıkarmak da eklenirse romantizm kan olur, damarlarınızda akar, o derece yani.
Şehrinizin eski çarşılarına gidin. Peynirciden peyniri, kahveciden kahveyi, balıkçıdan balığı, manavdan sebzeyi, meyveyi alıp evinizde birlikte yemek yapıp romantik bir sofra kurun. İnanın bana, aldığınız her şey markettekinden daha lezzetli. Bir de o tarihi çarşıların keyfi bambaşka. E zor durumdaki esnafa da yardım etmiş olacaksınız, daha ne olsun?
Kimi yerlerde otomobilinizden çıkmadan izleyeceğiniz konserler, kimi yerlerde açık hava salonlarında konserler var. Sevdiğiniz sanatçının konserinde şarkılara birlikte bağıra bağıra eşlik etmek, duygusal şarkılarda birbirinize sarılarak dans etmek nasıl da iyi gelecek size.
