"BİTİKSEL PROTEİNLER DE DİYETE EKLENMELİ"
Koronavirüs dönemiyle birlikte güçlü bir bağışıklık sisteminin önemi arttı. İnsan vücudunun içinde ve dışında yaşayan bakteriler, virüsler, mayalar ve parazitler gibi tüm organizmaları kaplayan mikrobiyatan da bağışıklık sisteminde önemli bir rol oynuyor. Her bölgenin farklı mikrobiyotası olduğu gibi vücutta en fazla mikroorganizmayı barındıran bağırsak mikrobiyotasıdır.
Besin alımı ile bağırsak mikrobiyotası arasında güçlü bir etkileşim vardır. Mikrobiyotanın en önemli enerji kaynağı diyet ile alınan karbonhidratlardır. Diyetin prebiyotik özellik gösterebilen karbonhidratlardan zengin olması gerekmektedir. Prebiyotiklerin mikrobiyota kompozisyonunu değiştirerek bağırsak mikrobiyota fermantasyonunu iyileştirdiği görülmüştür.
Bu karbonhidratların kaynakları arasında tahıllar grubunda tam buğday, arpa, çavdar, yulaf, karabuğday ve kepekli pirinç; meyveler grubunda muz, elma, çilekler ve üzüm; sebzeler grubunda hindiba, enginar, yerelması, kuşkonmaz, kereviz, soğan, sarımsak, pırasa, domates ve hardal bitkisi; yağlı tohumlardan keten tohumu, badem, fıstık, ceviz ve zeytin sayılabilmektedir. Diyetle posa alımının artmasının ise bağırsak mikrobiyotası çeşitliliğini artırdığı bilinmektedir.
Yüksek proteinli diyetler yüksek hayvansal yağ ve düşük karbonhidrat alımı gerektirdiği için inflamasyon ve kolorektal kanser için riskli bir bağırsak ortamı oluşturmaktadır. Bağırsak mikrobiyotasının düzenlenmesinde diyetle hayvansal protein alımının gereksinme ile sınırlandırılması ve bitkisel protein kaynaklarının da diyete eklenmesi önemlidir.