Ekonomi Ali Serim: Türkiye, Avrupa Birliği'ne güç katar

Ali Serim: Türkiye, Avrupa Birliği'ne güç katar

Paylaş
Ali Serim: Türkiye, Avrupa Birliği'ne güç katar

Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki üyelik sürecine devam ederken Ekonomi ve Finans Danışmanı Ali Serim konuyla ilgili önemli tespitlerde bulundu

Ekonomi ve Finans Danışmanı Ali Serim, Avrupa Birliği (AB) üyelik sürecine ilişkin açıklamalarda bulundu.

İşte Ali Serim'in yaptığı o açıklamalar...

“TÜRKİYE'NİN AVRUPA BİRLİĞİ'NDE YER ALMASI KARŞILIKI BİR KAZANIM"


Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği, yalnızca Türkiye açısından değil Avrupa açısından da katkı sağlayıcı ve geliştirici bir dönemin başlangıcını temsil etmektedir. Dünya barışından söz edilecekse bu barışın tesis edilmesindeki eşik Türkiye’nin AB’ye tam üye kabul edilmesiyle aşılacaktır.

Uluslararası iş birliği, insanların refah ve mutluluğu önceliğinde barışın sağlanması ve daim kılınması, ekonominin büyüyerek sürdürülmesi, istikrarlı bir gelişmenin yanı sıra; ileriye dönük değişimler adına her dönem zaruri görülmüştür. Tarihin sayfalarında madenlerin kontrol altına alınması amacıyla başlayan bu süreçte, ortak pazar kavramı, serbest ticaret alanlarını yaratılması ve ekonomik iş birliğinin gelişiminin önemli bir parçası olduğunun anlaşılması Avrupa’da siyasi birliğe geçilmesini sağlayan sürecin temel taşlarını oluşturmuştur.

Roma Antlaşmasıyla kurulmuş olan Avrupa Birliği’nin bugünkü yapısına ulaşması elbette kolay olmamıştır. 1951 yılında 6 üye ülkenin katılımıyla başlamış AB’nin, bugünlerde yıkılacağını iddia edenlerin aksine yakın gelecekte belki de 30’dan fazla ülkenin katılımıyla altın çağını yaşayacağını düşünüyorum. Tabii ki Türkiye’nin tam üye olması durumunda!


“TÜRKİYE AB'YE GÜÇ KATAR!"


Ülkemizin AB'ye büyük bir güç katacağını düşünüyorum. Türkiye’nin üyelik sürecinin bir an önce tamamlanması, Avrupa Birliği’nin dini, kültürel ve etnik anlamda hoşgörüsünün önemli bir göstergesi olacaktır. Türkiye’nin AB içerisindeki yeri, İslam alemi ile Avrupa Birliği arasındaki şeffaf duvarın ortadan kaldırılmasına katkı sağlarken, AB üyesi güçlü bir Türkiye, gelişmekte olan diğer ülkelere de örnek teşkil edecektir.

Böyle bir katılımla, tarihi husumetlerin tamamen geride kalacağı bir gerçektir ve Türkiye kendi ulusal değerlerini koruyarak, Avrupa Birliği’nin modern ve öncü yapısıyla bütünleşecektir. Bunun yanı sıra; ülkemizin özellikle son 15 yılda kaydettiği ekonomik gelişme ve başarılar dikkate alındığında, Türkiye’nin Avrupa Birliğinin gücünü tamamlayıp, pekiştireceği kanısındayım. 2013 verileriyle AB 15 trilyon dolar gayrisafi milli hasla üretirken ülkemiz 1 trilyon dolar gayri safi milli hasılayı çoktan geçmişti. Bu durum olası bir üyelikte AB’nin en büyük ekonomilerinden bir tanesinin Türkiye olacağını göstermektedir.

Bütün kırılganlıklarına rağmen Fransa’da yaşanan son cumhurbaşkanlık seçimi ve sonuçları AB'nin geleceğine olan bu inancımı kuvvetlendirmiştir. Türk dış politikasının Sultan II. Mahmut döneminden itibaren Batı'ya yönelmesin de ülkemizin stratejik konumundan kaynaklanan güvenlik ihtiyacı ile ekonomik kalkınma gereksinimi de önemli rol oynamıştır. Türkiye'nin Batı güvenlik sistemlerine ve Batı'nın kurduğu diğer uluslararası örgütlere üyeliği, esas itibariyle güvenlik ve kalkınma ihtiyaçlarının karşılanması amacına yönelik olmuştur. Bugün de konuya benzer açıdan bakan önemli bir kitle mevcuttur. Kaldı ki bu bakış açısı AB'nin de önemli bir kesimine son 10 yılda hâkim olma yolundadır. Gücünü dünyanın en gelişmiş ülkelerinden alan Avrupa Birliği’nin, ekonomik yapısı, bütçesi ve finansal kaynaklarıyla devasa bir oluşum olduğu bir gerçektir bununla birlikte dünyanın en büyük 20 ekonomisi arasına girmeyi başarmış, enerji boru hatlarının odak noktası konumundaki Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne çeşitli katkılar sağlayabileceğini de göz ardı etmemek gerekir. Güvenlik ile ilgili gelişmelerin, tüm dış politikayı şekillendirebildiği ve hatta değiştirebildiği günümüzde, Türkiye’nin coğrafi konumunun uluslararası güvenlik açısından teşkil ettiği önem bilinmektedir.

Avrupa ve Asya arasında coğrafi olduğu kadar kültürel manada da köprü görevi gören Türkiye, tarihi ve doğal güzellikleri bir yana sağlık turizmi gibi konularda da kayda değer bir değere sahiptir. Bu açıdan bakıldığında Avrupa Birliği’ne üye bir Türkiye’nin, AB içerisindeki en fazla turist kapasitesine sahip ülke olacağını düşünmekteyim.

“TÜRKİYE'NİN GENÇ NÜFUSU AVRUPA'YI UZUN YILLAR RAHATLATACAK GÜÇTEDİR"


Yüksek nitelikli iş gücünün önemine vakıf olan Avrupa Birliği’nin, bu anlamda yaptığı uygulama ve çalışmalara devam ettiği bilinmektedir. 2000’li yıllardan bu yana, nitelikli iş gücünü arttırmaya yönelik yapılan, mavi kart planı ve göç politikaları belirli bir yere kadar getirilebilmiş ancak sorunu çözememiştir. Türkiye’nin genç nüfusu Avrupa Birliği’ne taze kan olacaktır. Dinamik ve genç nüfusumuz, Avrupa’nın uzun yıllar nefes almasına yetecek güçtedir. Biliyoruz ki Türkiye, sahip olduğu kalifiye iş gücü potansiyeliyle, yaşlı Avrupa’nın canlanmasını ayrıca gerek özel sektör gerekse devlet alanındaki iş gücü açığının kapanmasını sağlayacaktır.


“TÜRKİYE DOSTU MALTA BAŞARILI BİR LİDERLİK ÖRNEĞİ SERGİLİYOR!"

Günümüzde AB dönem başkanlığını Malta yapmaktadır. Tarih boyu savaşmış olsa da modern dünyada Malta Türkiye’ye her zaman büyük dostluk göstermiş bir ülke ola gelmiştir. Yakın bir zaman önce Malta’ya resmi ziyaret gerçekleştiren Başbakan Binali Yıldırım, Malta-Türkiye ilişkilerine yönelik şunları kaydetmiştir: "Malta ile coğrafi yakınlığımız, siyasi ilişkilerimizin sorunsuz olması, iki ülke arasında eğitim, ulaştırma, denizcilik bağlarının mevcudiyeti, ekonomilerimizin birbirini tamamlayıcı mahiyette olması, ikili ticaret hacmi, karşılıklı yatırımların bugünden daha ileriye taşınması için sağlam zeminler sunuyor. Türk müteşebbislerinin Malta'da, liman işletmeciliği başta olmak üzere birçok alanda yatırımları var. Malta, eskiden beri Türkiye'nin AB'ye üyeliği konusunda hep olumlu yaklaşım göstermiş ve desteklemiştir. Malta'nın, bu tutumunu Türkiye-AB ilişkileri açısından kritik bir döneme yansıyan dönem başkanlığında da devam ettireceğine ve ilişkilerin yapıcı bir diyalogla sürdürülmesi için gayret göstereceğine inanıyoruz, bundan eminiz."

Haberin Devamı