Borç arttı varlık azaldı

2003’te yüzde 5.1’di

Vatandaşın borç yükü, tasarrufu solladı. 1 liralık varlığı olan vatandaş 30 liralık borç yükünün altına girdi. Bankacılık Düzenleme Denetleme Kurumu’na (BDDK) göre yılın ilk üç ayında hanehalkının yükümlülüğünün varlığına oranı yüzde 29.9 olarak hesaplandı.

2003’te hanehalkının yükümlülüğünün varlığına oranı yüzde 5.1’di. Yani o dönemde 1 liralık varlığa karşın, borç yükümlülükleri 5.1 liraydı.

7 yılda 17 kat arttı

Raporda halkın tüketici kredisine yönelirken, faizi yüksek olan kredi kartından uzaklaşması dikkat çekti. 2003 yılında 5.9 milyar TL olan tüketici kredisi borcu, 2009’da 97.4 milyar TL’ye çıktı.

2010 yılının sadece ilk 3 aylık diliminde ise hane halkı 103.4 milyar TL’lik tüketici kredisi yükümlülüğü altına girdi. Böylece tüketici kredisi borcu 7 yılda tam 17 kat artış gösterdi.

Kartlardan uzaklaştık

İkinci sırada kredi kartı borcu yer aldı. 2003’te kart borçları 1.7 milyar TL’yken, 2010’da 18.8 milyar TL’ye çıkarak 11 kat arttı. Rakam 2008’de de aynıydı. Bu, hane halkının kartla borçlanmaktan uzaklaştığını gösterdi.

Hanehalkı varlığındaki en dikkat çekici yükseliş tasarruf mevduatı ve cari hesaplarda gözlendi. 2003’te 100.9 milyar TL olan tasarruf hesapları, 2010’da 330 milyar TL’ye çıktı.

Senet almaktan vazgeçti

Faiz düşünce hanehalkı devlet iç borçlanma senedinden (DİBS) uzaklaştı. Hanehalkı 2003’te 36.1, 2004’te 41 milyar TL yatırdığı DİBS tasarrufu 2008’de 13 milyar TL’ye, bu yılın ilk üç ayında ise 12.2 milyar TL’ye indi.

Raporda, “Makroekonomik istikrar açısından hanehalkı ve şirketler kesiminin mali durumunun ve borç ödeyebilme kapasitesinin incelenmesi önem arz etmektedir” denildi.

Borçlanma oranı hâlâ yönetilebilir

Raporda şu değerlendirme yapıldı: “Toplam varlıklar ve yükümlülükler büyümeye devam etmiştir. Mart 2010 itibarıyla hanehalkı yükümlülüklerinin varlıklara oranı 2009’a göre 0.3 puan artış göstererek, yüzde 29,9 olarak gerçekleşmiştir. Bu oranın, ABD veya AB ülkeleri ile karşılaştırıldığında düşük seviyede ve dolayısıyla da halen yönetilebilir düzeyde olduğu düşünülmektedir.”