Mehmet Coşkundeniz Nefes almak istiyoruz
HABERİ PAYLAŞ

Nefes almak istiyoruz

Türkiye yine ‘ateşten günler’den geçiyor. 6 ay arayla yaşadığımız seçimler, bu seçimler döneminde yaşanan katliamlar, terör belası, burnumuzun dibindeki Suriye’de yıllardır devam eden iç savaş derken şimdi bir de Rusya ile uçak düşürme krizinin göbeğindeyiz.

Ülke olarak ruh sağlığımız ciddi anlamda bozuldu. Kimsenin kimseye güvemediği, herkesin ‘öteki’leştiği bir ortamda ruh sağlığımız nasıl düzgün olabilir ki?

Ama artık ‘Yeter’ demek gerekiyor. Bu ayrışmayı, bu ‘öteki’leştirmeyi ortadan kaldıracak formüllere ihtiyacımız var. Bir fikri, bir politikayı fanatikçe savunmak yerine ‘empati’ yapmaya ihtiyacımız var. Aynı gemide olduğumuzu, batarsak hep birlikte batacağımızı bilmeye ihtiyacımız var.

Haberin Devamı

Kısacası ‘nefes almaya’ ihtiyacımız var. Bunu da birilerinden beklemek zorunda değiliz. Kendi hayatımızın kontrolünü başkasına vermek zorunda değiliz.

Şimdi bu yazıda ben de politik analizler yapıp bunların nedenleri, sonuçları hakkında satırlarca ahkam kesebilirim. Tamam da bunlar işe yaramıyor artık. Belki de bizim ‘sevmeyi’ yeniden öğrenmemiz gerek. Çünkü sevmenin sihirli bir etkisi var. Çünkü seven insan başkasının kötülüğünü düşünemez.

Krizlerden en iyi çıkış sevgiye sarılmaktır. Örneği var çünkü. Tarihin en iyi aşk filmleri, en iyi aşk şarkıları 2. Dünya Savaşı bittikten sonra 1950’lerde yapıldı.

Yeniden aşkı, sevgiyi düşünmek için böyle büyük bir savaş gerekmiyor. Kendi kendimizle, daha doğrusu egomuzla savaşalım yeter.

Başkalarını koşulsuz sevebildiğimiz gün, ‘barışmayı’ da öğreneceğiz elbette.

AH BU ŞARKILARIN...

Bir Türk Sanat Müziği hayranıyım. Bu şarkıları babamdan, annemden, ablalarımdan öğrendim. 1970’li yıllarda Mersin’de uzun süreli elektrik kesintileri sırasında babam bizi etrafına toplar, “Haydi bakalım, fasıl yapalım” derdi.

Birbiri ardına o güzel şarkılar sıralanır, ben çocuk halimle hepsini ezberlerdim. Benim ilk üçümde Müzeyyen Senar’dan (Tarkan ile düeti değil) ‘Benzemez Kimse Sana’, yine Müzeyyen’den ‘Kimseye Etmem Şikayet’ ve Zeki Müren’den ‘Gönül Penceresinden’ şarkıları var. Candan Erçetin sahnedeki 20. yılı dolayısıyla bir Türk Sanat Müziği albümü yaptı.

Haberin Devamı

14 şarkılık albüme, kendisinin dinlemekten ve söylemekten hoşlandığı şarkıları aldı. Albümün kartonetinde her şarkıyla ilgili küçük hikayesini de paylaşmış. “Ah Bu Şarkıların Gözü Körolsun” ile başlıyor, “Vardar Ovası” ile bitiyor.

Tanıtım için gönderdiği kutuda misketler, horoz şekeri, leblebi tozu, şemsiye çikolata, mabel sakız gibi çocukluğunu 1970’lerde yaşayanların çok iyi tanıdığı objeler var.

Albümü dinlerken o günleri anımsıyor insan. “Nefes almak istiyoruz” dedim ya, bu albüm bugünlerde insana nefes aldırıyor. Bu tür müziği seviyorsanız, alıp dinlemenizi öneririm.

Ah bu kebapların...

Hep söylüyorum, İstanbul’da paranızın hakkını veren restoran bulmak çok zordur. Hele benim gibi balık ve kebap meraklısıysanız...

Çünkü yeni açılan yerler bir süre sonra şımarıyor, kalitesinden ödün veriyor. Hesap şişiriliyor ve siz her seferinde yemek yerine kazık yiyorsunuz.

Uzun süredir devam eden ‘ocakbaşı’ arayışım sonuçlandı. Beyoğlu Kurabiye Sokak’taki ‘Şavaye Ocakbaşı’ lezzet-fiyat oranında lezzet tarafı ağır basan bir yer.

Haberin Devamı

Yani, cebinizi fazla zorlamadan ete, kebaba doyabiliyorsunuz. Etlerin tamamı Trakya’dan geliyor. Sıkış tıkış değil, ferah. Ocakbaşı ustaları işinin ehli. Etler kıvamında pişiyor, masanıza geliyor.

Mezeler tadımlık, ki böylesi daha iyi. Böylece et yemeye de midenizde yer kalıyor. 10 yıldır birlikte çalışan 3 arkadaşın açtığı bu mekan da Türkiye’nin bu ortamında ‘nefes alabileceğiniz’ yerlerden biri. 11.30’dan gece yarısına kadar açık. Hadi afiyet olsun.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder