Dolunay varken vampirlik yapın!

Hatta tam da vampirlik sayılmaz, bir tür
otovampirlik. Kendi kendinin kanını almak söz
konusu olduğu için. Geçen gün Posta’da
“Vampir yöntemi” başlığıyla verilen haberi
doktorum Ziya Şaylan’a sordum. Gülerek
aylardır uyguladığını anlattı, “iyi isim
bulmuşsunuz” diye takıldı. Aslında onun
hastalarından aldığı yağı işlemden geçirip tekrar
hastalarına verdiğini ve bununla gençleşme
sağladığını biliyordum. Bunu çok uzun yıllardır
yaptığını da. Ama kan işini bilmiyordum.
İkisini de iyice öğrendim. Önce hangisini
anlatayım? Tam da dolunay varken hadi kan
işini! Kanın onarıcı bir işlevi var. Parmağınızı
kesiyorsunuz, kan akıyor, sonra pıhtılaşıyor
ve yara kabuk tutup hiçbir şey sürmeseniz bile
bir süre sonra iyileşiyor. İşte bunu kanın içindeki
hücreler yapıyormuş. Uygulama basit: Koldaki
damardan alınan bir tüp kanın içindeki alyuvarlar
santrifüjle ayrıştırılıyor, geriye kalan akyuvarlar ve
plasenta iyice yoğunlaştırılıp cilde verildiğinde içindeki
büyüme hormonları ve onarım özelliği sayesinde
yüze verildiyse kırışıklıklar azalıyor, saç
derisine verildiyse saç çoğalıyor, güçleniyor,
yara olan yere verildiyse yaralar iyileşiyor!
Yani bir zamanlar korku filmlerine konu olmuş
olan çocuk kanı kullanarak gençleşme sağlanan
klinikler tarihte kalmış, artık kimseninkine
ihtiyacınız yok, gençleşmek ve güzelleşmek
için muhtaç olduğunuz kudret,
damarlarınızdaki asil kanda
mevcuttur! Hatta yağda!

Kendi yağınızı kullanın
O nefret ettiğiniz karnınızdaki, gıgınızdaki
yağlar işe yarıyor. Doktorlar hastanın etinden,
sütünden, yağından yararlanıyor. Diyelim,
herhangi bir yerinizden yağ aldırdınız.
O yağ saklanıyor, içine kök hücre konularak
gerektiğinde onarım sağlamak için yüzünüze,
elinize veriliyor. Dr. Şaylan uyarıyor, bu yağlar
eskiden de kullanılırmış ama o zaman içine kök
hücre konulmadığı için yağlar “ben buraya
ait değilim” deyip beş altı ay içinde eski
yerlerine geri dönermiş. Oysa şimdi kök hücreyle
zenginleştirilince verildiği yerde kalıyor ve
2-3 hafta içinde onarım ve gençleşme sağlıyor.
Kullanılan yağ ve kan hastanın kendi dokusu
olduğu için alerji de söz konusu değil. Hatta
sadece gençlik ve güzellik için değil, hastalık
tedavilerinde bile kullanılan bu yöntemle
stent takılması sırasında kalp krizinden
zarar görmüş kalp adaleleri bile tedavi
edilebiliyormuş. Hazır dolunay da varken.
Ben doktoruma gidiyorum...
Dolunay varken vampirlik yapın!

***

MAÇ GECELERİ KADINLAR EĞLENİYOR
Geçtiğimiz Pazar, kutlama yapmak için eğlenecek
yer bulamadığımızdan yakınmıştım, Lipsi’yi tavsiye
ettiler, Perşembe gecesi gittik. Bir hafta önce masa
bulamadığımız yerde bu kez önce yalnız bizim masa
vardı, sonra onlar da kutlama yapan iki masa daha
geldi. Etti üç masa. Koca mekanda üç masa, yok ziyanı,
kalabalık olsaydı belki bu kadar eğlenemezdik!
Neymiş, o gece iki maç varmış! Erkekler maç
seyretmeye oturunca, kadınlar evde kalmış.
Bize katılmadan önce Brezilyalı konuğunu
Nişantaşı’nda bir içki içmeye götüren
Zeynep, gülerek anlatıyordu, diplomat olan
konuğu barda sadece kadın olduğunu görünce
orasını lezbiyen bar zannetmiş! Bizim
lokanta da önce lezbiyen lokanta
gibiydi, çünkü sadece kadınlar vardı,
herhalde maç bitti ki erkek nüfusumuz
çoğaldı. İyi de erkekler erkek olsa. Genç
güzel kızlar, müziği duyunca kalkıp fıkır fıkır
dansediyor, erkek arkadaşları bana
dokunma diye itiraz edip masada oturuyor!
Her kalkışlarında hah şimdi dans edecekler
diye hevesleniyoruz, hayır ellerinde sigara,
kapıya tüttürmeye gidiyorlar. İşletmeciler de
sigara yasağının eğlence sektörünü çok
ciddi vurduğundan şikayetçi. Ama kalan
sağlar memnun! Nişantaşı’nın ortasında
Atina’ya gitmiş gibi olduk. Mavi beyaz bir
dekor, tahta iskemleler. Komşunun havaları.
Gallis ve arkadaşları bir gelip oturuyor,
vallahi siz gidene kadar kalkmayıp çalıyor,
pek keyifli bir müzik. Konuktu ama
herhalde sık geliyor, Melissa Hanım da çok
güzel Sirtaki oynuyor, tabak mabak kırmadık,
bol bol çiçek attılar garsonlar tepemizden.
Ayşegül Hanım, güzel bir atmosfer yaratmış,
eğlenmek isteyenlere önerebilirim.