Aytül Farquharson Domuz Gribi'ne yeni ilaç: Peramivir
HABERİ PAYLAŞ

Domuz Gribi'ne yeni ilaç: Peramivir

Haberin Devamı

Son aylarda hepimizin korkusu aynı: H1N1 ya da halk arasındaki adıyla ‘Domuz Gribi’. İnşallah piyango bana çıkmaz derken bir bakmışsınız kapınızda! İşte bize aynen öyle oldu. Geçen cumartesi 4 yaşındaki oğlum Domuz Gribi’ne yakalandı. Aynen tarif ettikleri gibi oluyormuş meğer. Çocuk sapa sağlam oyun oynarken birden durgunlaştı, uykusu gelir gibi oldu. Hayatta ilk defa “Anne gel biz yatalım; biraz dinlenelim” dedi. Ve sonraki bir saat içinde ateşi 41’e fırladı.
Apar topar Boston’un dünyaca ünlü çocuk hastanesine götürdük. Bir de baktık çoktan karargah kurulmuş hastanenin girişine. Tümüyle Domuz Gribi vakalarına ait bir alan ayrılmış. Benzer belirtilerle gelen bütün hastalar o bölgeye sevk ediliyor. “Test yapın” dedik, “Teste ne gerek var? Doğru dürüst yapılan testin sonucunun gelmesi uzun zaman alıyor, şip şak yapılan da doğru sonuç vermiyor” dediler. Sonra da devam ettiler: Biz zaman kaybedeceğimize bu tarz belirtilerle gelen herkesi Domuz Gribi vakası olarak kabul edip, ona göre tedaviye başlıyoruz. Zaten şu anda piyasada mevsimlik, yani bu sonbaharda aşısını olduğumuz virüslerin hiçbiri yok henüz, eğer ortada gribal bir durum varsa H1N1 olmak zorunda! Sonrası klasik...
Ateş düşürücü ve Tamiflu verdiler. Ateş düşürücü hemen işe yaradı. “Eğer ateşi böyle düşerse ateş düşürücü ile devam edip, başka önemli bir problemi yoksa bu Tamiflu denen ilacı vermek zorunda mıyım?” diye sordum. “Hayır gerekmez” dediler. Ateş düşürücülerle idare ettik biz de geçen cumartesiden bu yana. Ama ilk defa bu kadar uzun süren bir hastalık durumu yaşadı minnoşum, o perişan, biz ondan daha perişan... Bu durumda kalanlar ne hissettiğimi çok iyi anlayacaktır... Artık 5’inci gün olduğunda bütün gün boyu ateş yok oldu ve haliyle çok sevindik. Doğal olarak ateş düşürücü ilaç da vermedik. Sen misin sevinen, gece hiç beklenmedik bir şekilde yine ateşi 41’e fırlamaz mı! Bu ne biçim virüstür anlamadım!

Nereden çıktı bu bela?
Biraz geri gidip bakalım... İlk olarak Meksika’da teşhiş edilen bu virüs 11 Haziran 2009’da Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemik (dünya üzerinde hızla yayılan ve çok sayıda sağlık komplikasyonuna neden olabilen grip) ilan etmişti. Meksika’da hastanelerin acil servislerini hıncahınç dolduran ve çok sayıda ölüme neden olup, rota değiştirerek seyahatine devam eden virüs kısa sürede New York’u pençesine aldı.
Şimdiye kadar ABD’de en az 1 milyon kişinin yakalandığı bu virüs, ülkede 600 ölüme ve 6 bin 200 de, hastanelerin acil servislerine gitmek zorunda kalan vakaya neden oldu. Son olarak dünya üzerindeki 168 ülkeyi şiddetle etkisi altına alan H1N1, Türkiye’de de çoktan gündelik hayatın bir parçası oldu. Nereye baksanız grip olan insanlar...

H1N1 ismi nereden geliyor?
ABD’li yetkililer “Bu meret bizden çıkmadı, bize Asya’dan geldi” diye ısrar ededursun, genetik olarak Avrasya ve Kuzey Amerika genleri taşıyan bu virüsün, esasen Amerikan tipi bir virüsün Asyalı bir başka tip virüsle birleşerek ortaya çıkmış yeni hali olduğu düşünülüyor. Yani tam anlamıyla melez bir virüs! Bir süre Domuz Gribi adıyla anılırken, dünyanın çeşitli ülkelerinde domuz ithalatının kesilmesi nedeniyle durumu kurtarma amacıyla Dünya Sağlık Örgütü, kulağa daha tıbbi gelen yeni bir isimle ortaya çıktı. Bir parça Amerikan, bir parça domuz, bir parça Avrasya, bir parça da bütün griplerden oluşan yeni bir meret: A(H1N1)

Bir de aşı sorunu var!
Uzun bir bekleyişten sonra nihayet aşı çıktı. Fakat ne yalan söyleyeyim; ‘Uzun süre testi yapılmamış bir aşıya nasıl güvenebilirim ki?’ diye düşündüm. Gelgelelim ABD’li federal sağlık yetkilileri aşının kesin olarak herhangi bir yan etki riski taşımadığında ısrarlılar. “Esasen yıllardır yaptırmakta olduğumuz mevsim gribi aşılarından hiçbir farkı yok” diyorlar. Sadece virüsün kendine göre dizayn edilmiş bir aşı. Tek bir dozun sorunu halledeceğini öne sürüyor sağlık yetkilileri.
Sadece 6 ila 9 ay arasındaki bebeklerin 21 gün arayla iki seans aşı olmaları gerekiyormuş! Fakat yetkililer asıl hamile kadınların üzerinde duruyor. Nedense bu virüs en fazla hamile kadınları etkiliyormuş. 2009 Agustos’tan bu yana toplam 100 hamile kadın H1N1 nedeniyle yoğun bakıma alınırken, bunlardan 28’inin hastalığı ölümle sonuçlanmış. Dolayısıyla ABD’li sağlık yetkilileri hamile kadınların mutlaka aşıyı olmaları gerektiğini iddia ediyor.

Yeni bir ilaç konuşuluyor: Peramivir
Bundan sadece birkaç hafta önce 30 yaşındaki genç bir anne, mevsimsel alerjik reaksiyon şeklinde başlayan H1N1 belirtileriyle kendini birkaç gün içinde Seattle’daki hastanenin yoğun bakım servisinde buldu. Ölümle pençeleşir hale gelen genç kadına yardım edebilmek için doktorlar, hala deney aşamasında olan ‘Peramivir’ adlı ilacı denemeye karar verdiler. Aldığı ikinci Peramivir dozundan sonra süratle iyileşme belirtileri gösteren kadın bu ilaçla hayatı kurtulanlardan sadece biri. Peramivir damar yoluyla verilen bir ilaç ve şu anda ABD’de sadece diğer iki ilacı (Tamiflu ve Relenza) kullanamayacak derecede hasta olanlara veriliyor.
Peramivir hala test aşamasında olduğu için FDA (Amerikan İlaç ve Gıda Birliği) tarafından onaylanmış değil. Fakat FDA 13 Ekim’de bu ilacın hastanelerde acil durumlarda kullanılması için yetki verdi. Şimdiye kadar toplam 32 acil vakada uygulanan ilacın 29 kişinin hayatını kurtardığı biliniyor. İlacı acil durumlarda hamile kadınlar üzerinde de uygulayan ve olumlu sonuç alan doktorlar var. Tabii uzun vadede bu tedavinin bir yan etkisi var mı bunu şimdilik kimse bilmiyor... Kar gözetmeyen bir biyoteknoloji şirketi olan BioCryst Pharmaceuticals tarafından üretilen bu yeni ilaç, 1986’da kurulduğundan bu yana piyasaya hiçbir ilacı çıkarmayı başaramamış BioCryst için cennetin kapılarının açılması demek olabilir.
Amerikan Federal Devleti sadece acil durumlarda kullanımını öngörerek 10 bin kişilik ürünü stokladı bile. Toplam maaliyet ise 22.5 milyon dolar, yani kişi başı 2250 dolar! FDA ilacın kullanımında hastanelere yetki verdiğinden bu yana toplam 250 talebin kayıt edildiği belirtiliyor. Bu arada dikkati çeken bir diğer nokta ise doktorların ilacı tavsiye edildiği gibi 5 gün değil, 10’ar gün uygulayarak sonuç almış olması. Amerika’nın 10 bin kişilik stoğunun sadece 5 bin kişiye yetecek olması demek bu da. Bu durumu fark eden dünya ülkeleri durur mu, dört bir yandan aşırı miktarda ilaç talebi almaya başlayan BioCryst’ın yıllık stoğu ise 120 bin tedavilik...
Aşı mı ilaç mı o mu bu mu derken bu meret pek çoğumuzun canını yakmaya devam edecek belli ki uzun bir süre. Yapabileceğimizin en iyisi nedir peki bu durumda? Geçen cumartesi Boston Çocuk Hastanesi’nde elimdeki soru listesinin başında “Bu tip bir viral atağın seyri ne olabilir sizce?” vardı. Hemen atladılar, “Yok efendim korkmayın, sizinki gibi sağlıklı çocuklara bir şey olmaz. Bu virüsten ölenler hep alt yapısında bir problem olanlar ve de özellikle nörolojik problemleri olan çocuklar” dediler. Sadece iki hafta önce Boston haberlerinde baş köşeyi alan 12 yaşındaki bir kız çocuğunun hayatını nasıl kaybettiğini hatırlattım.
“Bu küçük kızla dolaylı ortak tanıdıklarımız var ve ailesi veya doktoru tarafından bilinen en ufak bir sağlık problemi yoktu! İlk iki gün boyunca normal bir ateşlenme gibi seyretti hastalık ve 3’üncü gün birdenbire her şey değişti” dedim. Verecek bir cevapları yoktu! Mantığın yolu bir: Kimin nasıl direnç göstereceği bilinmiyor bu virüse. O dönemdeki yorgunluk, stres miktarı değişken bir yapıya sahip olan bağışıklık sitemini olumsuz etkileyebiliyor.
Özetle başka problemi olmayana H1N1 hiçbir şey yapmaz bakışı son derece sorgulanmaya açık... Peki kesin işe yaradığı bilinenler ne? Orada da önemli bir yenilik yok... Bol sıvı alımı aşırı önemli. Vücuttaki sıvı azaldıkça ateş yükseliyor ve o nedenle geceleri de dahil olmak üzere vücuda sıvı girişini aktif tutmak şart. Ve de normal seyreder gibi görünürken ani değişikliklerde hemen tıbbi müdahalenin mümkün kılınması hayat kurtarıcı olabiliyor. Gerisi mi? O şansa kalmış gibi...

Sıradaki haber yükleniyor...
holder