Tamer Heper Eski sistem gidiyoruz
HABERİ PAYLAŞ

Eski sistem gidiyoruz

Haberin Devamı

Ben 2000’de evlendim, 2002’de sağolsun kaynanamın girişimleri ile boşandım. Boşanırken, mahkeme aleyhime nafaka tayin etti bugüne kadar ödüyorum. Şimdi eşimin 2200 TL maaşla işe girdiğini öğrendim, nafakanın kaldırılması için dava açtım, ben asgari ücretle çalışıyorum. Henüz duruşma günü gelmedi, nafaka kalkar mı? O.Ç.

Ben bu konuda biraz dertliyim. Eski sistem değiştiği halde bizler hâlâ yeni yasaya uyum sağlayamadık. Eski sisteme göre, erkek evin reisi idi. Evin reisinin görevleri arasında eve bakma, geçimini sağlama, yedirme içirme vardı. Böyle bir ortamda kadın ayrı yaşama hakkı kazandığında yani boşanma davası açıldığında hemen erkekten nafaka alırdı. Çünkü bakım borçlusu erkekti. Sonra 2002 yılına gelindi yasa değişti, erkek evin reisi olmaktan çıktı. Evi geçindirmek, yedirip içirme görevi de eşlere dağıtıldı.

[[HAFTAYA]]
Kim daha güçlü ise eve gücüne göre katkıda bulunacak. Madem görev dağıtıldı o halde bakım borçlusu artık erkek değil. O halde ayrı yaşama imkanı doğduğunda hemen erkek aleyhine nafaka borcu doğmuyor. Ama gelin görün ki hâlâ kazın ayağı öyle değil. ‘Madem erkeksin nafaka vereceksin’ diye nafaka bağlanıyor. Sonra iki ay evli kalıyorsun ne zaman biteceği belli olmayan bir nafaka borcuna saplanıyorsun. Niye? İki ay-üç ay evlilik bu kadar borç yükler mi? Nafakayı alan eş sigortasız çalışıyor, kaydı kuydu yok, gelirini ispatlamadığın sürece ver nafakayı. Karşı taraf da bulmuş yolunacak birini alabildiğince yoluyor. Bunlar hukukta rahatsız edici hususlardır. Eşlerden herhangi biri gerçekten muhtaç ise diğerinin onu kollaması hem hukuki hem ahlaki bir borçtur. Ancak bu adil olmalıdır. Çalışma gücü olup da çalışmayan ama eşinden nafaka almaya devam eden eşin nafakası kesilmelidir. Bir tarihte bu yönde Yargıtay kararı çıkmıştı sonra uygulanmaz oldu. Çalışma gücü olup da çalışmayan bu halde de yoksulluk nafakası talep eden kişi kötü niyetlidir ve hukuk kötü niyetli kişileri korumaz. Bakın nereden nereye geldik! Sizin olayınızda da yukarıda anlattığım nedenlerle siz hukuk mantığı içinde fazladan nafaka bile vermişsiniz. Görüyorum ki eşiniz çalışma gücüne sahipmiş, nitekim artık çalışmaya başlamış. Ama 2002’den bu yana yani tam 10 sene çalışmamış ve hazır gelen para varken kendini yormamış. O halde siz mantık dışı para ödemişsiniz. Elbette mahkeme kararı varken ödeyecektiniz ama durum rahatsız edici. Bugün ise artık eşiniz çalışıyor ve sizden fazla para kazanıyor, yani yukarıda anlattığım duruma göre olaya bakarsanız açtığınız dava yerinde ve zamanında.

Anneniz orta yaşlı

Annem tüm gayrimenkul malvarlığını üç kardeşim arasında pay etmiş. Annem 1946 doğumlu, bana kalırsa bu olay sırasında aklı başında değildi, aklı başında olsa böyle bir şey yapmazdı. Bu durumda haklarım nelerdir? E.Ö.

Önce alınganlık yapıp annenizin yaşından işe başlayayım. Bize yakın yaşlarda olduğu için önce bu husus dikkatimi çekti. Ne yani 1946 doğumlu olmak yaşlı, akıl sağlığını yitirmiş yaş anlamına mı? Yok canım o eskidendi şimdi biz buna hâlâ orta yaş diyoruz, siz ne derseniz deyin. Şimdi geleyim işlemlere. Annenizin gerçekten bir akıl rahatsızlığı yok ise hayattayken istediğini istediğine verir. Buna karışmak mümkün eğil. Ancak bahsettiğiniz gibi doğum tarihi itibarıyla değil, tıbbi olarak gerçekten bir akıl hastalığı var ise yaptığı muamele geçersizdir. Şayet tıbbi yönden tespit edilebilen bir hastalığı yok ise bu durumda müdahaleniz mümkün değil. Ancak annenizin ölümünden sonra müdahale edebilme imkanınız olacak. Bunu da o günler geldiğinde düşüneceksiniz, muhtelif ihtimaller söz konusu olacağından, o ihtimale göre davranacaksınız.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder